Cumhur Bumudur’dan yeni öykü: Histopya

Histopya

http://www.ppu.org.uk/peacematters/pm2000/pm00picts/book_burning_berlin.jpg

Oh! Hoşgeldin. Dedi büyük demir kapı büyük gıcırtılarla açılıp büyük gıcırtılarla kapandığında. Kaçtın mı? Boş bakan gözlere doğru kocaman bir kahkaha fırlattı. Kaçtın, kaçtın. Yardım edelim arkadaşa dedi yanındakilere dönüp. Yolu uzundu. Yorulmuştur.

 

Elinden çantasını, sırtından montunu aldılar. Konusan adamın yanına ranzaya ilişti. Çay getirdiler. Anlat bakalım. Zor muydu köprüden geçmek? Bir kahkaha daha. Digerleri de gülüştüler. Ver bakalım karar kağıdını. Boş bakan gözlere çatık kaşlar eklendi. Karar yok. Ben yazdım sadece… Bir kahkaha daha. Kimsenin yok zaten o kağıttan burada. Sen ne yazdin bakalım?

 

Sevgilimin cebine aşk mektubu koydum sabah evden çıkmadan. Şefi bulmus iş yerinde. Ahlaksız filan demiş. Bir sürü hakaret daha sonra?Hıçkırıklarını tutmaya çalıştı. Onu da aldılar sanırım. Kocaman bir yumruk indi sırtına. Halledilir birader merak etme. Sonra yine kahkaha. Aşıklar kısmına koyalım bunu. Şairlerin yanina. Doğru söyle. Şiir mi yazdin yoksa kadina. Yok valla…Diye başladı sonra sustu. Hem yazsam ne olur ya! Sanata girer birader. İçiyorsundur sen bir de. Çatık kaşlarını kaldırıp kahkahacıya baktı tereddütle. İçerim. Hah şöyle! Getirin benim şaraplardan bir koli.

 

Ellerinde kadehler yeni gelene “Allah kurtarsın” deme sırasına geçtiler. Son açılan resim sergisiyle ilgili hararetli bir sohbete başladı siradakilerden bazısı. En çok “Başkalar” isimli resim konuşuluyordu. Dışarıda resim yapmak yasaklandığında bir sürü ressam yurt dışına kaçmış, kalanlari da buraya koymuşlardı.

 

Üstü başı parçalanmış o adamlarin yüzlerindeki keder, isyanla havaya kalkmış kolları, ama gene de gözlerindeki o ışık, bayıldım, tek kelimeyle bayıldım. Sen ne diyorsun! Resim onca sıkıntının altında müthiş bir enerji yayıyor dışarı. Bırak tuvali neredeyse duvarı delip geçecek. Sıra geldiğinde yeni gelenin elini sıktılar. Allah kurtarsın diyeceğim kardeş de; aslında durumumuz fena da değil burada. Rahatız en azından; karışanımız, edenimiz yok. Sen ona bakma kardeş. Allah kurtarsın gene de. Haksız yere tutsak damgası yemek koyar adama . Öyle diyorsun da hani şimdi dışarıda olsak… İk günden başını ağrıtmayalım yeni kardeşin dedi koluna girip kapıya doğru götürürken diğerini.

 

E! Ne iş yaparsın dedi, yeni gelenin etrafını çevreleyenlerden biri. Mühendisim, inşaat yaparım. Diğerleri bakıştılar. Kahkahacı konuştu. Bu kaçıncı inşaatçi oldu be! Bol bol duvar yaptıracaklar bize herhalde.

 

Ertesi sabah uyandığında kahkacıyı yatağının başında kitap okurken gördü ilk . Pencereden tatlı bir sabah güneşi süzülüyor, pembe nevresimin üzerinde ışık oyunları oynuyordu. Ne okuyorsun? Ne mi okuyorum? Dışarıda yasak olanlardan birini. İnternetten indirdik. Matbaacilar da bastılar. Uyku mahmurluguyla gözünü ovuşturup doğruldu. İnternet mi? Kitap da mi basıyorsunuz burada. Bir kahkaha. Meraklıyızdır. Sen de bizi iyice cahil sandın. Neler oluyor burada. Hadi kalk. Duşunu al. Kahvaltıda konuşuruz.

http://media.ntvmsnbc.com/j/NTVMSNBC/Components/ArtAndPhoto-Fronts/Sections-StoryLevel/K%C3%BClt%C3%BCr%20Sanat/Sinema/110331fahrenheit451.hlarge.jpg

