Ondördüncü paket
İlk paket şubat 2002?de çıktı. Pazartesi günküyle toplam 14 reform paketimiz oldu. Bunların ilk üçü önceki koalisyon hükümeti döneminde, arkadan gelen beşi de ilk AKP hükümeti döneminde AB?ye ?uyum paketleri? olarak çıktı. AB ile üyelik müzakerelerine bunlar sayesinde başladık. Hatırlatalım, şimdiki muhalefet bu paketleri daima destekledi. 2006?daki dokuzuncu paket etkisizdi. 2006-2011 arası paket yok. Mart 2011-nisan 2013 arasında yine AB uyumu çerçevesinde hazırlanan ?Yargı Reformu Stratejisi ve Eylem Planı? bağlamında dört Yargı Paketi çıktı. Beşincisi yolda.
Öncekilerin tümü pazartesi açıklanan paketten daha ciddî, rabıtalı, kapsamlı ve uzun solukluydu. Birbirlerini tamamlar mahiyetteydiler. Sonuncusu, iktidarın son dönemdeki ?torba yasa? üslubunda ve birbiriyle bağlantısız maddeler içeren bir potpuri görünümü veriyor. AB çıpası tarayınca anca bu kadar oluyor.
Demokrasi açığı
Çok daha derli toplu olmalarına rağmen önceki paketleri açıklarken bu kadar şov yapılmadı. Demek ki hükümetin demokrasi babında, kendisinin de farkında olduğu sorunlar var. Bunda bugüne kadar verilen kavganın, ödenen bedelin, sabrın ve Gezi?nin payı olduğu aşikâr.
AB uyum süreci sayesinde yapılan radikal reformlardan zaman içerisinde vahim geri gidişler oldu. En vahimlerinden biri 2006?da çıkan Terörle Mücadele Kanunu?dur. Hâlâ bu kanunun olumsuz etkisiyle cebelleşiyoruz. Nitekim pakette KCK?lı TMK mağdurlarıyla ilgili hiçbir lâf yok.
Keza, memleketin demokrasi standartları, bölgemizle değil Batı ile karşılaştırdığımızda o kadar düşük ki bahşedilen en ufak bir iyileştirmeye şükretmek gerekiyor. Ayrımcılık, kamuda başörtüsü, andımız, QXW, yerleşim adlarında fütuhat hakkı gibi çağdışı uygulamaların kalkması demokratikleşmekten ziyade eziyetten kurtulmak demek.
Demokrasinin sınırı sandık
?Türkiye?nin demokratikleşme sürecine bir kerede bütün her şeyi değiştirebilecek bir paket açıklamak mümkün değildir. Gönül isterdi ki bir tek paketle tüm yasakların önünü açalım, tüm özgürlüklerin önünü açalım. Ancak Türkiye’nin siyasi yapısının buna hazır olmadığını çok açık şekilde milletim gördü.? Böyle buyurdu Başbakan girizgâhında.
Mezkûr millet, her kimse, sonuçta kendisine hayrı olacak topyekûn demokratikleşmenin mümkün olamayacağını görmüş. Bir nevî otosansür! Aman fazla demokratikleşmeyelim, sonra bedelini öderiz?
İktidar, kim olduğu belli olmayan bir ?milletin? karşısına ne anlama geldiği belli olmayan bir ?siyasî yapıyı? koyarak aslında ?fazla demokrasi bana seçim kaybettirir? korkusunu faş etmiyor mu? Paket hakikaten iktidarın heybesi!
Eşit vatandaşlık sıkıntısı
Torbadaki açılımlar iktidarın ana açmazını iyi anlatıyor. Sünnî Türk çoğunluğun iktidarının temsilcisi AK Parti, çoğunluğun Kürtler, Alevîler ve Gayrimüslimler ile eşit olduğuna, onların da hak öznesi olduğuna razı olamıyor. Pakette ?ötekilerle? ilgili dişe dokunur hiçbir iyileştirme veya gasp edilen hakların telafisi yok.
En tuhaf ?reform?
Torbadaki Mor Gabriyel Manastırı konusu tam bir Hoca Nasreddin meseli. Allah fukaraya eşeğini önce kaybettirir sonra da buldurur ve sevindirirmiş ya.
Civardaki üç korucu köyü Manastırın ormanına göz dikmiş, önce davayı kaybedip sonra kararını Gayrimüslim vakıflarına yabancı muamelesi yapan 1974 içtihadına dayandıran Yargıtay sayesinde kazanmıştı. Şimdi Süryani vatandaşlara kendi ormanları iade ediliyor. Sevinmeliler!
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.