28 Şubat ile 28 Mayıs
?28 Şubat müdahalesine karşı dik ve kararlı duruşumuz, milletimize ve ülkemize olan inancımız, müdahalenin bizi değil, kendisini imha etmesi sonucunu beraberinde getirmiştir. Çünkü millete rağmen, hakka-hukuka rağmen, ma?şeri vicdana rağmen netice almak, uzun soluklu bir başarıya ulaşmak mümkün değildir. Bu tür müdahaleler göle maya çalmak gibi akıl dışıdır, güneşi üfleyerek söndürmeye çalışmak gibi mantık dışıdır. 28 Şubat müdahalesi karşısındaki cesur ve sabırlı duruşumuz, kararlı mücadelemiz, oyunu bozmuştur. Yılmadan, yıkılmadan, umutsuzluğa ve yeise kapılmadan verdiğimiz mücadele başarıyla sonuçlanmıştır.
Maruz kaldığımız zulüm ve tacizler karşısında hiçbir zaman yılmadık, mutlaka hakkın üstün geleceğine inandık.(?) 28 Şubat karşısındaki dik ve kararlı duruşumuz bazı çevreler tarafından bir türlü anlaşılamadığı için, bugün millet iradesinin gücü de bir türlü kavranamamaktadır. Güç karşısında geri adım atmayı, güç karşısında el ovuşturmayı alışkanlık haline getirmiş olanlar, meşru olmayan, meşruiyetini milletten almayan güç karşısında dik duruşun ne olduğunu asla anlayamayacaktır. Her zaman gücün karşısında eğilenler, bugün de güç karşısında dik duranları anlayamayacak, anlayamadıkları için de, kendilerinde olanı, yani güçle işbirliği yapma alışkanlığını, başkalarına yakıştıracaklardır.?
Alıntı 26 kasım 2012 tarihli, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu?nun Başbakan?a yönelttiği 50 soruya verdiği cevaptan. Metinde dört kez geçen ?dik duruş? duran adamların, oturan çocukların ve parka gidelim diye direnenleri çağrıştırıyor. 28 Şubat?ın yerine 28 Mayıs yazarak okuyunca gayrimeşruiyet, hukuksuzluk ve ceberutluk karşısında 28 Şubat ile başlayan itirazın 28 Mayıs?la devam ettiğini görmek zor değil.
Oysa Başbakan?ın gastelerinde 28 Mayıs?ı 28 Şubat darbesinin devamı gibi okumaya meyyal pekçok makale çıktı, çıkmaya devam ediyor. Ebedî mağduriyet paradigmasından hareketle Erbakan?ın meşru iktidarına yapılan darbenin devamında Erdoğan?ın meşru iktidarına isyan ve darbe teşebbüsü olarak geçti deftere 28 Mayıs. Meşruiyeti sadece sandıktan çıkmak anlayınca daha öte bir idrak mümkün değil. Çoğunluk olan veya oldukları farzedilen dindarların temsilcisi AKP?nin, sabık muktedirlerin onyıllarca askere sırtını dayayarak reva gördükleri eziyete binaen bundan böyle kendi doğrusunu tek doğru olarak dayatma hakkına sahip olduğuna inanması yeterli.
Oysa 28 Şubat kat?iyen bir darbeden ibaret değildi. Türkiye?nin 1983?te Özal?la başlayan demokratikleşme gayretinin dönüm noktalarından biriydi. AKP?nin 2001?de kuruluşunu, ertesi sene seçimleri kazanarak iktidara gelmesini ve Cumhuriyet tarihi boyunca, hatta Batılılaştırılmanın başından itibaren dışlanan iki ana unsur Müslümanlar ve Kürtlerden ilkinin kudretlenmesini (empowerment) somutlaştıran bir milâttı. 28 Şubat sonrasında sabık muktedirlerce yapılan her teşebbüs akamete uğradı. Sarıkız ile A?ışığı darbe planları, Danıştay c?nayet?, cumhurbaşkanlığı seçimi esnasındaki 367 r?zal?t?, 27 Nisan e-muhtırası, AKP?ye kapatma dava?ı, Ergenekon ve Balyoz d?v?l?rı, hiçbiri 28 Şubat?ı geri getirmedi, getiremedi. Her defasında sabık vesayet biraz daha geriledi, mütedeyyinler ve AKP ile birlikte toplum ilerledi. Bu reaksiyoner teşebbüslere Kürt coğrafyasında cereyan eden ve hâlâ aydınlanmamış askerî kışkırtmaları dâhil etmemek olmaz. Ancak yüzlerce insanın ölümüne sebebolan bu melanet dahi 28 Şubat?ı geri getiremedi. Aksine devran döndü ve demokrasi arayışı Kürtleri de kucaklamaya başladı.
Şimdi 28 Mayıs?la birlikte, 28 Şubat sonrasının ruhu tüm toplumu kucaklama potansiyeli taşıyan bir enerjiyi açığa çıkardı. Buna rağmen ?bundan bir siyaset çıkmaz ki? diye makale üstüne makale yazan mı ararsın? ?Laikçi Beyaz Türklerin çocuklarının protestosu? diye dudak büken mi? Cazgır ama bîtap solumsu sloganların arasında yeni dili okuyamayan mı? Bu kalemşorlar Soğuk Savaş?ın sonuyla ABD?nin temsil ettiği tek düşüncenin evrensel hükümranlığını ilân eden kısır ideologlardan farksız bir şekilde, Türkiye?nin demokrasi tarihini 28 Şubat 1997 ile bitirenlerdir.
Belki 28 Mayıs?tan klasik anlamda bir yeni parti çıkmayacaktır ama 28 Mayıs?ın toplumun itiraz etmeyi ve itaat etmemeyi öğrenmeye, benimsemeye ve uygulamaya başladığı yeni bir dinamiğe karşılık geldiği de açıktır. Toplumun kudretlenmesi sayesinde demokrasinin önünü açacak bu dinamiğin özü sivil, taşıyıcısı birey, kaygısı küresel, mekânı yerel, alanı kamusal, topografyası ademimerkezî, antenleri sonuna kadar açık, gönlü bol, dili taze. AKP?yi bir ayda ?eski partiler? kategorisine sokmayı işte bu dinamik başardı. Eğer değişmezse seçimleri kazansa da yeni Türkiye?yi yönetmekte artık çok zorlanacak. Tıpkı 28 Şubat sonrasında sabık muktedirler gibi?
28 Mayıs?ı doğru anlarsak Mısır?ın 27 Mayıs?ından buralara akıl devşirmeye kimsenin gereği kalmaz.
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor….
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.