POLİS DESTAN YAZDI
GEZİ’DEN ŞİDDET TANIKLIKLARI
İletişim Yayınları / 1.Baskı Mayıs 2015
İletişim Yayınları’ndan çıkan Polis Destan Yazdı, yedi ildeki Gezi eylemleri esnasında kendisi ya da yakınları polis şiddetine maruz kalan 56 kişiyle görüşülerek hazırlanmış bir “travma” derlemesi… Ahmet Şık, Mustafa Sarısülük, Sami Elvan, Muharrem Ayvalıtaş, Adnan Cömert gibi tüm Türkiye’nin acılarına şahit olduğu isimlerin yanı sıra, başlarına gelenleri belki de hiç duymadığımız insanların tecrübelerine de yer veren bu çalışma polis şiddetinin ulaştığı boyutları, arkasında bıraktığı fiziksel ve psikolojik hasarı tüm sertliğiyle gözler önüne seriyor. Deniz Koloğlu, Didem Gençtürk, Gözde Kazaz, H. İlksen Mavituna ve Saner Şen’in derlediği kitapta, ayrıca Tanıl Bora, Pınar Öğünç, Tonguç Cankurt ve İlker Küçükparlak’ın da yazıları yer alıyor.
“Gezi Parkı eylemlerine katılanların neredeyse yarısı, evden çıkmalarına gerekçe olarak ‘Polis şiddetinin artmasını’ anmıştı. Polis cebri, öngörülenin tersi etki yapmış, iktidarların anlamlandırmaya yanaşmayacağı biçimde, bizatihi toplumsal kalkışmanın yükseltici nedenlerinden biri olmuştu. Olaylar yaygınlaştıkça, Türkiye’de siyasi iktidarlar değişse de sabit kalan polis ‘müdanasızlığında’ da yeni bir evreye geçildi. Doğrudan dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dan gelen ‘Emri ben verdim’ güvencesi, tüm Türkiye’nin ‘Gezi’ye açılan sokaklarında devletin vatandaşına açtığı savaş izlenimi veren sistematik, yaygın, sıklıkla hukuk dışına çıkan yoğun şiddete sahne oldu.” – Pınar Öğünç – Önsöz’den
POLİS DESTAN YAZDI
GEZİ’DEN ŞİDDET TANIKLIKLARI
Sunuş
Elinizde tutmakta olduğunuz bu çalışmayı hazırlayan bizler, bir dernek, kurum ya da herhangi başka bir oluşum değiliz; bu ekibi sadece, medyanın farklı mecralarında yer alan, eli kalem, kamera, mikrofon tutan aracılar olarak kabul ediniz.
‘Gezi Direnişi’, ‘Gezi İsyanı’, ‘Gezi protestoları’ ya da ‘Haziran Direnişi’, Türkiye halklarının toplumsal mücadele güncesinde birtakım ilklere tekabül etmekle birlikte, ülke tarihinde polis şiddetinin bürünebileceği hallere ve sınır tanımazlığına dair yeni bir karanlık tablo çizmiş oldu.
Bu kitaptaki tanıklıklarda okuyacağınız gibi toplanma, gösteri ve yürüyüş haklarını kullanarak sokağa çıkan yurttaşlar, yasalara göre can güvenliklerini sağlamakla yükümlü emniyet güçlerinin doğrudan saldırısına maruz kaldı; 8 bin 163 kişi yaralandı, biri polis 7 kişi hayatını kaybetti, 3 bin 653 kişi gözaltına alındı . Ulu orta yaşanan bu şiddet ortamında, özellikle ana akım medyanın üç maymunu oynayarak, hatta zaman zaman haberleri manipüle ederek görevini yapmadığına ve etik değerleri çiğnediğine bizzat şahit olduk. Dolayısıyla bu şiddet politikasının kabul edilemezliği ve her koşulda belgelenmesinin gerekliliği, yaşananlarla yansıtılanlar arasındaki bu müthiş kopukluk bizi bu çalışmaya sevk etti. Şiddete maruz kalan insanların yaşadıklarını bire bir onların ağzından duymak, aktarmak ve tarihe kayıt düşmek amacıyla bu belgeleme çalışmasına kalkıştık.
