Cengiz Aktar: ?Yargı kararlarına uyacağız?

?Yargı kararlarına uyacağız?   

14

 

 

Gezi Krizi?nin en sıcak günlerinde Başbakan?ın sarfettiği akılalmaz sözlerden biriydi bu. Hoş, bu aralar giderek artan dozda akılalmaz şeyler söylüyor ama şu yargı kararına uymayı lütfetmesi yenilir yutulur gibi değil.

 

 

 

İfade, memleketin içinde bulunduğu keyfîliği bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Keyfîliğin nedenleri açık: İktidarın had safhada merkezîleşmesi ve kişiselleşmesi, diğer yanda bunu besleyen mevzuatın baştan aşağıya deregülasyona maruz kalması. Türkiye?de bugün Başbakan?ın iktidarını ya da hükümranlığını dengeleyecek ve denetleyecek hiçbir erk, yasa, yönetmelik, karar kalmamıştır. Dolayısıyla yargı kararına uyma keyfiyeti o kadar da şaşırılacak bir şey değil zira böyle bir âdet kalmadı. En veciz örneği de Gezi Parkına inşa ettirmek istediği kışla taklidinin Koruma Kurulunca reddedilmesinin akabinde kararı Ankara?da emrindeki üst kurula bozdurtmuş olmasıdır. Siyasî literatüre ?reddi reddettik? olarak geçen bu kararın üst kurul tarafından alınabilmesi için o kurulun yetkileri artırılmıştı.

 

 

 

Bu kritik örnekten hareketle ?yargı kararına uyma? sözünün hiçbir teminatı olmadığı gibi hukukî altyapının ve hukukî işleyişin de hiçbir teminatı kalmamıştır. Hukukun aczini en iyi anlatan gelişme Çevresel Etki Değerlendirme muafiyetidir. İktidar 2008 ve 2012?de büyük altyapı projelerinde muafiyeti dayattı ancak dayatma her defasında Danıştay?dan döndü. En son açılan davada Danıştay 14. Dairenin verdiği nihaî karara göre bütün eski projelere ÇED alınması zorunlu hale geldi. Takiben hükümet yine devreye girdi. Bu defa 23.6.1997 tarihinden önce yatırım programı kapsamına alınmış, 5.4.2013 itibariyle planlanma aşaması geçmiş, ihalesi yapılmış, üretim veya işletmeye başlamış projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu yapı ve tesislerde yapılacak işletme ve uygulamalar ÇED yönetmeliği kapsamından çıkarıldı. Hukukun yürütme ve yasama tarafından bypass edilmesinin mükemmel örneği.

 

 

 

?Quickly quickly?

 

 

 

Keyfîlik ve deregülasyon konusunda defalarca yazdım. AKP, adı üstünde, Türkiye?yi kalkındırmayı misyon edinmiş bir siyasî oluşum. Başbakan?ın dillere destan ?hizmet aşkı?. Kalkınma, iktidarın ana payandası ve tüketim üzerine kurulu sınırsız, fütursuz ve köhnemiş bir ekonomik model üzerine bina ediliyor. Bu sistemin hızlı çalışması için danışsız, dengesiz ve denetsiz bir mevzuat ve icraat gerekiyor. Sonuçta çıkan işin düzensiz, hatalı, insansız ve doğasız olması önemli değil, hızlı olması ve hem iktisadî hem siyasî rant sağlaması yeterlikıstaslar. Belediye başkanıyken ?cinayet olur? dediği üçüncü köprünün temel atma töreninde inşaatçı Koreli şirketin temsilcisine ingilizce ?hadi çabuk çabuk? dediydi hani? Şimdi de ?duran adamlar durmaya devam etsin, biz koşuyoruz? diyor?

 

Bu kaosun yakın zamandaki mükemmel örneği Zeytinburnu?daki kuleler. Süleymaniye Camii ve tarihî yarımadanın görünümünü bozan kuleler Radikal?in haberiyle gündeme gelmişti. Gereken her türlü izni gereken her merciden almış ve bitmiş olan proje durup dururken Başbakan?ın gözüne ilişti. 4. İdare Mahkemesi yıkım kararı verdi. Tıraşlama ve kamulaştırma seçenekleri üzerinde duruluyormuş. Eğer kamulaştırma kararı verilirse, TMSF?nin 46 milyona inşaatçıya sattığı arsayı kamu sizin paranızla 500 milyona geri alacak. Neresinden tutsan elinde kalan bir karar ve uygulama. Bir kere proje baştan sıkıntılı. Sonra, inşaat bittikten sonra verilen kararın bedeli neden kamu tarafından yükleniliyor? Tarihî yarımadanın görünümünü bozan tek proje bu mu? Kulelerden bin beter olan boynuzlu metro köprüsü hakkında da benzer bir karar çıkmamalı mı?

 

 

 

Başbakan?ın sokakta aradığı anarşi esas işte buralarda yaşanıyor.

 

Ama büyük ustanın acelesi var? Halka rağmen halka hizmet götürmekte acelesi var, 1923-2002 arasındaki siyasî zihniyetin ?tahribatını? izale etmek için acelesi var, muasır medeniyet öyle yakalanmaz böyle yakalanırı ibraz etmek için acelesi var, payitaht İstanbul başta olmak üzere memleketini Dubaileştirmek için acelesi var.

 

 

 

Yarın 26 haziran saat 10?da Taksim Platformu?nun Taksim Projesi?nin tamamının iptalini talep eden davanın ilk duruşması Yeni Bosna metrobüs durağı yakını, Er Lüx Plaza?da bulunan Bölge İdare Mahkemesinde yapılacak. Bakalım ne karar çıkacak, lehte çıkarsa iktidar ne kadar uyacak? Pek alıştığı hukuküstülük hâlinden vazgeçebilecek mi? Bu soruların cevabı Gezi ve Taksim?i çok aşan boyutta, bu çok açık.

 

Enhanced by Zemanta

Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.