Türkiye’de her siyaset bir miktar komplo teorisine dayanır. Bu dayanma oranı tarihsel bağlama göre değişse de hemen hemen hiçbir siyaset komplo teorisinden kurtulamaz. Bu bakımdan AKP’nin komploculuğu şaşırtıcı değildir ama bir sosyal fenomeni açıklama için bu kadar yüksek oranda komplo teorisine dayanma kısmı üzerine kafa yormak gerek. Aklıma ilk gelen açıklama biraz sosyolojik. AKP’nin dayandığı toplumsal katmanlar, İslamcı/muhafazakar/sağ çevrelerin insanları komplo teorileriyle daha yakın bir ilişki içinde sosyalleşiyorlar. Bir dönemin Masonluk olayını hatırlayalım örneğin…AKP apolojistleri komplo teorilerini kullanmaya sanki daha elverişliler… Tabi komploculuğun taktiksel bir şekilde kullanıldığına dikkat çekmek de gerek. Yoksa bahsedilen o gizli güçlere rağmen AKP’nin nasıl iktidara geldiği nasıl açıklanabilir? Bu noktada bazı AKP karşıtlarının komplo teorileriyle bunu açıklama çabasını da not düşmek gerekir.
Komplo teorileri tamamen kurgu değildir. Bir komplo teorisinin gücü onun gerçeklikle kurduğu ama manipüle ettiği ilişkilere dayanır biraz da. Soğuk Savaş gibi bir dönemi geçirmiş bir dünyada kapalı kapılar ardından bir takım planlar yapılması, devletler arası ve uluslararası kurumlar üzerinden bir takım “oyun”ların çevrilmesi zaten kanıtlanmış durumlardır. Ancak komplo teoriciliği insanın failliğini yok sayan ve nesnellikle ilişkiyi sarsan bir ortama sürükler. Erdoğan ve AKP apolojistlerinin Gezi direnişini komplo teorileriyle açıklama çabaları da kendilerini nesnellik dışı bir zemine sürüklemiştir.
Bir önceki yazıda belirttiğim üzere Gezi direnişçilerinin gerçek kimliklerini inkar etmek zaten taktik gereği olabilir. Bir komplo teorisiyle – dış mihraklarla açıklama çabası direnişçilerin failliğini de yok saymak anlamında etkili bir yöntemdir. Komplo teorilerini kullanan kişi kendisiyle de sık sıkı çelişebilir ama genellikle günü kurtarma bağlamında çelişkileri de inkar eder. Daha düne kadar Arap Baharı’nın destekleyen AKP’lilerin şimdi bunu küresel bir komploya bağlamaları içine düştükleri çelişkilerden yalnızca bir tanesidir. Daha düne kadar kendilerini olumlayan uluslarası medyaya karşı paranoid düşmanlık da ilgi çekicidir. O kadar nesnellikten kopulmuştur ki 2 haftadır olayların sürdüğü, binlerce insanın yaralandığı bir olayın zaten haber konusu olacağı inkar edilir…
Nesnellikten uzaklaşma yanında paranoid bir siyasal kimliğe bürünme de komplo teoriciliğinin başka bir yansımasıdır. Erdoğan ve AKP apolojistleri ilk andan itibaren iktidarlarına bir saldırı olarak algıladılar Gezi Direnişini. Oysa ancak sonraki dalgalarda iktidar karşıtlığı, o da biraz da polisin şiddet kullanımı bağlamında ortaya çıktı. Hiçbir zaman da bir hükümet devirme çabası yoktu direnişe hakim olan. Ama paranoid bir savunmacılıkla AKP propaganda makinesi tam da iktidarın devrileceği zannı bağlamında çalıştı. Ne yazık ki önümüzdeki günlerde birbiriyle çelişen yeni komplolara şahit olacağımız gibi, tüm muhaliflerini düşman olarak gören bir paranoid ruh haline de maruz kalacağız.
Devam edeceğim gibi geliyor…
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.