KÖTÜLERİN AYAKLARI BÜYÜKTÜR
Kız çocuklarına küçükken okunan en gerçek dışı masaldır Külkedisi. Bir baloda camdan ayakkabısını kaybeden narin ayaklı kızı bulmak için bütün ülkedeki kızlara tek tek ayakkabıyı denetir esas oğlanımız, beyaz atlı prensimiz. O masalda kötü kalpli üvey annenin kızları o ayakkabıya ayaklarını sokabilmek için demirden pabuçlar giyerler ayakları incelsin diye. Kötülerin ayakları hep büyük müdür? Sevdiği kızı ancak ayağından tanıyabilen esas oğlanlar, evet onlar hep böyle salaktılar.
Japonya’da kız çocuklarının ayaklarını küçültmek için çocukluktan itibaren daracık pabuçların içinde saklarlar o yumuk ayakları. Kadınların ayak izleri küçüldükçe küçülsün ister erkek toplum. Daha az yer kaplasınlar, sesleri solukları çıkmasın. Topuk sesleri duyulmasın ki sarsılmasın muhteşem iktidarları ve diledikleri gibi oynasınlar kendi bahçelerinde.
İsrail ordusu Gazze’deki evleri bombalamadan önce ev sahiplerini arayıp haber veriyormuş. Sonra füze atıp ikaz ediyormuş, en sonunda da bombayla yerle bir ediyormuş binayı. Bunun adına da “kapı tıklatma operasyonu” diyormuş. Bir yurdun davetsiz misafiri “evine git” diyor Filistinli bir kadına. O da şöyle cevap veriyor: “ben evimdeyim, sen evine git!” Hadesten taharetten bihaber misafir ayakkabılarıyla giriyor Müslüman kardeşinizin evine. Ramazanınız mübarek. Bir gün gelecek suratına tükürmediğimiz, iktidar hırsından gözü dönmüş her bir esas oğlan için küfredecek bize çocuklarımız. Camiye ayakkabılarıyla girenler sahip çıkıyor yine Gazze’ye, Denizlerden aldıkları mavilikle.
Her kız çocuğu kırmızı bir ayakkabısı olsun ister. Bayram arifesinde ayakkabıları başucunda uyuyan yoksul bir çocukluk rüyasıdır artık günlerimiz. Dünyanın ahir zamanında kanla boyanıyor bembeyaz çocuk pabuçları. Savaşın ayakları hep büyük, dünyada çok yer kaplıyor. Ayak izlerinin içine kız çocuklarının ayakkabılarından sızan kan doluyor.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.