Bu yazı ilk kez 8 Haziran 2011’de yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor…
Eşcinsellerin İnternetle İmtihanı!
İnternet Kurulu Toplantısı‘nın üzerinden tam olarak 2 hafta geçti. Bu geçen sürede BTK’dan veya TİB’den kurul kararının yerini alabilecek nitelikte bir karar, hadi kararı geçtim bir açıklama bekledik, ama her zamanki gibi boşa bekledik. Önerilerin akıbeti ne oldu bilinmez ama, TTnet Genel Müdürü Tahsin Tılmaz, verilen sürenin filtrelemeye elverişli bir altyapının oluşturulabilmesi için yeterli olmadığını, filtrelemenin daha ileri bir tarihe atılması gerektiğini açıkladı. Hüseyin Çelik hala ‘sansür iddiaları rant çevrelerinin işi’ diye sayıklamaya devam etti. Her şeyden haberdar Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ise ‘teşbihte hata olmaz’ felsefesini konuşturup interneti fırtınalı bir okyanusa benzetti.
Sonuncu benzetme gözpınarlarımda yaşların birikmesine neden olsa da, tehlikeli toplara çıkmayı reddediyorum. Bunun yanında toplantıda ne konuştuğumuzu da tekrarlayacak değilim; ama sonucuyla ilgili fikrim baki: sivil toplum örgütleri ve internetle ilgili bireyler ne istediklerini söyledi, karşı taraf ‘bakıciiz’ dedi; baktı, beğenmedi, ‘seçime kadar sesimizi çıkartmayalım’da karar kıldı. Şunun şurasında seçime 4 gün kaldı, sonrasında hep beraber göreceğiz neler değişecek, neler aynı kalacak.
Hazır İnternet Kurulu ile ilişkimizde ikinci haftayı kutluyor iken, toplantıda da sorulmasına rağmen bir türlü cevap alınamayan Lambda sorularına değinmek istiyorum. Türkiye’de farklı cinsel tercihlere sahip olmak evde / işte / sokakta zaten oldukça zor. Bu ‘zorluk’ hem toplumsal hem de devlet eliyle duble yol şeklinde ilerlemekte üstelik. Bülent Ersoy’a bayılan ama oğlu / kızı hemcinsiyle birlikte olmak istediğinde kendini kaybeden ailelerle özetlenebilecek bir toplumsal ikiyüzlülüğün yükünü taşımak zorunda bıraktığımız eşcinseller, şimdi bir de internette engelleniyor!
TİB tarafından hosting firmalarına gönderilen mektupta geçen kelimeler hepimizin özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik olsa da, eşcinselleri ayrıca etkilemiş durumda. 138 kelime olarak da bilinen liste, ‘biseksuel, esbian, escinsel, gay, gey, homoseksüel, lesbian, lezbiyen ve travesti’ kelimelerinin alan adlarında yer almamasını, alması durumunda ise CEZAİ (büyük harfle yazmak ne demekse artık) müeyyidelerin uygulanacağını açıkça yazmıştı. Bildiğiniz gibi bunlar dışında bir sürü kelime var ‘yasaklanan’. Hatta, yasak kelimesi bile yasak! Bunların yanında bir de ‘haydar’ kelimesi var ki, bir yazım hatası sebebi ile listeye girdi. Sonuçta TİB ‘gaydar’ yazmaya çalışırken, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan 70.000 Haydar’a kıymış oldu!
Bir noktayı belirlemek lazım: Listede yer alan diğer kelimeler seks ve fantazilerle ilişkilendirilebiliyor. Oysa eşcinsellikle alakadar olan kelimelerin fantazilerle fantastik bir ilişkisi mevcut değil. Devletin gayrıresmi görüşünün aksine eşcinsellik bir hastalık değil malesef. Biliyoruz ki bilumum bakanlar ve haşmetlüler çok üzülüyorlar, tedavi için türlü çeşitli yöntemler geliştirmeye çalışıyorlar, ama nafile. Eşcinseller, kabullenseniz de kabullenmeseniz de, toplumda bizlerle beraber yaşamakta olan azınlık gruplarından biri. Dolayısıyla bir kurumun internette gay ve benzeri kelimelerin ‘yasaklanmasını’ talep etmesiyle, o listenin içine örnekse, kürt, ermeni, yahudi, çerkes, rum, zaza, laz, çocuk, kadın, özürlü kelimelerin konması arasında hiçbir fark yok. Ancak tabi Roma hukukunun erken döneminden bir adım ileriye gidemediğimiz için, halen yalnızca ‘aile babası’ kabul edilen çalışan-müslüman-Türk erkekler söz hakkına sahip ve biz diğerleri; kadın, çocuk, eşcinsel, farklı dine mensup olan veya hiçbir dine mensup olmayan Köle Titiuslar, her daim susma hakkını kullanmaya zorlanıyoruz. Ama, olmaz ama! Bir kurumun eşcinselleri, sırf cinsel azınlık oldukları için yasaklamaya çalışması, onları Köle Titiuslaştırmasıdır. Bu durumun kabul edilemeyeceğini ayrıca belirtmeme gerek var mı acaba? Anlayamayanlar için gelsin madem: Hayır, yok.
Toplantıda Lambda gönüllüsü arkadaşımız sordu, Osman Nihat Şen cevap vermedi, veremedi, e zaten veremezdi. Ama şimdi buradan bir kere daha soruyorum ve artık kendi adıma bir cevap bekliyorum.
1. Filtrenelecek kelimeler arasında “gey, gay, lezbiyen” kelimelerinin olması, cinsel yönelimi çoğunluktan farklı olan T.C vatandaşlarının medya’da ve sosyal alanda temsil hakkına aykırı değil midir? Özellikle AB yolunda ilerleme iddiasındaki bir devlet için bu bir çelişki değil midir?
(AİHM cinsel azınlıkların özgürlüğü lehine verdiği kararlara her gün yenisini ekliyor. AB 17 Mayıs’ı uluslararası homofobi karşıtı gün olarak kabul etti. BM’nin LGBT’lerin özgürlüğü lehine yaptığı imza kampanyasını 85 ülke imzaladı ama Türkiye imzalamadı…)
2. İnternet cafelerde Lambdaistanbul LGBT dayanışması derneğinin sitesine zorunlu filtrelemeden dolayı girilemiyor. Bu durum açıkça yasalarca tanınan bir derneğin örgütlenme hakkına müdahale değil midir?
3. Standart pakette lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel kelimeleri sansürlenecek mi?
Evet, biz sabırla bekliyoruz bu soruların cevaplarını. Sabırla bekliyoruz, ama helal internet operasyonuna dönüşen filtre saçmalığının sona ereceği güne kadar susmayacağız. Bu arada, homofobinin ne kadar zararlı bir alışkanlık olduğundan bahsetmiş miydim? Maazallah, insanın başına binbir türlü hal gelir…
İnternetime dokunma, benden söylemesi.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.