Bir kilo kömür mü ağırdır, bir kilo asma yaprağı mı?
“40 tane oyalı yazması varmış kızın çeyizinde” dedi kadın. Asma yaprağı desenli yazmaların kenarına pamuk elleriyle işlemiş ipek oyaları. Yükte hafif pahada ağır olurdu oyalı yazmalar eloğlunun akrabasının gözünde. Gözünün nuru, çok çeyiz görmüş geçirmiş kadınların gözlerini kamaştırırdı. Kalem gibi yaprak sarmalarını da o kalem parmaklarıyla sarardı sevdiğine. Yeter ki mutlu olsundu yuvası. Şehir kadınları gibi tam tur pırlantalar istemezdi kocasından. Yükte hafif, pahada ağır olsundu sevdaları. “Önde zeytin ağaçları, arkasında yar” diye bir şarkı vardı ilk evlendiklerinde, zeytinlikte hasatta söylemişti kocası ilkin. Zeytin gözlüydü sevdiği, hani şu en az bulunanından. Zeytinleri söküldüğü gün ağırlaştı zeytin gözlüsünün bakışları, her çatırtıda biraz daha kırıldı. “Karşıki köye elma toplamaya gideriz, sen üzülme” dedi kadın. Davul fırınının üstüne örttüğü, kendi elleriyle işlediği kanaviçe örtüdeki elmalardan, kıpkırmızı olanlarından toplarlardı birlikte. İki el, bir baş içindi. Hem ilk gördüğünde zeytin gözlüsünü, yanakları yeni kızarmış yazlık elma gibi olmamış mıydı? Cildi parlak kağıt kaplı, pahalı bir kitapta anlatılmıyordu sevda, bembeyaz etaminin üzerinde solmayan bir narçiçeği kanaviçeydi onlarınki, “bütün çizgilerinin hikayesi bilinen”.
Soldu elmalar da, o işten de umduklarını bulamadılar sonra. “Asma yaprağı toplanacak” dediler, kilosu 1 liraya. Saplarından tutup, üst üste dizip yaprakları, salamura yaparlardı anasıyla. Koca bir deste bir kilo gelmezdi, biliyordu. Ağır bastı yokluk, bindiler kamyonete. Yükte hafifti velakin, pahada da ağır değildi emekleri. “İş kazası diye bir şey yoktur” dedi kamyonetin cızırtılı radyosundaki kamu spotu. İş yoksa, kaza da olmazdı. “Madde mi ağır, mana mı?” diye sormuyordu kimseler. Devletin ve tabiatın ortak soruları şuydu: “Bir kilo kömür mü ağırdır, bir kilo asma yaprağı mı?”, “2 gün üst üste giyilen gömleğin bedelini kim öder?” “Evlat acısı mı ağırdır yükte, yoksa eş acısı mı?”
Mevsimlik aşklar çağında, her dem taze bir umudun yolcuları dizdiler asma yapraklarını üst üste. Her biri nereden baksan 10 gram. Çeyiz sandıklarına gömüldüler kadınlar. Her birinin düşlerinin üzerinde sarı sandık lekeleri. Asma yapraklı yazmalar örtüldü tabutlarının üzerine. Her biri nereden baksan 21 gram. Aile bakanlığı her genç kıza bilmem kaç akçe çeyiz parası verdi.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.