Ayşe Özer: Kumanya, sefer tası ve hanımelleri

“Yolculuk, kendi omuzunda uyumayı öğretir insana” demişti bir arkadaşım. Sadece kendine dayanmayı öğrenebilir insan. Sonra “Yol bir yere gitmez, o bir durma biçimidir” diyenlerin duruşlarının konjonktürelliğiyle yitirdik biz o şiiri. Konjonktür kelimesi hiçbir ölçüye uymuyordu. “Yaşamak hızlı bir ölme biçimidir” diyordu kendi şiirinde velakin, fani dünyanın, dünya sürgününün Hakkarisine razı olamıyordu. “Hüsran, çok sanat müziği … Read more

Ayşe Özer: Diploma, apolet, rulet

Diploma, apolet, rulet Oğlunun asker olmasını isteyen bir baba, çok önemli bir bilim adamı olan oğlunun ödül aldığı bir gecede, oğlu sahnede kendisine teşekkür ederken, kendi omuzlarına dokunarak apoletlerini gösterir ve oğluna şu mesajı verir: Ne olursan ol, gözüme giremeyeceksin. Ebeveynlerin çocukları üzerindeki bu benim olamadığım her şeyi sen ol, benim yapamadığım her şeyi sen … Read more

Ayşe Özer: DOKUNMAYIN ŞABANIMA!

DOKUNMAYIN ŞABANIMA! “Dokun Bana” diye bir yarışma vardı. Hafızam beni yanıltmıyorsa, yine Acunvari bir uyarlamaydı. Bir arabaya sürekli dokunarak onu kazanmaya çalışırdı yarışmacılar. Ayılanlar, bayılanlar olurdu. İnsanın bir nesneye dokunarak, onunla yekvücut olarak o nesneyle iyelik ilişkisi kurmasını izlemek içler acısıydı. Tıpkı müzik bilgisi tartışmalı, kocasının alacağı Mars’ın hayalini kuran şarkıcının arkasındaki yarışmacının eli yüreğinde … Read more

Ayşe Özer: “Bekle zeytin tanesi”

Bekle zeytin tanesi Hakimlik sınavının yazılı bölümünü yirmi kez kazanan, ancak “bizden değildir” diye 19 kez sözlüden elenen bir hakim adayına yirminci kez girdiği sözlü sınavında, dışarıda heyecanla sınavdaki çocuğunu bekleyen, beklerken tespih çeken velisi, o sırada 33 tanenin arasına dizilmiş bilmem kaçıncı imamedeyken içeride şu soru sorulmuştu: Elma ağaçları kaç metre aralıklarla dikilir? Sayı … Read more

Ayşe Özer: Korkma!

Korkma! Yalçın Küçük ile Doğu Perinçek’in geçen hafta canlı yayınlanan tarihi boğazlaşmasında, Yalçın Küçük şöyle bir iddia ortaya attı: “İstiklal Marşı Tevrat’tan çeviridir, hiçbir marş “Korkma!” diye başlamaz”. Söylerken ellerinin titremesi inanılırlığını arttırıyordu velakin bu topraklarda yaşayan insanlar, korkuyla terbiye edilmeye çalışılmışlardı marşın yazıldığı dönemden önce de sonra da. Milli Marşlarının bu telkinle başlaması şaşırtıcı … Read more

Ayşe Özer: KİMLİĞE İTİNAYLA PVC KAPLANIR

KİMLİĞE İTİNAYLA PVC KAPLANIR “Gliseril trinitrat lazım prematüre doğmuş yeğenime. Bulamıyoruz hiçbir yerde” dedi kadın. “Eczacı hazırlayacakmış, cildine süreceklermiş”. “Etkin madde bulunamıyor piyasada” dedi eczacı arkadaşım. “İthal eden firma maliyetli ve riskli olduğu için ithal etmiyor artık”. Patlayıcı yapımında kullanılıyor gliseril trinitrat. “Nöbetçi eczanelere soralım, arayalım hepsini sıradan, bulamazsak Konya’dan getirtelim”. 1996 yılında bir serin … Read more

Ayşe Özer: Benim başörtülü bacılarım

Benim başörtülü bacılarım Bizim oralarda anlatılan bir hikayedir. Yoksulluğun kol gezdiği memleketimde bir kadın, gezmeye gitmek için kocasından izin alamaz. İzinsiz gitmeyi düşünür, ancak kocasının dükkanının önünden geçmesi gerekmektedir. Üzerini değiştirip gitmek ister, ancak zaten tek kat elbisesi vardır. Bir komşusu ona şöyle bir çözüm üretir: Kız Hasibe, zıbınını(elbiseni) ters giy. Hasibe, zıbınını ters giyer, … Read more

Ayşe Özer: Şampanya, ekmek ve güller.. CHP Gençlik Kolları Kurultayının ardından…

