Yerel
Memleket bir kez daha, yerel seçim adı altında belki hiç görülmediği kadar tayin edici bir ön genel seçime gidiyor. Bütün hazırlıklar, paketler ve yeni yasalar bu hedef doğrultusunda tecelli ediyor. ?Seçim sathı maili? denilen ruh ve şuur hali. İşin en vahimi, merkezin idarî, malî ve siyasî vesayetinin ulaştığı boyutlar seçim sonuçlarının, bu sonuçlar ne olursa olsun yerel siyaset üzerindeki etkilerini sıfırlayacak olması.
Hükümetin son manevralarından biri geçen yıl Büyükşehir Kanunu?nda yapılan değişiklikti. Anayasa Mahkemesi?ne itiraz gelmeyince önümüzdeki 30 mart itibariyle 30 ilde yürürlüğe girecek. 30 büyükşehrin idarî sorumluluğu ilin mülkî sınırına dayanacak. Düzenlemeyle,yerelde seçilmiş başkan ve meclisin vali karşısında artık daha güçlü olacağına ve dolayısıyla yerelleşmeye alan açacağına inanmak isteyenler fena halde yanılıyor. İl ile belediye sınırlarının şimdiden örtüştüğü İstanbul ve Kocaeli büyükşehirlerindeki fiiliyata bakmak kâfi.
Yerelleşme için düzenlemenin idarî vesayet ilkesini değiştirmesi ve büyükşehrin malî kaynaklarını olabildiğince yerelleştirmesi gerekiyordu. Oysa yasadaki ?Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezi?nin malî kaynağı merkezden gelmeye devam ediyor. Son söz de bugün olduğu gibi, Anayasa 126 ve 127. Maddelerdeki idarî vesayet gereği merkezin temsilcisi vali ve kaymakama ait. Bu teamül değişmediği için yerelleşme ve etkin hizmet adına atılan adım varolan küçük yerel birimleri iptal etmekle kalıyor. Merkezîleşme bu defa büyükşehir üzerinden gerçekleşiyor. Bırakın belediyeciliğin nasıl merkezin kapıkulu haline getirildiğini, en mikro kararın dahi tekadam tarafından alındığı memlekette nasıl böyle sakat bir yasadan medet umulur?
Bazısı ise etkin hizmet açısından yasayı olumlu bir gelişme addediyor. Bu, aşırı kentleşmenin alınyazısı olarak kabullenilmesi demek. ?Kent neden ilin sınırına dayandı acaba? diye soran yok. Maharet, merkezin siyasî kulu ve hizmet götürmede emanetçisi konumundaki yerel birimleri azaltmak yerine kurulacak bölgeler altında çoğaltmak ve onlara olabildiğince yetki devretmek.
Yerel manifestolar
Bu eski tas eski hamama rağmen memlekette ?Gezi? diye bir şey cereyan etti. ?Tallahi bundan bir şey çıkmaz, zaten Ergenekon?un darbe teşebbüsüydü? diye kendini tüketen zevata rağmen yeni bir şeye tanık olduğumuz açık. İlerde hiçbir şey olmasa bile hükümetin dayatmacı, hoyrat kalkınma politikası ile bu politikanın araçlarına edilen itirazlar artık memleket sathına yayılmış durumda. Yerel seçimler, sonuçları ne olursa olsun bu itiraz ve karşı önerilerin en çok konuşulacağı yoklama olacak şüphesiz.
Bu anlamda ve herşeye rağmen ?demokrasi paketinden? sonra esas demokrasiye bakmanın tam zamanı. Vatandaşlar her yerde yerel seçim münasebetiyle girişimlerde bulunuyor. Bugün İstanbul?da yapılan girişimi kısaca tanıtayım.
Taksim Platformu seçim manifestosuna ?yerel seçimler, demokratik yöntemleri ilke edinen, çevreci, korumacı ve katılımcı bir İstanbul yönetimi beklentilerinin karşılanması için dönüm noktası olabilir? diye başlıyor. www.taksimplatformu.com/
Adaylara onüç soru yöneltiyor ve beş öneri getiriyor. Yerellik, bağımsızlık, şeffaflık, katılımcılık, denge, denetleme, çevrecilik, kamusallık, hâsılı kelam ?canlıya, doğaya ve medeniyete saygı? zemininde sorular ve öneriler geliştiriyor. Bunlara?evet? demeyen adaylara ?evet? demeyeceğiz diyor.
İktidar ve muhalefet ne kadar oy alırsa alsın Türkiye?deki yerel itiraz ve önerilerin önünü almak mümkün değil gayri.
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor….
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.