Anamuhalefet BDP
Türkiye?nin değişiminin iki ana taşıyıcısından biri siyasî İslâm, diğeri Kürt siyasetidir. Çünkü her ikisi de erken cumhuriyet tasavvurunun ?şekavet ve irtica? (bölücülük ve gericilik) yaftasıyla gayrimeşrulaştırdığı ve kamusal alandan tardettiği kitlelerin sesidirler. Bu karalisteye sesleri yok edilmiş olan gayrimüslimleri de dâhil etmek gerekir.
AKP?nin başarıyla temsil ettiği mütedeyyin kitleler kendilerini kurtardı, hatta öyle kurtardılar ki artık siyasetin merkezine yerleştiler. 12 Haziran?ın belirleyici sonuçlarından biri muhakkak budur. 2007 seçiminden sonra AKP için belirlenen ?merkez sağa yerleşme? rotası bu seçim sonucunda tamamen somutlaştı. Artık AKP merkez sağ bir iktidar partisi ve önünde iki yol var.
AKP, Başbakan?ın seçim kampanyası esnasında imâ ettiği ve hükümetin de epeyidir icra ettiği gibi ?bu kadar değişim bana yeter? deyip konsolidasyon, hatta restorasyona gidebilir. Oturmuş demokrasilerdeki ?management?a öykünen ?ileri demokrasi? ve ?ustalık? yakıştırmaları tam da bu. Konsolidasyon, diğer toplum katmanlarının itirazları ile yaşamak ve onları olabildiğince, ekonomik vasıtayla hükümetin icraatına biat ettirmek demek. Kürtlere düşen ise avmli kalkınma havucuyla asker sopası! Bu politikaların sınırları ve direnç noktaları, sosyal itiraz ve çevresel mukavemete ilâveten, ağırlıklı olarak Kürt siyasetince tayin edilecek.
Diğer yol AKP?nin demokrasi şantiyesini sürdürmesi. Demokrasinin alanını genişletebilmesi için en başta rejimin inkârcı tabuları ve vesayetçi politikalarıyla olan mücadelesini sürdürmesi gerekiyor. Bu durumda da belli başlı muhatap bu reflekslerden ziyadesiyle zarar görmüş olan Kürtler. Bu yönde, BDP?nin hâlâ tartışılmayı bekleyen önerileri var.
CHP?nin ?devlet partisi? konumuna iyice yerleştiğini farzeder, MHP?nin de statükoyu muhafaza etmekte direneceğini varsayarsak tayin edici muhalefet BDP?de somutlaşıyor. Bugüne kadar hâlâ yaygın biçimde marjinal bir parti muamelesi gören BDP?ye bakışın ve eşzamanlı olarak BDP?nin de değişeceği bir döneme giriyoruz. Yol, yeni anayasanın yapımı ve bununla birebir bağlantılı olarak çatışmanın çözümünden geçiyor. Eğer başarılı olunursa bu, BDP?nin, aidiyet üzerinden Türkiyelileşmesi, demokratikleşmenin de Kürt farklılığı üzerinden perçinlenmesi demek. Ancak anayasa ve çözüm süreçlerinin siyasette hayat bulması BDP?ye, AKP?ye, CHP içerisindeki uzlaşmacı güçlere bağlı olduğu kadar ?Kürt? sıfatı taşıyan herşeyi hakir gören algının değişmesini de gerektiriyor.
BDP siyaseti epeyidir ?yeni bir milliyetçiliğe ihtiyacımız yok? diye marjinalleştirilir. Seçim döneminde ?solcu eskileriyle işbirliği yapıyorlar? diye küçümsendi. BDP ve Kürt siyasetinin, vatandaşlık zemininde verilmeyen hak ve sorumlulukları farklılık zemininde talep etmesini milliyetçilik diye yaftalayıp MHP ile aynı kefeye koymak bu kadar kolay mı? Temsil oranları yeterli olsaydı, aynı muameleye tabi olan gayrimüslim azınlıklar farklı mı hareket ederdi? Kaldı ki AKP de sıklıkla milliyetçi kadrolarla işbirliği halinde ve milliyetçi damarları kaşıyarak siyaset yapmıyor mu? Diğer taraftan, Kürtlerle benzer kavgalar veren ama onlar kadar da bedel ödememiş olan Bulgaristan, Kıbrıs ve Yunanistan?daki Türk ve Müslüman azınlıkların talepleri de bu mantık uyarınca ilkel milliyetçi mi? Ya Avrupa?da dışlanan ve horlanan Müslümanların itirazları? Onlar da cemaatçi mi? Yoksa dünyada talep ve itiraz etme hakkı sadece Türklere mi ait?
Keza Öcalan kültüne atıfta bulunarak hareketin demokrasi zaafına işaret etmek pek yaygın. Türkiye?nin gayridemokratik siyasî parti kültüründeki yaygın lider kültü, konu Kürtler olunca unutulduğu gibi tıpkısının Erdoğan?da ziyadesiyle cisimleştiği görmezden geliniyor. Diğer bir şablon, BDP?nin Kürtlerin tümünü temsil etmediği. AKP Türklerin veya Kürtlerin tümünü temsil ediyor mu? Altın vuruş ise Kürtlerin hak ve kimlik taleplerini terör ve ekonomik kalkınma sorununa indirgeme basiretsizliği.
BDP hakkındaki algıların değişmesi, siyasî ve toplumsal aktörlerin sorumluluk alması ve yoğun ve uzun soluklu pedagojiyle olabilir. Bu çetin süreçte BDP?nin anamuhalefet sorumluluğuyla hareket etmesi belirleyici olacak.
Seçim zaferi AKP?ye devasa bir sorumluluk yükledi. AKP bahşeden ama kendisinden talep edilmesini sevmeyen bir siyasî oluşum. Kürt açılımını kendi aklınca yapmaya kalkınca olmadı. Bu defa yine Kürt çatışmasını çözme, hem de bunu ülkenin demokratik standartlarını yükselterek yapma imkânı var. Zaten değişimin temel göstergelerinden olan askerî vesayetin tamamen kalkması ve demokrasi alanının genişlemesi ancak bu sayede mümkün. Çünkü Kürt siyasetinin kamusallaşması ve meşrulaşması yoluyla gelecek normalleşme artık toplumsal çatışmaları askerî akıllara ihtiyaç olmadan yönetmek demek.
Seçmenin siyasete mesajı açık: Oturun, kimseyi dışlamadan konuşun, kimse diğerine kendi çözümünü dayatmasın, hakkaniyeti düstur edinin, demokrasiyi bâki kılın.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.