Şampanya, ekmek ve güller.. CHP Gençlik Kolları Kurultayının ardından… Bir göğüs hastalıkları uzmanı, solunum testi yapmak için şöyle bir öneride bulundu: doğum günü pastanızın üzerindeki 30 mumu bir nefeste söndürebiliyorsanız, akciğerlerinizde bir sorun yok demektir. Ciğerlerini havayla doldurup bir nefeste söndürebilir mi insan gençliğini? Pastanın üzerindeki mumlar çoğaldıkça hele de 30’u aşmaya yeltendikçe başlar o … Read more

Ayşe Özer: “Maymuncuk liste” [CHP Kurultay Yazısı]

Maymuncuk liste Kovboy filmlerindeki arkası boş dekorlara benzeyen bir platoda, herkes şovunu yapıyor sanki. Ezberler yerinde, ezber bozana da izin yok. Heyecan da yok, ruh da. Konuşma Türkçesinden haberdar değil kimseler, -cağızlar ve -ceğizler havada uçuşuyor, gelecek zaman kipinde beden dilini çok iyi kullanan hamasi nutuklar atılıyor kürsülerden. Bangır bangır çalan müzikle hem oyuncuların samimiyetsizlikleri, … Read more

Ayşe Özer: “KAHVALTININ MUTLULUKLA BİR İLGİSİ OLMALI

KAHVALTININ MUTLULUKLA BİR İLGİSİ OLMALI “Uyandıktan sonra bir iki saat içinde kahvaltı yaparsanız metabolizmanız hızlı çalışır” diyor uzmanlar. Uyku mahmurluğunu üzerinden atmadan oturulan sofralarda yarılan ekmeğin buğusuna kaptırırdık kendimizi o soğuk kış sabahlarında. Bir Pazar kahvaltısı hayaliyle karın tokluğuna çalıştığımız günlerde büyüttük hayallerimizi, hayallerimiz bizi büyütemedi iyi ki. Diyarbakırlı koca şairin dediği gibi “Hep olmayacak … Read more

Ayşe Özer: MERKEL’İN ÇATALI VE POLONYALI MUSLUKÇU

MERKEL’İN ÇATALI VE POLONYALI MUSLUKÇU Resmi tarih, devletlu büyüklerimizin bir savaşta yenik düşmesini kabullenemediğinden senelerce Almanlar yenilince bizim de yenilmiş sayıldığımızı anlattı durdu. Adamların tek yenilgisi var tarih boyunca, o da benim necip milletime denk gelmiş, iyi mi? Aynı resmi tarih 1. Dünya Savaşının başlangıcını Avusturya- Macaristan veliahtının saldırıya uğramasına bağlardı. Çocuk aklımda bu veliaht … Read more

Ayşe Özer: Asıl iş Tahir olabilmekte…

Asıl iş Tahir olabilmekte… Gri bir Ankara Cumartesisinin verdiği sıkıntıyla, olan bitenden habersiz, İlkbahar ve İnsan isimli fotoğraf sergisinde siyah beyaz bir ilkbahar fotoğrafına bakıyordum. “Siyah-beyaz ilkbahar fotoğrafı mı olur be kardeşim?” diye soruyordum kendime. Uzun uzun baktım fotoğrafa. İlkbaharda bizim oranın dağları, meyve ağaçları geldi gözümün önüne. Bu fotoğrafın yanı başında “Mezarlıkta İlkbahar” isimli … Read more

Ayşe Özer’den: “Ey mahalle delegesi!

Ey mahalle delegesi! Mahalle maçlarında topu olanın üstün olduğu, her şeye rağmen mutlu çocukluk günlerimizde, tek kale maçların kendi kalesine gol atan çocuklarıydık. Top bizim değildi, kuralları başkası koyardı. Mahalle içinde olmanın konforuyla bizden olmayan hiç kimsenin bulunmadığı mahallelerimizde güvendeydik. “Elalem ne der?” belirlerdi sınırlarımızı. Büyüyüp de büyükşehire gittiğimizde de kendi hemşerilerimize tutunduk, köy derneklerimiz … Read more

Ayşe Özer: DEVLET GALOŞ GİYMEZ

DEVLET GALOŞ GİYMEZ Saçlarını rüzgarda savurmaktır özgürlük. Uzun saçlarının rüzgarla buluşması ferahlatır kadınları. Bir filmin son sahnesine ne çok yakışır, saçlarını rüzgara vermiş bir kadının dik duruşu. Her filmin son sahnesi yeni bir başlangıçtır. İçindeki yolculuğu bitirir de kadın, başka bir yola düşer kimi zaman. 25 yaşındadır, pembe en çok ona yakışır. Gönlü ondadır mahallenin … Read more

Ayşe Özer: TOROSUN TORPİDO GÖZÜ

TOROSUN TORPİDO GÖZÜ   Buz gibi bir Ankara sabahıydı. Abdi İpekçi Parkının içinde, göğe uzanan o koca avucun yanı başındaki havuzda bulunan sığ su yer yer donmuştu. Buz tabakasının orta yerine atıldı Tekel işçileri. Bedenleriyle parçaladılar Ankara ayazını. Mevzu derindi, ancak devlet baba yüzme bilmiyordu. Oturduğu koltukta ayağı yerden aniden kesilince muktedirin hemen boğulma korkusu … Read more