 

Çift kaşarlı tostundan koca bir ısırık aldı. Acıkmışım diye homurdandı. Acıkırsın. İçeri aldıklarında insanin morali bozulur. Gözü yemek görmez hiç. Verdikleri de yenecek gibi değil zaten. Kahkaha. İyidir bizim tostumuz. Peyniri de burada yapıyoruz. Doğal. Sana bir iş bulmamız gerek. Ciddileşti bir anda. Çalışmak istersin değil mi? İsterim de… Ne iş yapabilirim bilmem ki? Anlayışla gülümsedi. İlk geldiginde herkes böyle düşünür. Aslinda arkadaslar biraz düşündüler senin yerine. İnşaatçisin. Burada da inşaat yapılıyor sonuçta. Yeni gelenlerin başını sokacağı bir dam yapmak gerek. Şaşkınlıktan kocaman olmuş gözleri görüp devam etti. Sayı arttığından beri karışmıyorlar nerede yatıp kalktığımıza. İpin ucunu kaçırdılar anlayacağın. Biz de kendi barınaklarımızı yapıyoruz artık. Çayımızı içelim, tanıştırayım seni diğer inşaatçılarla. Bak yazmaya da devam et ha! Seninkinden haber aldık. İyiymiş. Mektubunu bekliyor. Güzel bir aşk şiiri yazmazsan kızacakmış sana.

 

Akşam yattığında gün boyu gezindiği birbirine sırtını dayamış barınakları düşündü. Yer yokluğundan, belki biraz da savunmanın kolay olacağı düşünülerek arada boşluk olmadan tüm yapılalr bitişik yapılıyordu. Gülerek ses izolasyonu da var; özel hayattan yana problem olmaz demişti yaslica bir inşaatçi. Damlar da sokak olarak kullanılıyor bir evden diğerine ancak damlardan geçiliyordu. Barınakların devamında duvarın arkasında göz alabildigine uzanan bombos toprakları düşündü sonra. Bulutlarla köşe kapmaca oynayan güneşi. Çorak toprakta dans eden gölgeleri.

 

Ertesi sabah ilk iş barınakların inşa edildiği yere koştu. Dün bir sürü duvarcı ustası daha almışlardı içeri. Kahkahacı yeni gelenlerin ortasında durmuş neşeyle bir şeyler anlatıyordu. Eliyle gel yaptı insaatçiyi görünce. Diğerleriyle tanıştırdıktan sonra sözüne kaldığı yerden devam etti. Bu arkadasları da yasak kitapları okuyorlar diye almışlar. Dışarıda okur yazar bırakmayacaklar bu gidişle. Kahkaha. Kocaman bir havuz ve kocaman bir bahçe inşa edeceğiz birlikte. Ama bahçenin duvarı yüksek olmayacak. Üzerinden atlanabilecek rahatlıkla. Dileyen girip istediği meyveyi, sebzeyi koparabilecek bahçeden. Yasakçı diye bilinmek istemeyiz değil mi? Kocaman bir kahkaha daha.

 

Akşam yemeğinden sonra hep birlikte bir ateşin başında oturdular. Kocaman kapının sık sık açılıp kapandığını görüyorlardi uzaktan. Kahkahacı da heyecanla dört bir yana koşuşturuyor,

yeni gelenlerle tek tek ilgilenmeye çabalıyordu. Duvarların arkasındaki boş toprakları sordu yanindakine İnşaatçi. Dışarıdakiler her şeyden korkuyor artık. Herkesi terörist sanıyorlar.Büyük şehirlerden çok dışarı da çıkmıyorlarmış. Buralar da ne zamandır ekilip biçilmediğinden çorak kaldı böyle.

 

Bir önceki günün yorgunluğuna rağmen mutlu uyandı. Rüyasında havuzun ve bahçenin bittiğini görmüş, havuzda çocuklarıyla yüzen aileler, genç kızlara kur yapan delikanlılar, bahçeden topladıkları meyvaları havuzun kenarında yiyenler görmüştü. Odadan çıkmadan önce kahkahacı geldi. Artık trenle gönderiyorlar gelenleri. Daha fazla barınak gerekecek. Herkes mi terörist birader!

 

İnşaatçi?nin kulağına eğildi. Barınaklardan sonra yeni bir duvar inşa etmek gerekecek. Dışarıdakiler çorak toprakları görmek istemiyorlarmış. Psikolojileri bozuluyormuş gariplerin.