İstanbul Gezi Parkı’na ilk polis müdahalesinin yapıldığı 28 Mayıs 2013’le, Gezi protestolarının birinci yıldönümüne denk gelen 1 Haziran 2014’ü çalışmamızın tarih aralığı olarak belirledik. Bu süreçte uygulanan şiddeti farklı boyutlarıyla ortaya koyabilmek için, Gezi’yle ilişkili olan darp, yaralanma, sakatlanma, ölüm, usulsüz ve haksız alıkonma ve gözaltı, sözlü şiddet ve sözlü taciz gibi çeşitli vakalara ulaşmaya çalıştık.
Birçok farklı dinamiğin bileşiminden oluşan ‘Gezi Ruhu’nun etkisiyle sokağa dökülen milyonlar, toplumun çeşitli kesimlerinden gelen insanlardan oluşuyordu. Örgütlü mücadelenin içinde olan ya da daha önce herhangi bir protesto için sokağa burnunu dahi çıkarmamış insanlar veya sadece ‘oradan’ geçenler keskin ve acımasız bir şiddete maruz kaldılar. Dolayısıyla biz de bu toplumsal çeşitliliği elimizden geldiğince gözetmeye çalıştık.
Yola ilk çıktığımızda, olayların başlangıç noktası ve yaşadığımız şehir olması nedeniyle İstanbul’daki vakaları belgelemeyi kararlaştırmıştık. Ekim 2013 – Mart 2014 tarihleri arasında 50’ye yakın kişiye ulaştıktan sonra, sadece İstanbul’la sınırlı kalamayacağımıza karar verip şiddet vakalarının diğer şehirlere göre daha yoğun yaşandığı Ankara, İzmir, Eskişehir, Antakya, Adana, Mersin ve Antalya’yı da listemize ekledik. Sonuç olarak Kasım 2014 itibariyle toplam 108 kişiyle görüşmüş olduk.
Şiddete bire bir maruz kalmış kişilerle ve Gezi protestolarında hayatını kaybedenlerin yakınlarıyla yaptığımız yüz yüze görüşmelerde onlardan başlarına gelenleri anlatmalarını talep ettik. Herkese önceden belirlediğimiz ve yönlendirmeden uzak sorular yönelttik. Görüşmeler sırasındaki tutumumuzla da kişileri yönlendirmekten özellikle uzak durduk. Asıl amaç polis şiddetini belgelemek olsa da görüştüğümüz kişilerin Gezi’yle ilgili duygularını, izlenimlerini anlatmalarını da istedik. Bu şiddet vakalarının nasıl gerçekleştiğini belgelemek kadar, şiddete maruz kalan bireylerin kendilerini nasıl tanımladığı, yaşadıklarıyla ilgili ne hissettikleri ve düşündüklerini belgelemek de bizce bir o kadar önemliydi. Görüşmeleri yapmaya başlamadan önce yaş, cinsiyet, cinsel yönelim, meslek, gelir seviyesi, örgütlülük gibi belli başlı kriterler belirledik.
İlk etapta ulaştığımız kişilerin çoğunun hiç düşünmeden görüşmeyi kabul etmesiyle birlikte kimileri adlarının sadece harflerle ya da mahlaslarla belirtilmesini tercih etti. Birkaç kişi ise bizimle konuşmaktan çekindi. Polis/devlet şiddetinin insanlar üzerinde yarattığı fiziksel ve duygusal travmalar, şikayetçi olduklarında karşı karşıya kaldıkları yıpratıcı hukuki süreç ve politik baskıdan duydukları endişeler anlaşılır sebeplerdi.
