Galatasaray’da suların hiç durulacağı yok ancak bu hafta bir de Avrupa Yakası’nın bir başka sakinine göz atmakta yarar var. Zira orada da işler pek yolunda gitmiyor. Geçtiğimiz senelerde “Yeter Demirören” diye bağıran taraftar, bu sene Guti-Quaresma-Iverson üçlüsünün İstanbul’a ayak basmasından dolayı o tezahürata henüz başvurmuş değil. Peki Beşiktaş’ta yolunda gitmeyen şeyler ne?
Mustafa Denizli ile sezon başında oldukça tuhaf bir şekilde yollar ayrılmıştı. Sonrasında bence dünyanın en iyi teknik direktörlerinden biri geldi göreve. Bu uğurda istikrarsız Mustafa Denizli feda edilebilirdi. Zaten kendisinin tek derdi Beşiktaş’ı da şampiyon yapıp, 3 büyükleri şampiyon yapan ilk ve tek teknik direktör olmaktı. İlerleyen yıllarda Trabzon ve Bursa’ya da el atar belki, bilinmez. Neyse, işin sonunda Schuster Beşiktaş’a geldi. Peki iyi bir teknik direktör geldi gelmesine de, eline onun istediği adamlardan kurulu bir kadro verildi mi acaba? Aurellio ve Fatih Tekke Schuster’in “sıkı takibi” sonunda mı kadroya katıldı, yoksa “biz kadroyu şişirelim, hoca içinden seçsin” mantığıyla hareket eden bir yönetim tarafından mı? Beşiktaş bir sene önce Galatasaray’ın deneyimlediği macerayı “kopyala-yapıştır” tadında yaşıyor. Rijkaard geldiğinde de ilk maçlarda kolay rakiplere karşı bir Keita şov vardı, ilk 7 hafta ligde kayıp yoktu, sürekli kulübeden fırlayan karizmatik bir Neeskens vardı, gelecek için umut vardı. Beşiktaş’ta belki bir Neeskens yoktu ancak ilk günlerde Quaresma ve Guti’nin müthiş formu, Bobo’nun arka arkaya golleri, genç Necip’in yükselen formu vardı. Bugün ise konuşulan Schuster’in olası bir Galatasaray mağlubiyetinden sonra durumunun ne olacağı?
Schuster’in hataları yok mu? Elbette var. Türkiye şartlarını analiz etmekte yetersiz kalıyor. Ziya Doğan ve türevlerinin bu ligde olduğu sürece daha çok Konyaspor deneyiyle karşılaşacağını hala idrak edebilmiş değil. Spor Toto Süper Lig’in total futbol ligi olma gibi bir misyonunun olduğunu da kimse söylememiştir herhalde kendisine. Avrupa maçlarına disiplinli hazırlanıyor, Türkiye’de ise darmadağın bir görüntü çiziyor. Konyaspor’un attığı ilk gol bunun somut örneklerinden. Ancak kabul edelim ki Schuster’in elinde potansiyelini gösteremeyen bir kadro var. Nihat, Holosko, Nobre, Tabata gibi oyunculara geçen seneki performanslarına bakıp da herhangi bir takviye sağlamayan yönetimin de futbol vizyonunu sorgulamak gerekir.
Özetle Türk futbolu bir futbol ikonunu daha yemeye hazırlanıyor. Bunun için tüm şartlar yavaş yavaş oluşmakta. Bir-iki haftaya Mehmet Özdilek-Samet Aybaba-Hikmet Karaman isimleri yazılmaya başlanır. Hatta birileri gidip tekrar Mustafa Denizli’nin de kapısını çalarsa şaşırmam. Üstüne bir de oturur ağlarım Çarşı’yla beraber.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.