Önümüzde bir seçim var. Bir çok kişi, 2002 den beri ilk def?a AKP?nin karşısında CHP?nin nisbî bir direnç gösterebileceği umudu ile Pazar günü Kemal Kılıçdaroğlu aşkına sandığa koşacak.
Leader of Turkey’s main opposition Republican People’s Party (CHP) Kemal Kilicdaoglu releases a dove during an election rally in Istanbul June 4, 2011. Turkey will hold parliamentary elections on June 12. REUTERS/Murad Sezer
Herkesin oyu kendine hayırlı olsun, lâfım olamaz da, iş CHP zihniyetine gelince, kişilere bağlı olarak, neyin ne kadar değişebileceği konusunda derin kuşkularım var.
AKP?den şikâyet edip, CHP?yi karşısında tek ya da en sağlam ?umut? diye görenleri de anlamakla birlikte, bir fenomen olarak R.T. Erdoğan ve partisinin tesâdüfen ortaya çıkmadıklarını, zuhurlarında Mesut Yılmaz?ların, Tansu Çiller?lerin ve benzerlerinin derin katkıları yanında, CHP?nin ve kednine sosyal demokrat adı veren palandüzlerinin de ciddî rol oynadıklarını unutamamaktayım. Siyasî hafızamız milletçe âbidevî ölçekte kötü olsa da, şahsî belleğimde 90?ların bıraktığı ekşi safra tadı hatırımda hâlâ…
Aşağıdaki yazı, 1998 seçimleri sırasında kaleme alınmış ve bir Bodrum yerel gazetesinde yayınlanmış idi (kusuruma bakmayınız, şu uydurukça yayıMlama sözü, yanımda soğan yemiş biri geğirmiş gibi hissettiriyor; ?neşir? desem, anlamayanlar olacak, ben eski usûl devam edeyim).
İngilizlere göre, tevâzû, ?eşeklerin erdemi?dir; onun için ukalâlığımı da edeyim:
CHP ve ondan kaynaklanmış, sol-sosyal demokrat hevesler ve iddialar dile getiren diğer partiler ,12 eylül sonrasında eğer siyaseten doğru saydıklarını değil de, (yazının kaba çizgilerle vurguladığı üzere) ?menfaat birlikteliği yaratmak? anlamında doğru siyaset güdebilse idi, sadece bugün değil, dün de iktidar talebi, meşrû bir zafer beklentisi ile eşleşebilirdi.
Mevcud durumda CHP bil-umum rufâîlerin mucizevî metafizik müdahalesi ile seçimi kazansa bile, hal-i hazır form ve format ile, AKP?nin bir dönem sonra yeri göğü alt-üst ederek, rekabetsiz iktidarı kapmasının sigortasından başka bir şey olamaz.
Buyurunuz… bir de siz bakınız.
Galip İsen
CHP Bir Ümitsizlik Dergâhıdır
Cumhuriyet Halk Partisinin, kökeni İttihatçılığa uzanan ve Osmanlı ? Cumhuriyet geleneğinin ülkede kapitalizmi (hâlâ da) yerleştirmeyi başaramamış olmasından dolayı, Atatürk? ün bile çare bulamadığı yapısal bir hastalığı vardır. Bu illet, kırmızı bir filin ard nahiyesi kadar bariz ortada durmakla birlikte, esâsen toplumun bütününce fazla önemsenen bir konuya temas etmediği için, pek de farkedilmemektedir : Okumuş, ya da diplomalı cehalet?
Türk toplumsal tarihinde eğitimin yeri malumdur : İster padişah efendimizin kutsal vücutlarına, ister o kudsiyeti Memurin Muhakemat Kanununa yayacak kadar kendine maleden saltanat sonrası bürokrasi örgütüne hizmet etsin; devlet için memur yetiştirmek… Kapitalizmin gereği üretime yönelik bilme ve örgütlenme becerileri ile donanmış nesiller yetiştirmeye ihtiyaç hissetmeyen İstanbul ? Ankara bürokrasileri için, bilgi ancak usûl-erkân, âdab ve âdet ile sınırlı kaldıkça makbuldür. ?Bilim?in tohumunu saçan ?sorgulama? ve ?tartışma? gelenekleri, maazaallah, aykırı bir takım doğrulara götürebilecekleri endişesi ile, kudsiyete karşı küfr addedilir. Bu yüzden, ne entellektüel hayatımızda yeniliğe, ne de siyasî geleneğimizde çoğulculuğa rastlanabilir : Düşünce ya statükocudur, ya tepkisel. ?Muhalefet? ya isyan ile eşanlamlıdır, ya da uzlaşmaz kavgacılık ve hizipçilikle.
