Maskeli Balo
Bizim köyü bu yılbaşı bir maske çılgınlığı aldı. Kamyonetinin arkasında öteberi satanlardan birinin amca oğlu Çin’e gitmiş, görmüş beğenmiş. Bir dolu getirtmiş döndüğünde. Şu casusluk filmlerinde kullanılan maskelerden…
Kafana geçiriyorsun, silikonlu dudak kısmını da kendi dudagına göre ayarlıyorsun. Artık kamyonet meydanda parkedip tava, tencere, don, gömlek, plastik leğen gibi her çeşit nesne etrafa yayıldığında sadece köyün kadınlarıyla çocukları değil, genci yaşlısıyla erkekler de kahvehanedeki oyunlarını, sohbetlerini bırakıp maskelerin durduğu serginin önüne üşüşüyorlar. Satıcı yıllardır kazanamadığı kadar para kazandı maskelerden.
Yukarı mahalleden çocukların köyün bakkalına yaptığı şakayla başladı herşey. Başbakanın maskesiyle bakkala girip ekmek, salam biraz da peynir almışlar içkilerinin yanına katık olsun diye. Maske de maske ha. Geniş bir alın, alımlı bir burun, küçük kulaklar, hafif kır düşmüş seyrek bıyıklar. Hafif gamzeli bir çene ve ağızın çevresindeki kırışıklıklar olgun, oturaklı bir hava katıyor çehreye. Bakkal aman efendim diye doğrulmuş bütün gün televizyon seyrettiği sandalyeden. Koskoca başbakan köye teşrif etmiş de haberi yok. Nasılsın, nasıl gidiyor işler? Efendim sağlığınıza duacıyız. Kıt kanaat gidiyor işte. Yaşlandık artık ya iki çocuk okuyor şehirde. Maşaallah, maşaallah! Kaşlarını çatıyor dolaptaki biraları görünce. İçki de mi satıyorsun sen? Efendim satmıyorduk da, köy yeri olunca bakkalda her şey olsun istiyor insanlar. Efendi gibi içer bizim köylümüz. Sorup duruyorlardı kıramadık artık. Ruhsat var ama. Tezgahın arkasında çerçevelenmiş belgeleri işaret ediyor eli titreyerek.
Yukarı mahallenin bakkalı safçadır. Camın önüne dizilmiş kıkırdayan gençleri de mi görmedin be adam. Başbakan maskesi takmış gence, bedavadan vermiş öteberiyi. Başbakan rolündeki genç de cin gibi. Olur mu para almamak diye sallamış durmuş elliliği bakkalın gözüne doğru.
İşte o günden beri Başbakanımızı beğenen beğenmeyen herkes bir maske edindi. Köyün sokaklarında bolca başbakan dolaşıyor, birbirini gülerek selamlıyorlar. Kahvehane oyun oynayan başbakanlarla dolu. Yeni eğlence çıktı köylüye. Gezgin satıcı da Başbakanımızdan başkasının maskesini satmaz oldu artık.
Başbakanım, gübrenin çuvalını ucuzlatsan diyorum diyor bir başbakan diğerine. Ucuzlatırım ucuzlatırım da sen de şu göletten su getirme meselesine el atsan artık diye yanıtlıyor diğeri. Köylü yıllardır beş kilometre ötedeki göletten sulama hattı çekilmesini bekliyor tarlara. Her seçimden önce de kesin oldu sözü alıyor. Seçimden sonra sözler unutuluveriyor. Zar mı tutuyorsun Başbakanım diye bir ses duyuluyor kahvehanenin öbür ucundan. Harman yerinde top oynayan gençler birbirlerine, sert girme Başbakanım, şahsi oynama Başbakanım gibilerden sesleniyorlar. Köye kapalı yüzme havuzu yapacağım, bar yapacağım, disko yapacağım diye bağıra çağıra yürüyor yolda gençten biri. Köyü il yapacağım diyen bile var. Başbakanın partisi ilk seçimde köydeki tüm oyları toplayacak bu gidişle.
Baktı satışlar iyi; kadınlar için de Başbakanımızın eşinin maskesini getirtti kamyonetli satıcı. Önde başbakan, iki adım arkasında başbakanın eşi, yanında yöresinde bir dolu çocuk akşam gezmelerine gidiliyor şimdilerde. Kız, bizim komşunun davarı gebeymiş diyorlar,diyor bir Başbakan eşi, diğerine, dedikoduyu başlatmak için. Kadınlardan da havaya girenler var. Bizim beyin kafasında çok büyük projeler dolaniyor her daim diye ortalıkta caka satanı mı istemezsin, köyün çocuklarını şehirde okutmak için dernek kuracağım diye ev ev dolaşanı mı… Ne ararsan var.
Fena olmadı. Bu maskeler sayesinde köyün su sorunu çözülecek. İlköğretim okulumuz büyüyecek; hem de yeni öğretmenler atanacak. Yatılı kısmı bile olacak. Yıllardır kullandığımız ibadethanemiz yıkılacak yerine köyümüze yakışan görkemli yenisi yapılacak. Sağlık ocağına röntgen cihazı alınacak. Doktor bile atanacak. Gübre fiyatları inecek. Mazota sübsvansiyon mu ne, işte ondan gelecek. Köyün yedi kilometre güneyinden, ovadan geçen şehirler arası yolun da yönü değiştirilecek, artık köyün içinden geçecek. Bunlar köyümüzdeki değişiklikler. Bir de insanların hayatlarındaki değişiklikler var. İsteyene şehirde, belediyede iş bulunacak. Ağır hastalar başkentteki modern hastanelerde ücretsiz tedavi ettirilecek. Herkesin çocuğu burslu üniversite okuyacak. Bu kış kömür yardımı yapılacak.
Hayal bunlar biliyorum. Ama bazen hayal kurabilmek bile yetiyor insana. Biz de böyle hayaller içerisinde yuvarlanıp gidiyorduk, gidiyorduk ki geçen gün hoş olmayan bir hadise oldu. Jandarma filan geldi köye. Bizim kamyonetli satıcı Başbakan maskelerini satmış bitirmiş. Yan köye de Ana Muhalefet Partisi liderinin maskelerinden satmış bol bol. Yan köy Başbakanı sevmez zaten. Hep muhalif onlar. İki köyün sınırındaki tarlalarda çalışırken görmüşler birbirlerini. Bir tarafta Başbakanlar, diğer tarafta Ana Muhalefet Partisi liderleri. Kazma, kürek, çapa ne varsa girmişler birbirlerine. Bizimkiler kalabalıkçaymış, önlerine katıp bizim köy meydanına kadar kovalamışlar Ana Muhalefet Partisi liderlerini. Eşek sudan gelinceye kadar dövmüşler sonra. Jandarma gelmiş önce. Sonra da şehirdeki hastaneden uzmanlar doluştu bizim köye. Akıl hastanesindenmişler. Ne alakası varsa artık! Köyün etrafında da askerler nöbet bekliyor yirmi dört saat. Yan köye de gelmiş doktorlar diyorlar. Eh! En azından köye doktor getirtmeyi başardık. Hem de bir dolu. Başbakan da ziyaret edecekmiş köyü diyenler var. Ama gelecek olan gerçek Başbakan mı olacak, maskelisi mi bilmiyorum.
Cumhur Bumudur
24.12.10
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.