İsrail?in özrü
Nevruz?un ardından gelince saadet katmerlendi. Özgüveni yeni doruklara taşıdı.
Mavi Marmara hadisesinden bu yana süren ilkeli duruşun dilenen özürde aslan payı olduğunda tereddüt yok. Ancak diğer faktörleri gözden kaçırmak saflık olur.
Birincisi ABD?nin çıkar ve çabaları. Obama yönetimi Haziran 2010?dan bu yana iki ülkeyi barıştırmak için çalışıyor. Birkaç kez özrün kıyısına gelindi ama olmadı. Obama belli ki İsrail?e gerçekleştirdiği bu ilk ziyareti azamî değerlendirme niyetiyle yola çıkmış.
Lafı ABD?nin İsrail?e olan ebedî dostluğundan açtıktan sonra İsrail devlet politikasının sıcak bakmadığı konularını gündeme getirdi.
Filistinlerin devlet olma hakkı başta olmak üzere Gazze?ye uygulanan ambargonun hafifletilmesi ve özür üzerinden Türkiye ile normalleşme?
Nitekim özür, Obama?nın da başarı hanesine yazıldı. ABD?nin bölgede önde gelen iki ortağının arasını bulmuş olması, ikinci başkanlık döneminin Ortadoğu politikasında hayatî bir adım.
Başbakan Erdoğan?ın, daha birkaç hafta önce sarfettiği ?Siyonizm eşittir ırkçılık? lafına özürden hemen önce getirdiği düzeltmenin ardında da muhtemelen gelmekte olan özür vardı.
İkincisi İsrail?in tavır değişikliğinin ardındaki yeni yaklaşım.
İsrail?in özrü, eğer bölgede yaşamaya devam etmek istiyorsa bugüne kadar sürdürdüğü kibirli ve saldırgan politikayı gözden geçirmesi gerektiğinin ilk emaresi.
ABD?ye sırtını yaslayan, kendi kendini tecrit eden, Arap uyanışından hiçbir şey anlamak istemeyen, aksine siyasî İslâm başta olmak üzere olan biten herşeyi kendi varlığına tehdit olarak algılayan o devekuşu politikasını?
Zamanlama açısından, ocak ayındaki seçimden sonra yeni Netanyahu hükümetinde Türkiye?den özür dilenmesine kesinlikle karşı olan Avigdor Lieberman?ın olmaması işleri kolaylaştırdı. Türkiye?nin baş tedarikçilerinden İsrail savunma sanayinin hükümet nezdindeki baskısını da unutmamak lâzım.
Bölgede olup bitenlerin ve özellikle Suriye?deki içsavaşın İsrail?in güvenliğine potansiyel etkisi özür kararında de rol oynamış olabilir. İran, Bağdad hükümeti, Esad rejimi ve Lübnan Hizbullah?ından müteşekkil Şii yayı tesadüfe bakın ki hem İsrail hem Türkiye?ye hasım artık.
Son olarak, özür sarhoşu muhabirlerin ?ilk kez özür diliyor? iddialarına karşı T24 haber sitesi araştırdı ve İsrail?in daha önce defalarca özür dilediğini tespit etti. http://t24.com.tr/haber/bu-
Özür dilemeyi ötekinin ayıbı olarak yaşayan ruh hali yine memleketi kuşatmış durumda: : ?Özür dilettik?… ?İsrail dize geldi?… ?İsrail yenilmiştir?…
?Nasıl burunlarını sürttük? demek ?biz olsak dilemezdik? demektir.
Mâlum Türk özür dilemez, daima Türk?ten özür dilenir! Nitekim ciddî bir özür dilendi mi hiç bugüne kadar? Aksine özür dileyenler hain ilân edildi.
Oysa özür dilemek erdemdir. Hele barış dönemlerinde? Aklınızda bulunsun.
Murat Karayılan?ın dediği
PKK yöneticisinin Hasan Cemal?e söylediklerini özetlersek: Bu iş kolay olmayacak, taraflar üzerlerine düşeni yapmalı. Mülâkatta üç hususun altını çizelim. Çekilmenin yolu yordamı,Meclis?in dahli ve barışın kalıcı olabilmesi için hızla atılması gereken siyasî adımlar.
Çatışma çözümlerinde silâhlı unsurların (bu düzenli ordu olur, gerilla olur) bulundukları yerlerden başka bir ülkeye intikal etmeleri ?emniyetli ve düzenli çekilme? (safe and orderly departure) teknikleriyle belirlenir ve hukukî düzenleme gerektirir. PKK yöneticisinin ?ta Karadeniz?den, Erzurum?dan, Dersim?den silâhlı unsurlar? nasıl çıkacak sorusunun cevabı şimdilik yok.
Aynı çerçevede ?suça bulaşmamış olanların? (hangi suça?) karakolda bir ifade vererek bir anda halkın arasına karışması ilerde büyük sorunlar çıkartır. İstihdamdan psikolojik desteğe kadar bir dolu ihtiyaç hâsıl olacak. Mevcut pişmanlık düzenlemesi uzun vadeli ihtiyaçları karşılamada yeterli değil.
Dolayısıyla ikincisi, çekilme, topluma intibak ve diğer tüm düzenlemeler için gereken yasal çerçevenin en doğru adresi Meclis. Üstelik CHP?yi de sürece bir şekilde dâhil etme potansiyeli var.
Beşir Atalay?ın beyanları yasal arayışların devam ettiğini gösteriyor.
Üçüncüsü siyasî adımlar ki mülâkattaki şu vurgu kâfi: ?Yeni bir anayasaya kesinlikle ihtiyaç vardır. Yeni dönemde Türkiye?nin tam demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünü de kapsayan, adeta yeni bir kuruluşu öngören yeni bir anayasal taslağa ihtiyaç vardır. Türkiye?nin demokratikleşmesi aynı zamanda gerçek barıştır, toplumsal uzlaşmadır.? Zira bu siyaset şu ruh haline verilebilecek yegâne cevaptır: ?Diyor ki ?biz savaşmaya geldik. 10 yıldır savaşıyoruz. Sonuç alma noktasına geldik. Şimdi durun, diyorsunuz…?
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor…
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.