Eğitim böyle iken, eğitilenin ?diploma?sı da ?tâlim?den, yâni ?bilimlendirme?den çok, ?terbiye?, yâni mevcuda uyum kıstasına yüz dönmek zorundadır. Yâni, kısaca, ?okumuşluk? lazımdır, çünkü mevkî böyle elde edilir, ?bilgi? diplomayı almak için, almaya yetecek ölçüde ve alıncaya kadar gereklidir. Ahâlinin mektep medrese görmemiş çoğunluk kesimi, zaten âdet ve alışkanlıkları dışında her konuda cahil kalmayı erdem saydığından, diplomaya yeter bilgi ile okumuşluk varakasını koparan herkes, halk indinde alim sayılır.
***
Kapitalizmin ana fikri fırsat değerlendirmeye, değerlendirilebilecek fırsatlar tükendikçe yeni fırsatlar yaratmaya, çeşitlenmeye ve çoğulculuğa, dolayısıyla da, (üsttekilerin her zaman hoşuna gitmese bile) girişimcilik balının kaçınılmaz keçiboynuzu olan serbestiyete prim vermeye dayanır. Diplomalı cahil kadrolar, genel tutum itibarı ile, kapitalizme de karşı çıkmak zorundadırlar, çünkü donanımları rekâbete elverişli değildir ve serbestî onlar için ne halt edecekleri bilinemeyen cinleri sihirli lambalardan salıvermek kadar risklidir. Kontrol, kapıları kapatmaktan, olanı iyisi ve kötüsü ile muhafazadan geçer. Zaten, eğer kontrol ?biz?de ise herşey âlâ, ?başkaları?nda ise herşey berbattır. Yönetim ve siyaset anlayışı da bu basit ilkeden ibarettir.
Tabii, Afrika bozkırlarında bile bu gerçeği doğrudan yutacak kadar bol enayi artık kalmadığından, politik söylem, hamâsiyatla belirlenir.. Boş laf, aslâ modernitenin temelindeki matematik ile beslenen analitik düşüncenin yerini tutamayacağından, er geç kutsal kavramların da cılkı çıkar ve bir bakarsınız adamın biri zuhûr edip, ?Senin gözlerin var ya, vatan millet Sakarya? diye bir pop abesliğini haykırmakta beis görmez.
***
CHP? den ?vatan millet pop?u?na uzanan çizgi de kırmızı filin sallanan kırmızı kuyruğu kadar ortadadır. Fırkaya, tarihi boyunca seçimle meclis salt çoğunluğunu kazandıramayan siyasi erkân, aslâ seçmen kütlelerinin gerçek yönelimlerini deşifre etmeyi başaramamıştır. Taban çoğunluğu ilkokul üçten terk, ?elit? takımı da kitaba küskün okumuşlardan müteşekkil örgüt, hâkim hizibin dogmalarını halkın talepleri diye yutturan İttihatçı artığı geleneğe sarılmıştır. Ortaya tutucu, doktriner, popülist, refleksleri zayıf, dolayısıyla da sorunu tanımlayıp, tanıyıp, çözüm getirmekten âciz bir siyasî ucûbe çıkmıştır.
Cumhuriyet Halk Fırkası, bugün ne bir yığın partisidir, ne bir sınıf partisidir ne zinde güçlere yeterli güveni aşılayıp, son zamanlarda yaydığı imajın içini doldurmayı ve ?devlet partisi? haline gelmeyi becerebilmiştir. Özelleştirmeden, partiler kanununa, sosyal güvenlik reformundan hükümet meselesine kadar hiçbir konuda da tutarlı bir fikri ya da siyâsası zikredilmiş değildir.
***
Cumhuriyet Halk Fırkası, Türkiye siyasetinin aslâ açıkça telaffuz edilmeyen gizli aksiyomasının da örtülü şampiyonudur: Demokrat olunmadan da demokrasinin olabileceği zırvasına, için için ama yürekten inanır. Demokrasiyi hâlâ kavrayamamıştır ve sandık saplantısı ötesinde bir demokrasi felsefesinden mahrumdur. Onun için, işine öyle gelirse, oy sayımı uğruna 70 milyon vatan evladını ev hapsine tıkmakta da sakınca görmez[i]; demokrasinin tarifinin devlet yetkesinin ve yetkilerinin birey hakları önünde sınırlanması demek olduğunu da aslâ anlayamaz.
