Barika Göncü’den ICCO 2011 Zirvesi izlenimleri

477-1md8qV.Em.55.jpg (300×433)

30 ÜLKEDEN PR YÖNETİCİLERİ PORTEKİZ?DE BULUŞTU:

ICCO 2011 Zirvesi: “PR Takes the Lead: The Industry in 2020”

Uluslararası İletişim Danışmanları Birliği ICCO?nun 2011 Zirvesi, 29?30 Eylül tarihlerinde Portekiz?in Sintra kentinde gerçekleştirildi. Zirveye 30 ülkeden PR ajanslarının yöneticileri katıldı. Zirvenin konusu, hakla ilişkilerin 2020 vizyonuydu. Dünyanın önde gelen büyük PR network?lerinin ve bağımsız PR ajanslarının tepe yöneticileri, bir anlamda halkla ilişkiler disiplininin geleceğini tartıştılar. Tüm konuşmalarda ve oturumlarda altı çizilen mesele, hepimizin içinde yaşadığı değişim ve bu değişimin PR sektörüne getirdiği yeni fırsatlar ve iş modelleriydi. ICCO Zirvesi?nde bu yıl PR sektörünün önde gelen ödüllerinden olan Sabre Ödülleri de sahiplerini buldu. Holmes Report?un öncülüğünde organize edilen Sabre Ödülleri, bu seneden itibaren artık Holmes Report-ICCO ortaklığı ile verilecek.

Zirvedeki konuşmaların video kayıtları yapıldı, sanırım önümüzdeki günlerde İCCO Zirvesi web sitesinden bunlara erişmek mümkün olacak. Bu nedenle, tüm konuşmaları ve sunumları özetlemek yerine, dikkate değer birkaç konuşmacıya ve sunumlarına değineceğim. Bu arada, zirvenin fotoğrafları Flickr?a yüklendi, buradan bakabilirsiniz.

Zirvenin açılış konuşmasını yapan Weber Shandwick?ın kurucusu Lord Chadlington, yeni bir şey söylemedi ama herkes onun çok iyi bir konuşmacı ve sunucu olduğu konusunda hemfikirdi. Lord?un genç ve elbette Batı Avrupalı PR?cılara tavsiyelerini aktarıyorum: Mandarin Çincesi öğrenin J ; eğer öğrenemiyorsanız İngilizce yayın yapan Çin medyasını izleyin ve Çin, Brezilya, Rusya gibi ülkelere gidin. Bu ülkeler arasında şu anda ekonomisi büyüyen ve enerjisi yüksek Türkiye?yi neden saymadığı, ağırlıkla Akdeniz havzasından gelen meslektaşlarımız tarafından eleştirildi. Lord?un söyledikleri arasında benim dikkatimi çeken ise, toplumsal eğitime yönelik projeler geliştirilmesinin önemiydi. İş dünyasının, yerel yönetimlerin ve eğitim kurumlarının ortaklaşa desteklediği eğitim projelerinin geliştirilmesi ve uygulanması, Türkiye?deki PR sektörü için yeni olmasa da, bu projeleri diğer enerjik ülkelerin pazarlarında uygulamak için farklı uluslararası işbirlikleri geliştirmek yeni bir açılım olabilir.

Beğendiğim diğer bir konuşmacı bağımsız PR network?i Edelman?ın EMEA Bölgesi Başkanı Robert Phillips?di. Phillips; Trust Barometer, 8095 Study ( @Edelman8095)  ve Good Purpose gibi araştırmalarla kayda değer bir bilgi birikimine sahip olan Edelman?ın en son global güven araştırmasından yola çıkarak tespitler yaptı; güvenin kırılganlığından ve geleneksel kurumlara duyulan güvenin zayıflamasından bahsetti. PR anlatısının artık katılımcı bir şekilde oluştuğunu, vatandaşların ve tüketicilerin artık bu anlatının ortak yazarları olduğunu vurguladı. Bu anlatıyı, Mısır?daki kitle hareketlerinden yola çıkarak adlandırdığı, çarpıcı ?Tahrir Meydanı Momenti? kavramıyla örnekledi. Phillips?in kayda değer bir diğer tespiti ise, karmaşık olanı basitleştirmeyi hedefleyen reklamın tersine,  PR?ın karmaşık olanı kucaklaması gerektiği idi.

