Cengiz Aktar: Askeriyenin reformuna odaklanmanın tam zamanı

Askeriyenin reformuna odaklanmanın tam zamanı

  İçeride ve dışarıda kimi gözlemci, generallerin istifalarını anlamakta epeyi zorlandı. İstifaların altında buzağı aradılar ve hükümetin otoriterliğini buldular. Otoriterlik dediklerinin otorite olduğunu kavrayamadılar. Halbuki kamuoyunun tepkisi ülkenin demilitarizasyon yani askersizleşme sürecinin kanıksadığının veciz ifadesi. Öyle veciz ki neredeyse iki gün arka arakaya haber olmadı.

3. Erdoğan hükümetinin 2002’den bu yana süren sivilleşmeyi derinleştireceği seziliyordu. Önce yeni hükümetin, Savunma Bakanlığı’nın her normal ülkede olduğu gibi askeriyenin patronu olması amacını taşıdığı intibası oluştu. AK Parti öncesi bir bürokrat/politikacı olan Vecdi Gönül‘ün yerine İsmet Yılmaz’ın gelmesi ilk somut adımdı. Ardından Silvan katliamı sonrasında muhtemelen 1923’ten bu yana ilk kez askeri soruşturmaya paralel bir sivil soruşturma açıldı. Ve şimdi YAŞ’ta hükümet askeri bürokrasinin tayin ve terfilerinde otoritenin kendisi olduğunu krize mahal vermeden kayda geçirdi.

Demilitarizasyonun evreleri

İspanya’nın demilitarizasyonunun başmimarlarından Narcis Serra İletişim Yayınları’ndan çıkmış olan ‘Silahlı Kuvvetlerin Demokratik Reformu’ adlı temel çalışmasında özetle şunu der:  Askeriyenin anayasal ve yasal düzenlemelerle siyasetten elini kolunu çekmesi demokrasinin bekası için yeterli değildir. Askeriyenin siyaset üzerindeki vesayetinin dolaylı yollarının da önü alınmalıdır, buna koşut olarak askeriyenin demokratik ilkeler uyarınca yeniden yapılandırılması gerekir. Geçiş ile konsolidasyon dönemleri arasındaki püf noktası burada.

Türkiye daha geçiş döneminin başlarında ve yolumuz uzun. Askeriyenin mali ve hukuki özerkliğinin kaldırılması geçiş döneminin iki temel reformu olarak beklemede. Mali özerklik açısından bakıldığında yeni Sayıştay Yasası?nda askerî ihaleler, mekânlar, mal ve harcamalar denetim kapsamında yer alacak ancak harcamaların verimli, etkin ve tasarruflu olup olmadıklarına bakılmayacak. Bunda özde bir sorun yok. Üstelik şeffaflık açısından buna da şükür diyebilirsiniz. Ama ülke güvenliği gerekçesiyle denetim raporları gizli tutulacak. Hazırlanacak raporlara ilişkin düzenlemelerin nasıl olacağı Genelkurmay, Savunma, İçişleri ve Sayıştay?ın görüşleri doğrultusunda Bakanlar Kurulu?nca çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek. Benzer gizlilik ilkesi başka ülkelerde de var ancak silâh projeleriyle ilgili, harcamalarla değil. Ve genelkurmayın malî denetimin parçası olduğu bir model, hiçbir demokratik ülkede yok.

Askeriyenin hukuki özerkliğine gelince sorun çetrefilli. Bir yandan siyasi iktidar karşısındaki statüsü ve bu statüden kaynaklanan ‘siyasi özerklik’ sorunu diğer yandan bununla bağlantılı  olarak askeriyenin yıllar boyunca kemikleşmiş ayrı hukuk sistemi var. Halbuki hukukun birliği gerekiyor. Mesela hükümet son anayasa değişikliği ile darbe yapanların adlî yargıda yargılanmalarının yolunu açtı ancak siyaset yaparak vesayeti sürdüren askerin adlî yargıda yargılanmasının yolunu açmadı. Anayasanın tâdil edilmiş 145. maddesi uyarınca askerî mahalde işlenen ve TCK kapsamında, anayasal düzen, parlamento ve hükümete karşı işlenen darbe suçları adlî yargıda yargılanacak. Ama askerî beyanlar daha bu kapsamda değil.   Seçilmişler darbe dışında kalan vesayetçi tasarruflara dokunamaz halde.

Üçüncüsü, ordunun tasarrufuna bırakılmış iç ve dış ‘rezerv alanlar’ olması başlı başına bir istikrarsızlık kaynağı. PKK ile mücadele, Ege kıta sahanlığı ve Kıbrıs sorunlarının sivil otorite tarafından ya da İç Hizmet Kanunu uyarınca TSK’ya ihale edilmiş olması daha geçiş döneminin başında olduğumuzu söylüyor. Dolayısıyla bugünlerde tartışılan, asayiş konusunda askerden polise devredilecek her yetki ilkesel anlamda olumlu. Her hal ve karda Çiller dönemindeki korkunç istismarlara binaen reddedilebilecek bir dönüşüm değil.

Hasılı kelam askersizleşmek için anayasal ve yasal bir dolu düzenleme hükümeti ve ülkeyi bekliyor.

Pazartesi Taraf’ta yeni komutanların dönem arkadaşı, askeri yargı kurbanı Namık Çınar  yeni dönemde bizim sisteme özel ayrıcalık ve tuhaflıkların da ortadan kalkması için eski arkadaşlarına çağrıda bulunuyordu. Yapılması gerekenler listesi şöyle: Genelkurmay Karargâhı’nın ordulararası eşgüdümü sağlayacak ve hiyerarşiyi ortadan kaldıracak şekilde müşterek karargâha dönüştürülmesi; YAŞ ve MGK’nın kaldırılmasına önayak olunması; askeri yargının yargı birliği ilkesince adli yargıya intikal ettirilmesi; jandarma teşkilatının silahlı kuvvetler bünyesinden çıkartılıp içişlerine dahil edilmesi; askeri okul ve kurumlarda tedrisatın baştan aşağı gözden geçirilmesi; şeffaf bir sicil sistemi ve azami denetlenebilirlik; cadde ve meydanların milli bayramlarda resmi askeri kutlamalardan muaf tutulması; orduevleri ve askeri sosyal tesislerin hem kullanım hem iktisadi işletme anlamında demokratikleştirilmesi; OYAK hisselerinin üyelere dağıtılması…

Yeni askeri komuta kademesini ve onların müstakbel sicil amiri Savunma Bakanlığı’nı tarihi işler bekliyor.

 

Bu yazı ilk olarak 4 Ağustos 2011’de Vatan gazetesinden yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor…E.S.


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.