Büyük, çok büyük bir duvar yapacağız. Kadınların binası da duvarın içinde kalacak dedi İnşaatçi?nin sırtına bir yumruk atarken. Ne oldu yazdın mı mektubu?

 

O gün daha bir şevkle çalıştılar. Barınaklar da havuz da bahçe de son hız ilerliyordu. Çiftçiler bahçenin ortasında kalacak toprağı sürmeye başlamışlardı bile. Büyük kapının hemen yanına da bir istasyon binası yapılmaya başlanmıştı.

 

Her yıldız için ayrı bir hikaye anlatan adamı dinledi gece ateşin başında. Hikayelerden en beğendiğinden  bir yıldız seçti kendine. Duvarın arkasından boş toprakları kırmızıya boyayan bir ay doğdu ateş sönüp de insanlar bir bir yatmaya giderken. Dışarıdakiler de bu geceyi bu yıldızları, ayı benim gördüğüm gibi görüyorlar mı diye düşündü.

 

Neşeli bir tren düdüğüyle uyandı. Kahkacı da başucunda ıslık çalıyordu. Haydi! Büyük buluşma bugün. Kadınların kaldığı yeri de içine alacak bir duvar yapmamızı istiyorlar. Çok çok büyük bir duvar. Hep boş toprakları sorup duruyordun.

 

İçeridekilerin hepsi büyük kapının önünde sabırsızlıkla bekliyordu. Son trenle gelenlerle birlikte herkes gönüllü olmuş, yeni gelenler de duşlarını yapıp karınlarını doyurduktan sonra kapının önünde bekleyenlere katılmışlardı. Sonunda beklenen gıcırtılar başladı. Kahkahacı önde diğerleri arkada, boş topraklar üzerindeki yürüyüşlerine başladılar. Buraya okul yaparız, şuraya üzüm bağı… Bu vadiyi ağaçlandıralım, ta tepeye kadar yemyeşil olsun. Benim aklıma neden bir şey gelmiyor. Bu kadar mı derine gömmüşüm hayallarimi. Nehirin kenarında banklar olur. Usul usul akan suya baktığında sen de hayallerini gizlendiği yerden çıkartırsın.

http://www.istockphoto.com/file_thumbview_approve/5992798/2/istockphoto_5992798-medieval-castle-cartoon.jpg

Yol boyu hayallerini anlattılar birbirlerine. Ertesi gün kadınlarla buluştular. İnşaatçıyla sevgilisi Kahkahacının anlamlı gülümsemesiyle sarıldılar birbirlerine. Kahkahacı o gün kaç kez anlamlı gülümsedi kimbilir. O gece sevgilisiyle uyudu boş toprakların üzerinde İnşaatçı. Diğerleri gibi. Yazdıkları şiirleri okudular birbirlerine, yasak kitaplardaki kaçkın sevgililer gibi sarılıp uyudular sevişmekten yorulduklarında.

 

Kocaman bir ırmağın kıyısında durdular. Gürül gürül akan geniş bir nehir. Karşı kıyıda tek tük ağaçlar görülüyordu uzanıp giden boşluğu yırtan. İşte burası dedi Kahkahacı. Bu nehirin çevresine bir duvar yapacağız. Sonra artık hep içeride, hep özgür olacağız. Güneşin ışıklarının yansıdığı damları gördü uzakta biri. Şehir orada, dışarıdakiler orada! Bir kahkaha. Bizden istenen bu. Bir duvar.

 

Hep birlikte işe koyuldular. Nehir boyunca bir duvar yapmaya başladılar. Binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce kişi oldular. Duvar çabucak yükselip uzadı nehir boyunca. Bir süre sonra nehir boyunda hiç boş yer kalmadı. En gevrek kahkahayı savurdu kahkahacı duvarın iki yakası kavuşup da duvar dışarıdakileri küçük adalarında çevrelediğinde. Yeterli yüksekliğe ulaşana kadar taşları üst üste koymaya devam ettiler. Elleri su toplamış, ayakları şişmiş, yüzleri, boyunları yanmış, başları dönüyordu yorgunluktan durduklarında. İnşaatçı kurdukları kampta uzanmış dinlenirken yaptıkları duvara baktı. Bir ortaçağ kalesi yaptık dedi kollarında yatan sevgilisin kulağına. Nehir de hendeği oldu kalenin biz girmeyelim diye içeri. Çok yoruldum dedi sevgilisi. Yarın dinleniriz. Yarın Pazar.


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.