?Herkes için daha fazla özgürlük?
Hükümetin demokratik açılım tanımı ve İçişleri Bakanı?nın ?her yurttaş için daha fazla özgürlük? açıklaması hem hedefi doğru koyuyor, hem önümüzdeki şantiyenin boyutlarını söylüyor.
Bundan kasıt açılımın tek bir grup ile sınırlı kaldığı hissinin yaratacağı sıkıntının tüm diğer açılımlarla bertaraf edilmesi ve böylece açılım yaklaşımının tüm kesimlere tesir etmesi. Bunun muazzam bir şantiye olduğu konusunda şüphe yok.
Kürt meselesi, genel demokratikleşme sürecinin ana tetikleyicisi olsa da açılımın bu meseleyle sınırlı kalması, sıkıntının ötesinde Kürt açılımının da bekasını etkiler. Grev hakkından yoksun memura, vatandaşlık haklarından men edilmiş gayrimüslime, üniversiteye türbanla giremeyen öğrenciye, içkili lokanta bulamayana, sünnîleştirilmeye direnen Aleviye, nükleer ve barajdan bunalmış çevreciye Kürtlerin sorunlarına bulunacak çözümleri anlatamaz, onların empatisini sağlayamazsınız. Keza Dersim?de yaşanan zulme gerektiği gibi Dersim Katliamı diyen hükümet Ermenilerin yaşadığı, adalet zaafından ötürü de yaşamaya devam ettiği Büyük Felâket?e duyarsız kalamaz.
Bireysel özgürlüklerin tümünü kucaklamayan açılımın akıbeti iyi olmaz, açılım karşıtlarına koz verir. Nitekim CHP kamu çalışanının hak talebini ve buna verilen fevrî cevabı sömürmeye başladı bile. Diğer taraftan, Kürt siyasetçilerinin talep ettiği bölgesel hakların sadece Kürt bölgelerine uygulanması Türkiye gibi çok farklı kimliklerin toplandığı bir coğrafyada yanlış anlaşılır. Çünkü sade Kürtlerin oturduğu bölgelerin değil tüm bölgelerin adem-i merkezî yapılara, iyi ve etkin yönetime ihtiyacı var. Amaç tüm engel ve yasakların kalkması olmalı.
Yeni zihniyet, içeride olduğu gibi dışarıda da tüm tabulara değecektir. Ermenistan?a uzanan elin, Suriye, Arnavutluk, Libya?ya vizeyi kaldıran iradenin, dünyalara kucak açan iddianın sahibi, Dışişleri Bakanı?nın dediği gibi Ermeni diyasporasını ilelebed düşman farzedemez, Sudan?da el-Beşirle düşüp kalkamaz, Yunan dünyasıyla yaşanan karşılıklı eziyetleri tek taraflı ele alamaz.
Bugün AKP, başlattığı hamle ve açılımlarla, kendisini ister istemez tüm Türkiye?nin ve belki tüm bölgenin önünü açma misyonunun baş aktörü haline getiriyor. Muhafazakâr ve sağ bir partinin bu kadar değişime nasıl imza atacağını sorgulayanlar AB?yi inşa eden siyasetin de sosyal demokrat değil hıristiyan demokrat olduğunu bilmeli.
Açılımlar AKP?nin olduğu kadar tüm siyasetin dönüm noktası. CHP/MHP?nin siyasî yelpazede uçlara yerleşerek eriyeceği, DTP?nin ise bir Türkiye partisi olmasını dayatan bir dönüm noktası. DTP?nin bu süreçte yerini alması elzem; ama bunun koşulu salt Kürtlerin değil tüm Türkiyelilerin hakkını savunabilmesi.
Önümüzde tarihî bir fırsat, muazzam bir şantiye var.
Barış ve eşit vatandaşlık
DTP?den, üniversiteye giremeyen başörtülü hanımdan anlaşılmıştır, yazı eski. 4 aralık 2009?da Vatan?da Kürt açılımı münasebetiyle yazmışım. Güncelliğini koruduğu kanaatindeyim. Bugünkü tuhaf tartışmayı destekler nitelikte olduğundan tekrarlamakta yarar gördüm.
Nisan sonunda Antep?te Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Ogan toplantının açılış konuşmasında şunları hatırlatırken benzer bir endişeyi dolaylı dile getiriyordu: ?Son günlerde bilfiil yaşadığımız ve başarıyla sürdürülen çözüm süreci de göstermiştir ki bu meselenin artık bir sorun olarak karşımıza çıkmaması için oluşturulacak yeni siyasal paradigma ve devlet anlayışı, bütün kimlikler için aidiyet hissini yenileyecek ve güçlendirecek bir bütünlüğe kavuşturulmalıdır.?
Barışın demokrasiyle olan organik bağının püf noktası herhalde bu topyekûn aidiyet hissi. Bu organik bağ gözetilmediği takdirde devasa bir mağduriyet ifade eden Kürt çatışmasının çözümü yeterli yol alamayacağı gibi bu mağduriyetle sınırlı kalacak bir barış diğer mağduriyetleri üveyleştirme riskini taşıyacaktır. 1 mayıs bunun mükemmel bir provasıydı.
Hükümetten ve Kürt siyasetinden herkes için daha fazla özgürlük talep etmek, barışperestlerin iddia ettiği gibi bir lüks değil bir zarurettir. Kürt siyaseti ise bu zaruretin sanıldığından çok farkında. Keza herkes için daha fazla özgürlük talep etmek Kürtlerle barışı sulandırmak ve kösteklemek anlamını taşımaz. Barışı kalıcılaştırma hedefini taşır.
Demokrasi alakart değil fiks mönü. Herkes için özgürlük ise, münferit mağduriyetlerin çok fevkinde yeni bir eşit vatandaş paradigmasının diğer adı.
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor…
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.