Alakart demokrasi yürümez
Yolsuzlukları görmezden geldiği söylenen AKP seçmeninin Tayyip Erdoğan?a verdiği güvenoyu eski bir tartışmayı depreştirdi. ?Seçmen cebindeki paraya, tükettiğine, arabasına ve evine bakar, gerisi onu ilgilendirmez? önkabûlünde özetlenen umursamazlık. Başbakan?ın dilindeki çanak-çömlek, Twitter-Mwitter lakırdılarının iyi anlattığı yaygın vurdumduymazlık. Adalet ve Kalkınma Partisi?nin kalkınmayı adalet bilerek ve pazarlayarak adalet dersinden çift dikiş gittiğini yazıp dururum. Öykünülen, Çin usulü demokrasisiz, bireysiz, saygısız ve hukuksuz kalkınma. Danışsız, denetsiz, dengesiz ama hazcı yağma sofrası. Olur mu? Yapılıyor işte. Tutar ve sürdürülebilir mi? O olmaz işte. Maliyeti de çok ağırdır. Bugün, siyasî-sosyal maliyete bakalım, ekonomik-ekolojik maliyete epeyi değindik.
İktidar kalemleri hükümetin önce ve ne yolla olursa olsun, seçimi kazanmasının gerektiğini, ancak bu sayede birtakım tektaraflı iyileştirmeler yapılabileceğini ve bu tasarrufların demokratikleşmenin kilometre taşları olacağını yazdılar. Sanki iktidarın demokratikleşme konusunda seçimden önce eline tutan varmış gibi. Nitekim şimdi, üvey evlât Alevîler, yerel olmayan yönetimler, kapalı Ruhban okulu ve olmayan seçim adaleti konularında adım atılacak, ilâveten Abdullah Öcalan?a ?iktidarın köşe yazarlarından bir deste? gönderilecek haberleri geliyor. Demokratikleşme açısından kâh komik, kâh çok geç, kâh yetersiz bu girişimler memleketteki şizofreniyi faş etmek için yeterli. Bir yanda, Adalet Bakanı Anayasa Mahkemesi?nin Twitter kararına ?mahkeme sınırları aştı, hukuken sakat bir karar?, başbakanı da aynı karar için ?saygı duymuyorum? diyor. Seçim yolsuzluğu iddiaları on gündür aydınlanamıyor. Yolsuzluk iddiaları da kursaklarda kaldı. Ama diğer yanda sözümona demokrasi adımları atılıyor!
Ancak şizofreninin bir boyutu daha var. İktidarın ?atılabilecek demokratik adım? çetelesinde önemli yer tutan Kürt açılımının, özellikle memleketin batısındaki had safhada bunaltıcı ve gayridemokratik bir ortamda yaratacağı olumsuz hatta düşmanca tepki küçümsenmemeli. Diğer bir deyişle iktidar Kürtlere yönelik, üstelik son derece yetersiz adımlarla, onları batıdaki kendi seçmeni de dâhil geri kalanın gazabına uğratma riskini alıyor. Böylece barış inşasını kalıcı olarak tahrip etme riskini alıyor.Unutmayalım, Tayyip Erdoğan?ın otoritesinden bunalmış olanların CHP/MHP?ye oy attığı bir memlekette yaşıyoruz artık. Bu ?alakart demokrasi? tutmaz, sürdürülemez ve ölümcüldür.
Kürt siyasî hareketinin tehlikenin farkında olduğu izlenimini alıyorum. Nitekim diyalogdan müzakereye, ateşkesten barış inşasına, keyfîlikten hukukî altyapıya ve en önemlisi Öcalan?ı eşit müzakereci konumuna getirecek bir serbestiyete kavuşturmayailişkin beyan ve talepler çoğalıyor. Ama ne iktidarın korkuları ve takıntıları, ne zamanlama, ne de ortam bunları hayata geçirmeye müsait. Aksine, bütün afra tafraya rağmen batıda iyice daralan bir iktidarın ?ferahlamak? için doğuda atacağı kör topal adımlarınfaturası bütün memlekete çıkabilir.
İktidarın her yaptığını olumlamakla görevli ?yeni beyinler?, seçilmiş siyasetin üstünlüğünden ve mutlak meşruiyetinden dem vururlar. Aynı şekilde tüm gayridemokratik ve gayrihukukî kararları ?bu siyasettir sizin aklınız ermez? diyerek haklı göstermekte birbirleriyle yarışırlar.Sözünü ettikleri siyaset olabilir ama ne ahlâkîdir ne de selim.
Türkiye?nin homojen, betondan ulus tahayyülü paramparça oldu. Beton içinde görünmeyen kimlikler ortaya dökülüverdi, ortaya devasa bir cemaatler topluluğu çıkıverdi. Had safhadaki bu heterojenlik ancak ve ancak demokrasi temelli eşit vatandaşlıkla ayakta kalır.
Demokrasi fiks mönü ve herkese lâzım!
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.