Millî davaları bitirebilmek
Geçen hafta ?ne tuhaf tesadüftür ki derin bir yalnızlık ifade eden Hrant Dink kararı, kalabalık bir erkânının teveccühüne mazhar olan Denktaş cenazesiyle aynı güne rastladı? diyorduk. Tuhaf tesadüf bu hafta da sürüyor. Pazartesi, Fransız Senatosu inkârı cezalandıran yasa teklifini kabul etti. Böylece ve Anayasa Konseyi yasayı geri çevirse de, 2015?e doğru çok kritik bir eşiğe gelindi. Aynı gün süren Kıbrıs müzakereleri bağlamında BM Genel Sekreteri adadaki tarafları New York Greentree?de topladı ve bu konuda da kritik bir eşiğe gelindi.
Türkiye?nin 19. yüzyıldan bu yana taşıdığı, Osmanlının parçalanma ve ulus-devlet inşaları döneminin husumet zihniyetiyle şekillenmiş ve bugün hâlâ aynı zihniyetle ele alınan bu iki konu önümüzde duruyorlar. Ancak her ikisinde de şu veya bu şekilde sanki yolun sonuna yaklaşıldığı görünümü hâkim.
Greentree II?den sonuç çıkmasa da iyimser senaryo, bu baharda toplanması muhtemel çoktaraflı konferanstan bir çözüm çıkacağı yönünde. Çözümün Kıbrıs Cumhuriyeti?nin AB dönem başkanlığını devralacağı 1 Temmuz 2012 itibariyle gerçekleşmemesi halinde güneyde Şubat 2013?te yapılacak başkanlık seçimi sonrasına kalacağı ama er veya geç sorunun çözüleceği öngörülüyor. Kötümser senaryo bunun tam aksi: Çözümün, yani iki bölgeli, iki toplumlu yeni federe devletin kurulmasının 2013 sonrasında da gerçekleşmeyeceği.
Bugün güneyin içinde bulunduğu zor durum, Yunanistan?ın yaşadığı kaos, Kıbrıslıtürklerin aktörleşmesi ve Ankara?ya kafa tutması, şanlı özgüvene rağmen Kıbrıs sorunun pekçok yerde Türkiye?nin önünü tıkamaya devam etmesi, güney karasularında bulunan gaz ve petrol yatakları ve artık belki uluslararası camianın bu sorundan bezmesi, tüm bu olumsuz veya olumlu etkenler çözüme işaret ediyor.
Çözümle birlikte Türkiye?nin AB müzakerelerinin öndeki önemli bir engelin kalkacağı ve AB üyeliğinin yeniden gündemin üst sıralarına geleceği açık. Elbette bunun iç politikaya ve asıl Kürt çatışmasının çözümüne etkisi de olacak. Eşzamanlı olarak Türkiye?nin Yunanistan ile ilişkilerinin normalleşmesi ve karşılıklı kuvvet indirimi gündeme gelecek. Kıbrıslı Türklerin Türkiye ile olan sorunları, tüm Kıbrıslılar artık AB vatandaşı olacağından daha kolay çözülebilecek. Adada yeni devletle birlikte asker dönecek ve bunun Türkiye?deki askersizleşme sürecine büyük katkısı olacak. Ergenekon zihniyet ve faaliyetinin uçbeyliği olan KKTC?nin normalleşmesinin Türkiye ve adanın kuzeyinin demokratikleşme süreçlerine katkı yapması kuşkusuz. Daha geniş bir perspektifte, bir yangın yerini andıran ve bilinmezlerle dolu doğu Akdeniz bölgesinde Kıbrıs?ın normalleşmesiyle birlikte bir umut ışığı doğacak.
Hatırlatalım: Uluslararası veya herhangi bir müzakere bir tarafın yüzde yüz kazandığı diğerinin yüzde yüz kaybettiği süreçler değildir. Ve en kalıcı anlaşmalar tarafların masadan eşit derecede gayrimemnun ayrıldıkları anlaşmalardır. Umalım ki artık Kıbrıs Türkiye?nin, Yunanistan?ın, bölgenin ve dünyanın gündeminden kalıcı bir şekilde düşer.
Ermeni meselesi buranın meselesi
Gelelim inkârı cezalandıran teklifin yarattığı zihinsel kaosa. 19. yüzyıl sonundan itibaren Anadolu?daki gayrimüslimlerin başlarına gelenler ve varlıklarının Anadolu coğrafyasından neredeyse tamamen silinmesi Fransa?dan önce Türkiye?nin meselesidir, ya da öyle olmalıdır. Yaşanan felâketlerin üzerleri, vuku buldukları tarihten bu yana örtüldüğü ve eğitim sistemi tamamen reddiyeci bir temele oturtulduğu içindir ki olan bitenler buradan başka her yerde konuşulur hale geldi. Ermenilerin yaşadıkları üzerine yurtdışında yayımlanmış 26.000 civarı çalışma varken Türkiye?de bu sayı yüzü geçmez. Öyle olunca da Türkiye?deki resmî tezin uluslararası kamuoyunun gözünde başka bir gezegen kaynaklı olduğu izlenimine şaşırmamak gerekiyor. Türkiye?nin bugüne kadar izlemeye çalıştığı lobi-ikna-tehdit-yaptırım üzerine kurulu tepkisel stratejisi Frenk yasasıyla bir kez daha çöktü. Artık, yeni bir Ermenistan politikası da dâhil olmak üzere gerçekten başka bir akıl gerekiyor.
Başta Dışişleri Bakanı Davutoğlu olmak üzere hükümet yetkilileri Türkiye?nin artık inisiyatif alan, daima bir adım önde olan ve sadece bölgesiyle değil her yerde çözüm odaklı bir ülke haline geldiğini söylerler. Baş ağrıtan ?millî davalarda? da inisiyatif Türkiye?de olmalı. Hükümet isterse kendini aşarak içeride ve dışarıda kronikleşmiş sorunlara kolayca çözüm bulabilir, millî davaları bitirip helalleşerek huzur ve barışa katkıda bulunabilir. Hrant?ın davası bu yolda atılabilecek ilk adımdır. Unutulmasın ki ?millî davalar? AK Parti?nin ürettiği sorunlar değil, istisnasız ve külliyen ona miras kalan sorunlardır.
Bu yazı ilk olarak Vatan gazetesi’nde yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor…
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.