?Görülmemiş Lüfer Akını?
Bu başlık, Yaşar Kemal?ın 29 Nisan 1952?de yazdığı bir yazı?ya ait*. Bugün aşırı avlanma ve bilinçsiz tüketim nedeniyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan lüfer (http://www.kacsantim.org/), bundan tam 60 yıl önce İstanbul?luların yüzünü güldürüyordu. O zaman Yaşar Kemal 29 yaşındaydı ve ömründe ilk kez balık avına gidiyordu. Sonrasını kendisi anlatıyor:
?Haliçten, ışık selinin içinden balıkçıların sesleri geliyor.
Çarnaçar dönüp Köprüden, yani Köprünün Haliç iskelesinden balık tutanları seyre dalıyorum.
Köprünün kenarında demir atmış motorların içlerinde, kayıkların içlerindeki kadar balık tutanlar var. Aralarına karışıyorum.
Saat on sularında bir kayık yanaştı Köprüye, bakkal kayığı… Kayıktan kayığa alışveriş… Bu bakkal beni kayığına almaz mı? Alması gerek. Ne zararım olur ona! Teklif ettim, kabul etmedi.
?Ne istersen veririm,? dedim.
Gene olmadı.
Ötelerden, bakkalla bu konuşmamızı duyan kara bıyıklı biri beni çağırdı:
?Gel be ahbap… Ne kadar meraklısın, beraber tutalım.?
Kayığı yanaştırdı, girdim.
?Benim adım Ferhat Çalışkan, arkadaşım da Ali…?
?Balıkçı mısın Ferhat?? diyorum.
?On beş yıldır balıkçılık yaptığını söylüyor.
Ali ile Ferhat her oltayı atışta bir balık çıkarıyorlar denizden.
Yanda çok ihtiyar, pamuk sakallı biri:
?Böyle balık akınını, İstanbul İstanbul olalı, Haliç Haliç olalı görmemiştir. Denizin dibi balıkla döşeli. Denizin dibinde bir avuç toprak bulamazsın şimdi, tüm balığa kesmiştir.?
Böyle olmasa bu kadar çok balık çıkar mı?
Öteden biri uzun bir kahkaha atıyor.
?Hey hoca lüfer, aslan lüfer, ne hallere düştüğünü görürsen, belki adını değiştirir, lüferlikten istifa edersin? Gör bak seni kimler yiyor! Üç yüz elli, dört yüz kuruşa olan lüferin kilosu şimdi seksen kuruşa.?
Keşke yarın İstanbul?da böyle bir lüfer akını olsa, hayatımda ilk kez lüfer tadabılsem… Gerçek lüfer ama, ?lüfer? diye satılan küçücük sarıkanat veya çinekop değil. Keşke onu tadabilsem, hem de suçluluk duygusu hissetmeden, ?belki o yediğim lüfer yumurtlayabilirdi, onlarca yeni lüfer doğurabilirdi? diye düşünmeden.
Yirmi santimden küçük olan lüfer balıklarını avlamak aylardır yasak olmasına rağmen, İstanbul?un tezgâhları yavru balıklarla dolup taşıyor. ?Onlar tutmasınlar, biz de satmayalım? diyor satıcılar balıkçılara. ?Onlar satmasınlar, biz de yemeyelim? diyor tüketiciler satıcılara. ?Tutmasam, satmasam, yenilmese, nasıl geçineceğim? diye cevaplıyor balıkçı.
Otuz senedir Boğaz?da balık tutan 66 yaşındaki Mehmet?e soruyorum: ?Bana bir lüfer tutarmısınız ?? O da ?tavuk tutarmısınız? diye sormuşum gibi bakıyor bana. ?Biz bile yiyemiyoruz? diyor. ?Lüks lokantalara git, orada yersin.? Mehmet azıcık kızgın, biraz üzgün ama yine de güler yüzlü bir balıkçı. Haliç Köprüsünde tanıştık:
* Yaşar Kemal, Röportaj Yazarlığında 60 Yıl, Yapı Kredi Yayınları, 2011
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.