Geleneksel medya zihniyeti yeni medyacıları da etkileyince: İki yurttaş gazeteciliği kolektifiyle ilişkimi kesmeme dair…

Geleneksel medya zihniyeti yeni medyacıları da etkileyince. İki yurttaş gazeteciliği kolektifiyle ilişkimi kesmeme dair…

yurttas-gazeteciligi-afis
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde 2012’de gerçekleştirdiğimiz programın afişi.

Hemen bir not: “İlişki kesmek” retorik bir kullanım. Kurulan ilişki kurumsal ya da organik olmaktan çok kişiseldi, bir tür gönül bağıydı. Burada kopuşun hikayesi var. Ama güzel örnekler geldikçe ki geleceğine inanıyorum, bu kolektiflerin çalışmalarına referans vermeye, onları örnek göstermeye devam edeceğim. Bir diğer kavramsal not “kolektif” kavramıyla ilgili. Bu da metaforik olarak kullanılıyor. Gazetecilik diline uyarlarken kolektif sıfatını kullansak da ne yazık ki ortaya kolektif bir yapı çıkmadı ki zaten kopuşun bir parçası da bu. Bir takım kişilerin öne çıkması normal ama hep aynı kişilerin görünür olması, bir de medya temsillerini bunun üzerinden yapmaları ve bazı isimlerin giderek patron gibi davranmaları gibi durumlar da dikkat çekici. Son bir “metodik” not. Adı bizzat geçmiyorsa özellikle vurguladığım yapı Dokuz8Haber (D8) oluyor. 140Journos’la gönül kopukluğu daha eski (Engin Önder’in şu yazısında bahsedilmemem zaten bana biçilmiş rolü anlamam açısından belliydi, yaptığım çalışmalar ve destekler ortadayken tabi ki bu kadar egoistlik yapacağım, ama napalım ki şöhretimin boyutu o kadar büyük değil), “insider” bilgim daha az ama bazı gözlemler onlar için de geçerli.

 

Bileşenlerin yok sayılması

Bu yazıyı yazmak için gereken son darbe geçen Cumartesi (14 Kasım 2015) gerçekleşen Dokuz8Haber (D8) “genel kurulu”nda gerçekleşti. Bu yapıyı ortaya çıkaran “bileşenler”in artık çok da önemi kalmadığı vurgulandı. Oysa D8’i meşrulaştıran, daha da doğrusu D8’in varlık nedeni bizzat sahadan haber üreten bileşenlerdi. Sırf Ötekilerin Postası bu platformda olmasa acaba D8’in herhangi bir meşruiyeti olabilir miydi diye bakmak lazım…

 

Bakın EFD’de böyle tanıtmışım kuruluşu:

Aralarında “Ayağa Kalk Taksim, Alternatif Bilişim Derneği, Balık Bilir, Demokrat Haber, dokuz8Ankara Grubu, Emek Dünyası, Haber Vesaire, Kamera Sokak İzmir, Korsan Parti, Mühim Hadiseler Enstitüsü, Naber Medya, Jiyan, Ötekilerin Postası, Gazete Solfasol, Gezi Postası, Park Gazetesi, Parklar Bizimdir Ankara, Radyoradyo.biz, Şehr-i Sokak Ankara, Twitter Gazetesi, TAREM” gibi bileşenler olan özellikle İzmir ve Ankara merkezli ama diğer şehirlere de yayılmayı planlayan vatandaş haberciliği konseptinde ortaya çıkmış bir proje. 30 Mart yerel seçimlerinde ve daha sonra 1 Mayıs’ta beta olarak yayındaydılar.

Özellikle online streaming konusunda alınacak çok yol var ama bileşenlerdeki insan kaynağı zenginliği ile bunun aşılacağını ve vazgeçilmez bir kaynak olacağına inanıyorum [Vurguyu şimdi yapıyorum]

 

Bu muhtemeşem zenginlik “Gezi’nin ardından zaman geçtikçe küçüldüler, artık onlara pek de ihtiyaç yok noktasına gelmiş durumda”. Küçülme noktası tartışılmak bir yana acaba bu grupların haber üretimine katkıyı kesmelerinin nedenleri üzerine düşünmek gerek ki sanırım bazı gruplar açıklama yapacaklar. Zaten D8’e katkı yapmayıp haber üretimine devam ettiklerini de biliyoruz. Burada başka bir sorun var demek ki.