CHP zihniyeti, 1983 seçimlerinden beri ama şu, ama bu isimle hep politika sahnesinde olagelmiştir. Bu 15 yıllık süre içinde koca Sovyet imparatorluğu bile yıkılmış ama, CHP gûyâ karşı olduğu YÖK? ün kaldırılması, bir zamanlar meclisi birbirine katarak engellediği DGM? lerin Anayasa? dan çıkartılması[ii], adalet reformunun gerçekleşmesi ya da buna benzer çeşitli 12 Eylül safrası sorun hakkında ciddiye alınabilecek hiçbir girişimde bulunmamıştır. Demokrasinin Fırka? ya şükran borcu mevcut değildir.
CHP? nin, çoğunluğu ilkokul üç terk delege tâifesi ile, umumiyetle okur yazarlıktan vâreste okumuş elitleri, dibi delik gemide hep birlikte batıldığını unutup, su boşaltmaktan kimin kaytaracağı kavgasına düşen kaçak yolcuları andırmaktadırlar. Kendilerine ?siyaset? hamurundan yoğurdukları kısıtlı sanal dünyalarında, sanal yerel sorunlarını evrensel sanarak politikacılık oynamaktadırlar. Gençliğinde ?domates? lâkabıyla mâruf , asık yüzlü, saldırgan tavırlı genel başkanlarından, devlet dairesi duvarı suratlı bahriyelibaşı genel sekreterlerine[iii]; en ?aydınlanmacı laik? milletvekilinden, en ücra yurt köşesindeki ilçe başkanlığı çaycısına kadar, hiçbir CHP? linin ?Muhtarlık sisteminin totalitarizmin bir aracına dönüşüp dönüşmediği?; ya da ?emeklilerin maaş kuyruğuna girmeden ve kuyruklarda terk-i dünya eylemeden üçaylıklarını kredi kartı ile çekmeleri imkanının sağlanıp sağlanamayacağı,? gibi gündelik konularda anlamlı bir cevabı yoktur. Daha doğrusu, kendince tutarlı sayılabilecek en muhtemel cevaplar, ?muhtarların ulusal güvenliğe yardımcı olduklarını? iddia eden veya ?ödentiler bizzat emeklilere yapılmazsa, öldüklerinde varislerinin devleti dolandırabilecekleri? varsayımına dayanan faşizan özlü tezler içerecektir. En acıklısı da, sıradan CHP? lilerin ekseriyetinin, bu cevapların neden ?faşizan içerikli? olduklarını akıl edemeyecekleridir.
***
?Dürüstlük timsali? diye ortaya çıkıp, boğazlarını aşan skandalların selinden pos bıyıklı katil Apo? nun ipine sarılarak kurtulmaya çalışan 55. Hükümetin, demokrasiyi Türkiye? nin gündeminden çıkarmak ile başlayan pek çoğu olumsuz icraatının en kötü sonuçlarından biri, Demirel? in ?yarı başkan? olarak siyasî kariyerini sürdürmesi olasılığını bir ?umut? seviyesine yükseltmek ise, daha acı ve kalıcı zararları da CHP? nin (değiştirmeyi akıl edemediği seçim sisteminde) oy barajını aşmaktan korkmayabilecek popülariteye ulaşmasına sebep olmasıdır[iv].
***
Damga pulunun kaldırılmasından[v], dış politikada Ukrayna? nın desteklenmesine kadar hiçbir konuda slogan ötesinde düşüncesi, hattâ bazan sloganı bile bulunmayan Cumhuriyet Halk Fırkası, ?cumhuriyet?in, ?demokrasi? kelimesinin Osmanlıca karşılığı olduğunu kavrayana dek, ancak İttihat ve Terakki Fırkasının karikatürü kılığında siyaset yapabilecektir. İmparatorluğu anlamsız savaşlarda helâk eden öncülleri gibi, onlar da damga pulu misâlindeki gibi, ?basit? ve ?önemsiz? sandığı mes?elelerin, aslında ahâlinin tepe tüylerini nasıl ayağa diktiğini hayal edemeyecek kadar, uygun adım yürümektedirler.
