Krizden kaosa
Yılın son günü, son yazısı, zor yazı, hele bu cinnet ortamında? Yeni yılın, her yeni gibi, umut vesilesi olması bu memlekette yaşayanlar için şimdilik geçerli değil. Yeni olarak elimizde, gayet kötü yaşlanmış bir ?Yeni Türkiye? lakırdısı var. Türkiye muhtemelen yeni olmayı sürdürecek ama başında Tayyip Erdoğan?ın bulunduğu eski AKP ile değil.
Yılın ilk yazısını şöyle bitirmişim: ?2013 Başbakan?ın total iktidar yürüyüşü ve memleketle topyekûn inatlaşmasının kilit yılı olacak.? Dışarısıyla inatlaşmayı eklemek lâzımmış? Hani şu Kuzey Kore kıvamındaki değerli yalnızlıkla neticelenen?
İnatlaşmanın Gezi depremi ile birlikte bir üst kademeye taşındığı yıldı 2013. Zaten aklî bir davranış biçimi olmayan inadın Gezi protestosuyla savaş diline dönüştüğüne tanık olduk. Bugün ise artık savaş diline tamamen teslim olmuş vaziyetteyiz. Birbirini yoketmeden beraber yaşamayı bilemeyen insan topluluklarına has bir çözülme süreci bu. Kriz yönetimini hiçbir zaman becerememiş toplulukların kaosa doğru sürüklenmesi.
Mahşerin beş atlısı Akşam/Sabah/Şafak/Star/Türkiye ile iktidar televizyonlarından fışkıran ses ve görüntülere bakar mısınız? Darbe; cunta; kefen giyen adamlar; istiklâl mücadelesi; millî irade; kirli savaş; yerle yeksan edeceğiz; öl de ölelim, vur de vuralım, inine gir de girelim; yabancı ajanlar; dış mihraklar; düşmanla işbirliği; casuslar;vatan hainleri; topyekûn savaş; biber gazı, plastik mermi, TOMA; savaş kabinesi? AKP?nin temsil etme iddiasında olduğu millî iradenin dışında kalan gayrımillîlerin cadıavıyla tasfiyesi. İntikam duygusu öyle bir yere dayandı ki Ergenekon, Balyoz bilumum darbe teşebbüsünü açığa çıkaranların Hizmet?e yakın oldukları varsayımından hareketle iktidar, darbeci subaylara yani Eski Türkiye?ye iade-i itibar hazırlığında. Bu kuva-i milliye ruhu Başbakan?ın total iktidar yürüyüşünün ?askerî? ayağı?
Savaş dili ve mantığına koşut olarak barut fitili hızında ilerleyen bir kurumsuzlaşmaya tanıklık ediyoruz. İktidarın on bir yıldır azimli bir kararlılıkla bütün iktisadî, idarî ve siyasî denge denetleme mekanizmalarının içini nasıl boşalttığına geçen salı değinmiştim. Bu topyekûn deregülasyon artık temel kurumlara sirayet etmiş durumda. Bugün iktidar ve yakın çevresinin diline doladığı ?bürokratik vesayet? özünde denetim demek. Ve iktidar vesayete savaş adı altında kat?iyen denetim istemiyor. Başbakan?ın total iktidar yürüyüşünün idarî ve hukukî ayağı da bu?
Bu gidişat ile 2014?te nereye doğru savruluruz? Başbakan?ın total iktidar yürüyüşünün gerçekleşmesi ve muradına ermesi ihtimal dâhilinde değil. Strateji çoktan yara almıştı, Gezi ve 17 Aralık ile çöktü. Ancak stratejinin taktik ayaklarının yarattığı tahribat bir müddet daha kalıcı.
Askerî dil ve mantık zaten varolan kutuplaşmaların şiddetlenmesini beraberinde getirecektir. Bıçak sırtındaki toplumsal barışa bundan daha büyük darbe olamaz. İdarî ve hukukî mühendislik ise kurumların içlerini boşaltmakla kalmıyor, kurumların varlığını tehdit eder hâle geldi. Bunun açık işaretleri ?Erdoğan usulü? başkanlık sistemi teklifinde mevcuttu. Deregülasyon ve kurumsuzlaşma gelecek hükümetlerin düzeltmekte fevkalâde zorlanacağı konular olacak.
Gelişmeler ve sonuçları sadece hükümetin değil Türkiye?nin de zayıflaması anlamına geliyor. Soru ve sorun şu: Böylesi bir demokratik zafiyetten siyasî, iktisadî, toplumsal reform nasıl çıkar? Anayasa ve Kürtlerle barış nasıl kurulur? AB üyeliği, Kıbrıs ve diğer bütün komşularla limonî ilişkiler nasıl düzelir? Küme düşen Türkiye bir müddet daha zaman kaybetmeye mahkûm sanki?
Seçilmiş yetkililer bu derece sorumsuz hareket edemezler, etmemeliler.
Yeni sene hayırlara vesile olsun yine de.
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.