 

Yurttaş haberciliği konseptinin yok sayılma eğilimi

İkinci ve beni epey şaşırtan nokta ise D8i var eden yurttaş gazeteciliği konseptinin küçümsenmesi. Adı geçen genel kurulda “doğal lider” D8’in özünde yurttaş haberciliği yapmadığını vurguladı. Gerçekten şaşırtıcı bir durum bu…  Hem D8 hem de 140Journos retorik oyunlar yaparak aslında zaten yurttaş haberciliği yapmadıklarını arada bir dillendiriyorlardı. Ama retorik ve kavramsal tartışmalara rağmen kendilerini ancak bu sayede var ettiklerini unutmuş gözüküyorlar. Hatta Türkiye’den çok yurtdışındaki tanınmışlıklarını citizen journalism üzerinden yapmalarına, bu sayede fonlar almalarına rağmen bu gerçeği gözardı ediyorlar. Ne yazık ki bu noktada hem sahadakilerin emeğini küçültmek hem de yeni yeni girdikleri sosyal çevrelerde yurttaş gazeteciliğine yapılan eski medya kafası eleştirilerine karşı bir statü inşasına girildiği görülmekte. Mikro alanda yeni bir çevrenin merkezleşmesi hikayesine tanık oluyoruz.

 

Bir daha altını çizeyim. 140Journos masa başı ama güvenilir olduğunu belirlediği sahadan kişilerin ürettiği enformasyona dayanıyor. Ayrıca son zamanlarda veri görselleştirme işini yapmaya başladılar ki bence diğer çabalara da örnek olmalı. Dokuz8Haber ise bizzat sahadan gruplarla organik bağlar kurup bir şemsiye örgüt olarak hareket etmeye çalışıyor. Her iki pratik de önemli, güzel işler de yaptılar, zaten bunların hakkını her zaman teslim edeceğim. Ama ikisinin de özünde olan dayandığı yurttaş yaratımları onlar olmadan da devam edecek. Bunun altını çizmek gerek.

 

Batılı kaynaklar üzerinden ortaya çıkan temsil sorunu

Çeşitli konsoloslukların ve Batılı kurumların Türkiye’deki yeni medya çevrelerine ilgi göstermeleri şaşırtıcı değil. Ama tıpkı başka alanlarda olduğu gibi saha çalışmasını doğru düzgün yapmadan, sahadaki dinamikleri yeterince incelemeden yapılan desteklerin katkıdan çok köstek olmaya başladığını gözlemliyorum. Maddi katkıların yarattığı sorunlara girmeyeceğim. İşin içine para girince meselesi bu arada gayet canlı bir şekilde yaşanıyor… Ama maddi olmayan alanda da batılı kaynakların belli pratikleri çokça öne çıkarması hem dengeleri bozabilir hem de sahada aktif rol alanların hakkını vermeyebilir. Bir büyük çıkıştan sonra adı geçen “kolektiflerin” Türkiye’deki gazetecilik pratiklerine katkılarının giderek azaldığını düşünüyorum. “Türk gazeteciliğini şekillendiren”  şeklinde başlıklar Türk gazeteciliğine bir katkıda bulunmuyor.

 

Etik olmayan ilişkiler- Diğer bazı meseleler

Bu konuda dikkatimi çeken gelişmelerden biri 140Journos sözcülerinin aralıklarla Ötekilerin Postası aleyhine konuşmaları. Bu aleyhte ve belden aşağı açıklamalarda nadiren bir delil var. Bir grubun başka bir grup aleyhine bu kadar zaman harcamasını hem gereksiz hem de etik dışı buluyorum. Ötekilerin Postası “dezenformasyon makinesi” değildir. Hele hele Yeni Akit’e benzetilemez. Ötekilerin Postası daha eski, etkin ve sahada daha büyük bir ağa sahiptir. Konumlanmalarından dolayı daha çok hata barındırsa da ve bunlara işaret edilse de belli ki niyet sırf hata düzeltmek değil.

