O otel ‘kültür bilim ve sanat’ yuvası olmuş! Merak ettiğim aşağıdaki fotoğrafa baktıktan sonra halen kebapçı olarak kalması yine de bana çok dokunurdu diyen birilerinin olup olmadığı.
Yapının girişinin bir devlet okulu girişinden farksız oluşu dikkatinizi çekmiştir. Gözler Y A N G I N yazan kum dolu kovalar arıyor. Madımak’ı öyle bir hale getirmişler ki önünde takım elbiseli yetkili abiler gülümseyerek iftiharla poz verebiliyor. Orada artık devleti utandıracak, insanların yüzünü karartacak bir şey kalmamış, her şey tertemiz olmuş gibi.
Madımak Oteli kamulaştırılınca müthiş bir anıt yapı beklememiştim. Fakat en azından ‘Burası Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne gelen 33 konuğun binler tarafından hapsedilip yakıldığı Madımak Oteli’dir’e yakın bir netliğin hakkımız olduğunu düşünüyorum. Rengarenk odaları, plazma televizyonları ve sembolik kütüphanesi ile bilim kültür ve sanata hizmet edeceği iddiası taşıyan samimiyetsiz bir devlet tasarımı olacağına kebapçı olarak kalsaydı, o kebapçı Sivas Katliamı’na bakışı kuşkusuz daha iyi temsil ederdi. ‘Biz burada yaşananları pek önemsemiyoruz’ ‘herkesin gönlü olsun diye böyle bi şey düşündük’ten daha samimi değil mi?
Devletin elini yüzünü düzeltmeden sahip çıkmadığı bir davayla daha karşı karşıyayız. Sivrilikleri törpülenmiş, çizgileri bulanıklaştırılmış bir hadise. Yeterince silik ve tanınmaz hale getirilebilirse kimsenin sahip çıkmayacağı bir trajedi. Ben kimseyi utandırmayacak, kimseye bir şey hatırlatmayacak bu yapının Sivas’ta yaşananların ağırlığını hiçe sayan hakaretamiz bir tasarım olduğuna inanıyorum. Ben 1993’te yaşananların izini tozunu bu fotoğrafta göremiyorum. Tarihten yaşayanların dikkatine sunulmuş bir not göremiyorum. Ben burda tam Türk işi berbat saygısız özensiz bir ‘restorasyon’dan başka bir şey göremiyorum.
Çocuk yaşta provakasyon, hassasiyet, tahrik kelimelerinden tiksinmeme vesile olan bu bina sevimli, zararsız ve karaktersiz bir mekan artık. Bana şüphesiz Madımak’ta olanlardan ziyade devletin ikiyüzlülüğünü ve aymazlığını hatırlatacak.
Belki devlet eliyle zulme terkedilmişlerin, devlet eliyle zulme uğramışların hiç unutmaması gereken şey devletin kendilerini o ya da bu vesileyle tanımasının nelere mal olabileceği. Madımak’ı satın alan devletin altındaki kebapçıyı ancak ve ancak böyle saçma bir kültür merkezi yapmak karşılığında kapatacağını bilmek ve anıtını onun inisiyatifine bırakmamak için mücadele etmek.
Anıtlar ve müzeler insanlara bir şeyi hatırlatmak üzere tasarlanır. Ben bu yapıya bakınca samimi bir hesaplaşmanın, hakiki bir yüzleşmenin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha -milyonuncu kez bir kez daha anlıyorum.
‘O Gün’ belgesellerinin bir bölümü ‘Sivas Olayları’na ayrılmıştı. Aşağıdaki 40 dakikalık belgeselin hissettirdiğini hissettirmeyen, söylediğini söyleyemeyen, neredeyse mecburen söylemek zorunda kaldıklarını da kıvrana kıvıra söyleyen bu ‘şey’ 2 Temmuz tarihinin hatırlatması gerekenler için can acıtacak derecede güdük ve saygısız.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.