Zirvenin belki de en tartışmalı ancak bir o kadar da dinamik sunumu Paul Holmes?dan geldi. Uzun yıllardır halkla ilişkiler sektörü üzerine yazılar yazan ve halkla ilişkiler sektörünü değerlendiren Holmes Raporu?nun kurucusu olan Holmes konuşmasına, ?yeni? nitelemesiyle alkışlanan sosyal medyanın ve dijital iletişimin, özellikleri göz önüne alındığında (katılımcılık, şeffaflık, diyalog), aslında PR sektörü için hiç de yeni olmadığını söyleyerek başladı. Gerçekten de, kurumların ve markaların itibarını yöneten PR sektörü, hizmet verdiği kurumlara, çok uzun zamandır katılımcılığın, iki yönlü iletişimin ve paydaş diyaloğunun kaçınılmazlığını anlatmaya çabalıyor. Sadece çıktılara (haber sayısı) ve tanıtıma endekslenmiş PR çalışmalarının güven yaratmaya yetmeyeceğini aslında artık PR öğrencileri bile biliyor, ancak geçmişin yüklerini tam anlamıyla üzerlerinden atamamış kimi geleneksel kurumlar ve şirketler, ne yazık ki bu gerçeği hala tam kavramış değiller. Paul Holmes?un vurguladığı diğer noktalar ise şunlardı:

–          PR ajansları, konkurlarda iş almak için stratejik yaklaşım sunmaya zorlanıyor. Esas değer olan stratejinin, bu biçimde karşılıksız sunumunun önüne geçmek için sektörel dayanışma şart.

–          Sosyal medyada, tüm kurumlar ve kişiler için her şey söylenebilir. Bu duruma itiraz etmekten vazgeçmeli ve olan biteni anlamaya çalışmalıyız.

–          Sosyal medya kontrol edilemez. Kurumlar kontrolden vazgeçmeli, sosyal medyayı samimi bir şekilde güven yaratmak için kullanmalı.

–          PR profesyonelleri iş dünyasını ve onun işleyişini çok daha iyi anlamalı (Matematik, istatistik, ekonomi, işletme ve hukuk derslerine itiraz eden PR öğrencilerine duyurulurJ).

–          WOM yaratmak, taraftar yaratmak değildir (bunu çok beğendim).

–          Entegre (Bütünleşik) Pazarlama İletişimi kavramı yerine Entegre (Bütünleşik) Halkla İlişkiler kavramı geçirilmeli (Yıllardır PR?ın Bütünleşik Pazarlama İletişiminin bir parçası olduğu tezine karşı çıkan birisi olarak, bunu da bir o kadar beğendim).

–          Müşterilere, duymak istemedikleri şeyleri söyleyecek olanlar PR profesyonelleri ve danışmanlarıdır.

Zirve Sintra?daki Penha Longa Hotel?de yapıldı: eski bir manastır atmosferi, yemyeşil ormanlar, yazdan kalma bir hava ve mükemmel bir servis. Oturumlardan geri kalan kısıtlı zamana ise kıyıdaki Cascais kasabasında bir gezintiyi, ve Lizbon sokaklarında Ginjinha  yudumlamayı sığdırabildik. Zirvede hemen tüm konuşmacılar Çin?e vurgu yapınca, Akdenizli PR?cılar olarak Çin?de bir ortaklık kurmaya, başına da bizlerden nispeten genç olan ve Lizbon?da kırmızı ışıkta yaya geçidinden yürüme önerimizi kırmayarak gönlümüzü kazanan Avusturyalı meslektaşımızı geçirmeye karar verdik.

 

 


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.