Görüştüğümüz kişilerin bir kısmı maruz kaldıkları şiddet nedeniyle hem kamu görevlilerine hem de şüpheli polislere dava açtı. Bu davaların büyük bir çoğunluğu hâlâ soruşturma aşamasında. Biz de kitaptaki anlatılarda elimizden geldiğince -yayım tarihine kadar- sonuçlanmış davalarla ilgili bilgileri, anlatıcıların şikayetçi, davacı ve davalı olmalarıyla ilgili süreçleri güncel tutmaya çalıştık.
Her biri, beş kişilik ekibimiz tarafından ayrı ayrı yapılan görüşmelerin yayım aşamasına getirilmesi de yine o görüşmeyi yapanlar tarafından gerçekleştirildi. Konuşma dilini yazıya aktarırken, okunabilirliğini sağlamak ve kitaba daha çok tanıklık sığdırabilmek için kısaltmalar ve çeşitli düzenlemeler yapmak zorunda kaldık. Bunu yaparken kişilerin özgün anlatımını da itinayla koruduk. En nihayetinde elinizdeki tanıklıklar, anlatıcıları tarafından onaylanmış metinlerdir.
Kitapta yaptığımız 108 görüşmeden 56’sına yer verebildik. Bu görüşmeleri şiddet olayının yaşandığı tarihlere göre sıraladık. Vakalar arasında bir derecelendirme yapmaya kalkışmadık. Zira şiddet, dozuna ya da türüne göre sınıflandırılamaz bir olgu. Dolayısıyla bu kitapta Gezi protestolarında uygulanan devlet şiddetini sayıca çok vakayla ispat etme telaşına düşmedik. Kitapta yer verdiğimiz anlatıların, bu süreçte yaşanan devlet şiddetine dair net bir fikir verdiğini düşünüyoruz. Özetle kitap için yaptığımız seçkide, elimizdeki verileri değerlendirirken sadece daha önce bahsettiğimiz ‘Gezi çeşitliliğini’ gözetmeye gayret ettik. Bu çalışma sırasında gerçekleştirdiğimiz 108 görüşmenin tümüne daha sonra www.siddettanikliklari.com adresinden ulaşabileceksiniz.
Çabalarımıza rağmen muhakkak eksik bıraktığımız noktaların, aktaramadığımız şiddet vakalarının olduğunu biliyoruz. Sözü daha fazla uzatmadan şiddet tanıklıklarına bırakıyoruz.
Derleyenler:
Deniz Koloğlu: 1978 Ankara doğumlu. İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. 2004’ten bu yana Açık Radyo programcısı ve eski çalışanı. Şu anda Radyo Babylon’un müzik direktörlüğünü yapmakta. İstanbul’da yaşıyor.
Didem Gençtürk: 1982 İstanbul doğumlu. 2004’den bu yana Açık Radyo’da çalışıyor. Son görevi Yayın Koordinatörlüğü. İstanbul’da yaşıyor.
Gözde Kazaz: 1987 İstanbul doğumlu. Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Açık Radyo ve Yeşil Gazete’de yapımcılık, editörlük, muhabirlik yaptı; çeşitli dergilere yazılar yazdı. Şu anda Agos Gazetesi’nde çalışıyor. İstanbul’da yaşıyor.
H. İlksen Mavituna: 1986 İstanbul doğumlu. İstanbul ve Galatasaray Üniversitelerinde felsefe eğitimi aldı. 2005’ten bu yana Açık Radyo’da muhabirlik ve editörlük yapıyor. İstanbul’da yaşıyor.
Saner Şen: 1974 Sivas doğumlu. Uludağ Üniversitesi İİBF mezunu. 1996 yılından bu yana foto muhabirliği yapıyor. 2007 yılından bu yana Nar Photos Ajansı fotoğrafçılarından. İstanbul’da yaşıyor.
İletişim yayınlarında sayfası
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.