 

Bana epey komik gelen birşey bir platformun diğer platformların Twitter hesabını bloklaması. 140Journos hem Ötekilerin Postasını hem de Dokuz8Haber’i bloklamış. Bu ergen bir davranıştır arkadaşlar. Bunun fazla bir izahı yok. Takip etmessin, farklılıklarını ilan edersin ama bloklamak ne demektir?

 

Doğrulamadan yola çıkıp aktivizm eleştirisiyle varolmak. Çok doğru bir yerden başlayıp enformasyon doğrulaması noktasında önemli bir katkıda da bulunduktan sonra bu grupların biraz geleneksel medya özentiliğiyle aktivist grupları eleştirmesini haklı bulmuyorum. Yurttaşlardan objektif, yansız vb sıfatlar beklemeye hakkınız yok. Kendi filtlerinizi, editöryal müdahalelerini yaparsınız ama varoluşunuzu aktivizme borçlu olduğunuzu unutmamalısınız. Ayrıca taraf olmak da o kadar kötü birşey değil. Elbette taraf olunabilir. Bu yeni söylemlerin bazı kurumsal karşılaşmalar sonunda profesyonelliğe öykünme yüzünden olduğuna inanıyorum. Ayrıca zaten oldukça zayıf olan toplumsal muhalefetin unsurlarına bu saldırganlık affedilir birşey değil.

 

Daha şeffaf olunması gerekliliği. Kimlerin hangi konumda olduğu, nereden nasıl fon alındığı, diğer gelir kaynakları mümkün olduğu kadarıyla ilan edilmelidir. Prensip olarak gelir getirici çalışmalara karşı değilim, bunların nasıl olduğu şeffaf bir şekilde ilan edilmelidir. Ayrıca bazı kişilerin bazı konumlara nasıl geldiği de sorgulanabilir. Ne gazetecilikten ne de aktivist çevrelerden olmayıp sırf teknolojist kişilere yapılan yatırımlar içerik üretimini zaafa uğratan bir tutum. Bu arada şu ana kadar her iki yapı da vaadettikleri uygulamaları hayata geçiremediler. Bundan sonra olabilir ama mesele bu kadar zaman duyurularını yapıp, duygusal ve maddi yatırımlara girip sonra vaatlerini yerine getirememeleri. Ayrıca gerek var mı buna emin de değilim. Geleneksel medyanın dışında içerik üretimini yoğunlaştırmak ve çeşitlendirmek gerekirsen uygulama vb şeyler üzerinden markalama arzusu daha öne çıkmış, buna göre de ilişkilere girilmiştir gibi gözüküyor.

 

Son olarak, kendilerine gelen eleştirilere karşı tutundukları tavır. Gayet sert, kabadayı üslubu var. Gelen eleştiriler haklı olmayabilir ama konuyla ilgilenen bazı arkadaşların da hatırlayacağı üzere verilen cevaplar genellikle polemik düzeyine düşüyor. Muhtemelen bu yazıdan sonra da bu tip tepkiler gelecek. Bazı yanlış anlamalar olabilir, onları düzeltmeye hazırım ama bu yazıdaki genel eleştiri noktalarım baki.
Şu var ki sahadan yurttaşlar haber üretmeye devam edecek. Bu işin en güzel tarafı yurttaş gazeteciliği kavramını sömüren hiç bir kolektif olmasa bile bireyler üretime devam edecek. Yurttaş haberciliği hiçbirimizin tekelinde değil, geleneksel medya zihniyetinin her fırsatta yaptıkları eleştirilere rağmen haber özgürlüğümüz yurttaşlar sayesinde sürdürülebiliyor. Yurttaşlar bunun için gerekli araçlara ve artan miktarda dijital okuryazarlığa sahipler…


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.