Sarılmak
Hepimizin kafasını karıştırdılar sarılmak yasak deyince. Evde de mi yasak dedik. Her yerde dediler. Kardeşim ne karışırsın sen milletin evde ne yaptığına deyince kıvırdılar. Yani sözleşmeyi imzalarken belirtin o zaman: Belirtmezseniz her yerde yasak olacak dediler.
?Peki sebep?? diye sorduk. Milletin örfüne, adetine aykırı, ar damarını çatır çatır çatlatıyor dediler. Hem çoluk çocuk görebilir mazallah, o zaman halimiz nice olur dediler. Hoppala! Dedik. Gavur her yerde sarılıp duruyor birbirine. Çatlama patlama şöyle dursun özenip dururuz adamın medeniyetine. Yok! Dediler o?yu uzatıp. Pek yakındır gavurun çöküşü. Biraz daha dişimizi sıkıp sarılmayalım birbirimize; meydan bize kalacak. Görecekseniz bak! Muasır medeniyet diye bize özenecek gavuroğlu.
Pek aklımız yatmadı ya kafayı tamam der gibilerden sallamaktan başka çaremiz yoktu. Allahsızlar iktidara geldiğinden beri duygusal her türlü dışavuruma takmış durumdalar. Ne gerek var duyguya filan diyorlar. Robot gibi paşa paşa takılalım işte. İşten eve, evden işe. Huzur duygusuzlukta. Hem verim neyin de artacak. Ekonomi büyüyecek, refah artacak. Kendi uçağımızı bile kendimiz yapacağız. Refah artacak da ağız tadıyla sarılamıyorsam karıma ne anlamı var refahın.
Kızma ama halkım hatanın birazı da sende. Son seçimlerde aşırı dinsiz partiyi seçmeseydin sen de! Adamlar Allahsızız, Allahsızız lan! Diye diye tek başlarına iktidar oluverdiler işte. İlk yaptıkları da sarılmayı yasaklamak oldu. Yok, yok! Yasaklamadılar. Vatandaşlık sözleşmesinde ?Sarılma koruması istemiyorum? kutucuğuna işaret koyarsanız sarılmak serbest. Serbest de, o kutucuğa o işareti koymak için olmadık engel çıkarıyorlar adamın karşısına. Nufüs dairelerinin önünde binlerce , on binlerce kişilik sıralar var. Kalem yazmıyor diyorlar, sistem yavaş diyorlar, işi yokuşa sürüyorlar.
Peki sarılmak fiilen yasaklanınca ne oldu. Öncelikle ağzından köpükler saça saça Allahsız edebiyatı yapan bir kaç sahibinin sesi dışında şair, yazar, gazeteci kalmadı etrafta. Televizyondaki diziler, filmler de bayağı tatsız tutsuz oldu. Oyuncular birbirlerine pis pis baktıktan sonra dönüp gidiyor artık duygulandıklarında. Kızsalar da, mutlu olsalar da durum böyle. Bir şey eksik, bir şey eksik diye bağırasım geliyor televizyona. Trafikte, çarşıda, pazarda kavga, adam yaralama, kırma dökme olayları da artışta. Neden? Sarılalım, barışalım yok artık. Bir de tecavüz vakalarını bilseniz. Aman aman! Evi bilmem de yollarda dirlik düzenlik kalmadı. Kadını, erkeği… Kırılıyor millet.
Bir de şimdi üreyin diyorlar. Bu sarılma yasağından sonra nüfusun düşme trendine girdiğini farketmişler. Çoğalamazsak nasıl dünya gücü olacağız diyordu geçenki nutkunda liderleri. Kardeşim adamda tat tuz bırakmadınız ki! Sinirler bozuk. Milletin aşkı meşki düşünecek hali mi kaldı. Evde bile camları sıkı sıkı örtüp, cep telefonlarını kapatıyoruz hanıma sarılmadan önce. Sonra! Çoğalın! Oldu canım.
Çoğalalım. Ama sarılmayalım. Sarılma lan! Sarılma dedim bak.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.