Melek Çetin: “Gündem: Deodorantsız koltuk altı”

Gazetelerin alışveriş köşelerinde, haftasonu eklerinin paramızı neye harcayalım orta sayfalarında, uzman köşe yazarlarının tavsiye yazılarında reklam ve editoryal içerik ayrımının muğlaklaşması hatta komple kaybolması ne yazık ki artık anlayabildiğimiz, ses etmediğimiz bir şey. Alışveriş konseptli bir sayfadan, bir markanın pr?ndan sorumlu köşecilerden, haftanın her günü marka bültenleriyle haşır neşir olmak durumunda kalan editörlerden haber ve reklam içeriğinin ayrışması hususunda etik vs duyarlılığı beklemek fakat bu yaptığınıza reklam denir ve bu çok ayıp bi şey demek bir saflık emaresi artık. Bu tepkiyi verenin omzuna elimizi atıp kulağına ?aslında elbette olması gereken?? fısıldayarak kendisini ortamdan uzaklaştırıyoruz.

Fakat bu sabah, haber ve reklam içeriğinin nezaketen saklanmaya, örtülmeye çalışılan göbek bağının bütün çıplaklığıyla, bir incelikten, okur zekasına, tüketici algısına saygıdan yoksun bir üslupla önüme serildiği haberin nasıl işlenmemiş basın bülteni şeklinde yayınlanabildiğine inanamayarak başladım güne.

Yaklaşan genel seçimlerin de etkisiyle gündemi irili ufaklı skandallardan geçilmeyen bir ülkede ana sayfadan koltuk altı kokusu ile mücadele haberi vermenin nasıl bir uzaylı kafası ürünü, ne menem bir tuzukuruluk vakası olduğunu tabi ayrıca tartışmak mümkün. Fakat bir tanıtım metninin olduğu gibi ?haberleştirilmesi? ya da hiç ama hiç haberleştirilemeden -bunda da bi sakınca görmeden – yayınlanabilmiş olması sadece etik bir skandal değil
? ben bu bir reklamdır ibaresi falan görmedim- mesleki bir beceriksizlik örneğidir sanırım. Birincisinden utanmayanların ikincisinden utanacağını umuyoruz.


 

 

(haber burada: Bir kahvaltıda gazetecilerle buluşan Beren Saat, kendinden emin yıldız havasından çok, sürekli kızaran çekingen bir kız çocuğu edasındaydı. Ne de olsa konu oyuncu için biraz rahatsız ediciydi. Rexona için dört gün boyunca deodorant kullanmayarak, duş alıp kolonyalı mendille temizlenmek gibi geleneksel yöntemlerle kötü kokularla mücadele ettiğini anlatıyordu: ?İlk gün planda olmamasına rağmen, sete gitmek zorunda kaldım. Işıklar altında geçirdiğim uzun saatlerin yanı sıra aynı kostümü birden fazla gün giyecek olmam işimi iyice zorlaştırdı. İkinci gün Twitter?da ıslak mendil kullanacağımı söyledim. Gelen ?Yapmaaa? mesajlarını dinleseydim keşke, bu sefer koltuk altlarım tahriş oldu.?
Saat sonrasında klimalı ortamlarda kalmayı ya da yedek tişörtle gezmeyi denediğini ama bunların da işe yaramadığını söyledi: ?Sürekli parfüm sıktım, koku daha da ağırlaştı. Şunu samimiyetle söyleyebilirim ki, deodorant kullanmak şart!?

Saat, çok terleyen bir insan olup olmadığı sorulduğunda ?Hayır ama işim yüzünden bir anda Mardin?de sıcak altında çayırlarda koşmak zorunda kalabiliyorum. Ya da senaryo ezberlerken, başaramadığım zaman kendime kızıp soğuk terler dökebiliyorum. Bunun yapıyla alakası olduğunu düşünmüyorum, hepimizin deodorant kullanmaya ihtiyacı var? dedi. )
Unilever Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Yalım Uzun da, projekapsamında, Rexona?nın Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı?na altı aylık mali destekte bulunduğunu açıkladı.

 


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.