15 YIL SONRASINDA AÇIKLAMALAR ? ORİJİNAL DİPNOTLARA EK:
[i] Bu yazının kaleme alındığı dönemlerde, seçmen yazımları ve nüfus sayımları vatandaşı bir Pazar günü evine metozori kapatmak sûreti ile yapılırdı. Bürokrasi, basit bir ordinal hesap ile kimlerin seçmen olabileceğini ya da kaç uyruğun doğup, kaçının öldüğünü kayıtlarından tâkip edemeyecek kadar âciz olduğundan, ahâlî, ömürlerinin asla geri alamayacakları bir 24 saatini bu acze fedâ ederek ev hapsinde yatmak zorunda bırakılırdı.
[ii] Avrupa Birliği zoru ile anayasa değişikliği yapılarak, 12 mart darbesinin yâdigârı Devlet Güvenlik Mahkemeleri 2000lerde şeklen kaldırıldı ise de, başka ad altında ve bilhassa Ergenekoncuları içeri atmak bâbında faaliyetlerine devam etmektedirler. DGMler ilk def?a 1970lerin ortalarında Anayasa Mahkemesinin ilgili maddeyi iptâli üzerine gündemde parlamış, o zamanki Süleyman Demirel?in Adalet Partisi ekseninde kurulan koalisyonların itelemesine rağmen, CHP?nin TBMM?deki şiddetli engelleme kampanyası sayesinde yeniden kurulmalarına ilişkin tasarı kaduk olmuş, DGMler 12 eylül akabinde 1982 anayasasına asker tarafından sokulmuşlardı.
[iii] CHP?de geleneksel olarak ha babam de babam genel sekreter değişir, bu da onlardan biri ama adı aklıma gelmiyor.
[iv] CHP Deniz Baykal yönetiminde bir dönem meclis dışında kalmış, izleyen seçim kampanyasında da Baykal hedeflerini ?Barajı aşacağız,? beyânı ile belirtmiş idi!..
[v] Bir 12 eylül mirâsı daha… Devlete para gelsin diye, taa 90lara kadar her tür resmî evraka ve dilekçeye bilmem kaç kuruşluk damga pulu yapıştırılırdı. 12 eylülün sevimli sözcüsü Kenan Evren, Harbiye talebesi iken nasıl cüzdanlarında pul ile dolaştıklarını anlatarak uyguılamayı savunur idi.
15 YIL SONRASINDA AÇIKLAMALAR ? ORİJİNAL DİPNOTLARA EK:
[1] Bu yazının kaleme alındığı dönemlerde, seçmen yazımları ve nüfus sayımları vatandaşı bir Pazar günü evine metozori kapatmak sûreti ile yapılırdı. Bürokrasi, basit bir ordinal hesap ile kimlerin seçmen olabileceğini ya da kaç uyruğun doğup, kaçının öldüğünü kayıtlarından tâkip edemeyecek kadar âciz olduğundan, ahâlî, ömürlerinin asla geri alamayacakları bir 24 saatini bu acze fedâ ederek ev hapsinde yatmak zorunda bırakılırdı.
[1] Avrupa Birliği zoru ile anayasa değişikliği yapılarak, 12 mart darbesinin yâdigârı Devlet Güvenlik Mahkemeleri 2000lerde şeklen kaldırıldı ise de, başka ad altında ve bilhassa Ergenekoncuları içeri atmak bâbında faaliyetlerine devam etmektedirler. DGMler ilk def?a 1970lerin ortalarında Anayasa Mahkemesinin ilgili maddeyi iptâli üzerine gündemde parlamış, o zamanki Süleyman Demirel?in Adalet Partisi ekseninde kurulan koalisyonların itelemesine rağmen, CHP?nin TBMM?deki şiddetli engelleme kampanyası sayesinde yeniden kurulmalarına ilişkin tasarı kaduk olmuş, DGMler 12 eylül akabinde 1982 anayasasına asker tarafından sokulmuşlardı.
[1] CHP?de geleneksel olarak ha babam de babam genel sekreter değişir, bu da onlardan biri ama adı aklıma gelmiyor.
[1] CHP Deniz Baykal yönetiminde bir dönem meclis dışında kalmış, izleyen seçim kampanyasında da Baykal hedeflerini ?Barajı aşacağız,? beyânı ile belirtmiş idi!..
[1] Bir 12 eylül mirâsı daha… Devlete para gelsin diye, taa 90lara kadar her tür resmî evraka ve dilekçeye bilmem kaç kuruşluk damga pulu yapıştırılırdı. 12 eylülün sevimli sözcüsü Kenan Evren, Harbiye talebesi iken nasıl cüzdanlarında pul ile dolaştıklarını anlatarak uyguılamayı savunur idi.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.