Vize meselesi
Dün hükümet Avrupa Komisyonu ile vize muafiyeti müzakeresinin başlamasını sağlayacak adımı attı ve ?Vize Serbestîsi Mutabakat Metni? ile ?İade ve Geri Kabul Anlaşması? imzaladı. Geri kabul Türkiye üzerinden Schengen ülkelerine intikal etmiş yasadışı göçmenler ile Türkiyeli yasadışı göçmenlerin Türkiye tarafından geri kabulü demek. İlk bakışta altından kalkılması çok çetin gibi görünse de esas yasadışı göçmeni geri göndermek fiiliyatta çok çetindir. Dolayısıyla endişeye mahal yok. Üstelik anlaşma Türkiye?nin, sade AB değil dünya standartlarının gerisindeki iltica ve göç mevzuatına gereken dikkati sarf etmesini sağlayabilir.
Vize meselesinde bıçak kemiği çoktan deldi. Türkiyelilerin olur olmaz nedenlerden reddedilen vize başvuruları, fahiş vize fiyatları, gülünç vize süreleri, konsolosluklarda memurların tavırları vatandaş için bitmez tükenmez eziyet ve hakaret vesileleri? Gümrük birliği içinde olduğumuz AB ülkeleriyle bağlantıda olan iş dünyasının vize çilesi dolayısıyla yaşadığı haksız rekabet üzerine artık akademik çalışmalar yapılıyor. Öğrenci değişim programı Erasmus?a katılıp üniversitesine gidemeyen öğrenci, ortak olduğu araştırma projesi bağlamında toplantıya katılamayan öğretim üyesi, uçağa atlayıp habere gidemeyen gazeteci? Türkiyelilerin mağduriyeti hakikaten akıl alır gibi değil. İKV ve TOBB?un bir Brükselli stk ile birlikte kasım 2009 ilâ ocak 2010 arasında işleme koyduğu Visa Hotline şikâyet masası iki ayda 1000 başvuruya ulaşmıştı.
Hükümetler, akademi ve sivil toplum bu haksızlığı daima hukuk yoluyla ve temel akitlere dayanarak çözmeye çalıştılar. Yıllar boyunca AB ülkeleri mahkemeleri, AİHM ve Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) nezdinde açılmış davaların haddi hesabı yok. İçtihatsa içtihat, emsalse emsal artık AB tarafının dayanabileceği hiçbir hukukî gerekçe kalmadı. En son, Ankara Anlaşması?nın Katma Protokolü gereği Türkiyelilere aktif hizmet sunumunda vize serbestîsini teyit eden ABAD?ın 23 şubat 2009 Soysal Kararı bile meseleyi çözmeye yetmedi. Almanya ve Danimarka dışında kalan dokuz AB ülkesi kararın vecibelerini yerine getirmekten bugüne kadar kaçındılar. Bu tavra mesnet oluşturan ?Türkiye?den akın akın gelecek işsizler? ise artık göç verdiği kadar göç alan Türkiye?ye verilebilecek tek cevap olmaktan çoktan çıktı. Bu esnada AB Arnavutluk, Bosna Hersek, Karadağ, Makedonya ve Sırbistan?a vize muafiyeti uygulamaya başladı. AB ile ilişkileri Türkiye?ye oranla çok yeni olan ve gümrük birliği gibi somut bir ilişki içinde olmayan bu ülkelere uygulanan muafiyet karşısında Türkiye?ye uygulanan şartlar iyice sırıtmaya başladı.
Dün nihayet imzalanan anlaşmalar adaletsizliğin telafisi için atılmış önemli bir adım. Bunu küçümsemenin anlamı yok. Üstelik halkın AB?ye bakışını olumlu yönde etkileyecek bir aşama bu. Ancak büyütmek ve manasız beklentiler yaratmak da yersiz. Hükümetin müzakereye biçtiği üç buçuk yıllık süre mâkul olsa da sonuç illâki bütün vatandaşlara vize muafiyeti demek olmayabilir. Tahminen işdünyası, akademi, haberciler, AB?de akrabası olan vatandaş ilk planda kolaylık görecek akabinde muafiyete tabi olacak. Diğerlerine ise süre ve fiyat açısından vize kolaylığı gelecek. Hâlen vatandaşın elindeki 10.5 milyon civarı pasaportun 8.7 milyonu vizeye tabi, diğerleri muaf. Vizeden şimdiden muaf olanlar arasında 1.4 milyon ?hususî? yani yeşil pasaport epeyidir AB tarafının dikkat çektiği bir uygulama. Müzakerede çetin bir pazarlık konu olması beklenmeli.
Sonuçta, yıllar boyu süren hukuk savaşları ve bugün gelinen noktanın gösterdiği odur ki AB?nin Türkiye ile ilgili ?vize sancısı? iktisadî olmadan önce siyasî ve dinî. Dolayısıyla kalıplaşmış takıntıları ve özcü ezberleri bozacak her adım hayırlıdır.
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.