Kıbrıslılar adaya geri döndü
Mustafa Akıncı her zaman bir outsider oldu ve sonunda haklı çıktı. Diğer adaylarla farkı Ankara başta olmak üzere bütün iktidar odaklarına olan mesafesiydi. Sözünü değerli kılan ve şimdi politikalarını etkin kılacak olan bu mesafe, bu bağımsızlık dilidir. Ankara tarafından küçümsenmesinin, dışlanmasının nedeni de… “Statükoya karşı, çözümsüzlüğe karşı, irâde için cevap Akıncı” Ankara’nın hazmedebileceği bir şiar olabilir mi? Nereden baksan Akıncı’nın seçilmesi Türkiye’nin koloni politikasının, diğer yanda pekçok siyasî ve akademik çevrede yaygın olan “çözümsüzlük çözümdür” kolaycılığının iflâsıdır.KKTC’de kolonlar dahi Kıbrıslılaştı.
Rum tarafına bakarsak, ne önceleri olduğu gibi sırtını Yunanistan’a yaslama, ne avro ve AB üyeliği, ne AB üyeliği sayesinde Türkiye üzerinde baskı kurarak sorunu bildiği gibi çözme taktiği, ne kuzeyi tecrit politikası, ne güney karasularında bulunan fosil yakıt piyangosu, ne de daracık alanda dünyada tek başına var olma stratejisi yeterli sonuç verdi.
Sonuçta çözümü ada dışında bulmaya çalışan beyhude çabalar her iki tarafı da Kıbrıs’a geri döndürdü. Ve böylece askerî müdahaleden 41 yıl Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşundan 55 yıl sonra ilk ciddî momentum oluştu.
Akıncı ve Anastasiadis sıfırdan başlamayacaklar. Federal Kıbrıs’ın temellerinin atılması için ziyadesiyle formül mevcut. Kıbrıs’ta çözüm konusunda tıpkı Keşmir ve Kudüs gibi onyıllardır üretilmiş devasa bir fikriyat ve neşriyat var. Annan Planı başlı başına bir ansiklopedidir. Yıllar boyu yapılan müzakerelerde esasen pekçok konuda anlaşma zemini tesis edilmiştir. Bu defa güven artırıcı karar ve uygulamayla ilerleneceği anlaşılıyor. Kapalı kapılar ardında kamuya açık olmayan ve sonuçta bezdiren müzakere sistemi yerine somut, halkı birebir ilgilendiren konularla ilerlenmesi yeğlenmişe benziyor. Bu yordamın Ankara’nın el altından olası manipülasyonunu da bertaraf etmesi mümkün. Nitekim Rum tarafı sabık cumhurbaşkanı Eroğlu’na getirdiği ve muhteremin reddettiği söylenen güven artırıcı önlemleri açıklamaya başladı. Dışişleri Bakanı Kasulidis KKTC’nin tanınmasına gerek olmadan Ercan havaalanının Türkiye dışından direkt uçuşlara açılmasının yollarının bulunduğunu belirtti. Varoşa/Maraş’ın BM gözetiminde açılması karşılıklı kabul gören bir diğer hayatî önlem. Keza Mağusa Limanı’nın açılması.
Gündemdeki diğer konu Ankara’nın ikide birde dile getirdiği garantörlük hakları. İngiltere, Türkiye ve Yunanistan ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasında imzalanan 1960 tarihli Garanti Antlaşması iki toplumun varlığını ve Kıbrıs’ın bağımsızlığını garanti eder. Kıbrıs’ın başka bir ülkeyle (Türkiye veya Yunanistan’la) birlik kurmasını ve adanın bölünmesine karşı garanti veriyor. Antlaşma, Ankara’nın fosil yakıt arama hakkına dayanak gösterdiği gibi ve Kıbrıs konusunda fikir serdeden kimi zevatın sandığı gibi Türkiye’nin KKTC üzerinde hak sahibi olması demek değildir. Ayrıca bölünmeden sonra hiçbir anlamı kalmamış bir garantörlük söz konusu olan. Yine de Türkiye askerî müdahale dâhil bugüne kadar bütün icraatını bu garantörlük hakkına dayandırdı. Ve hâliyle garantörlük adadaki müzakerelerde daima Türkiye’nin kırmızıçizgisi oldu. Yunanistan ise özellikle Kıbrıs’ın AB üyeliği sonrasında garantörlüğünün kadük olduğunu söyler. Yakın zamanda Dışişleri Bakanı Koças Yunanistan’ın garantörlükten çekilmek istediğini yineledi. İngiltere de bu yolu benimserse Ankara tek kalabilir. Üstelik Anastasiadis’in teklifleri arasında garanti konusunda ciddî bir alternatif olan Kıbrıs’ın NATO üyeliği bulunuyor.
Akıncı’nın cumhurbaşkanlığına gelmesiyle oluşan tarihî momentumun tek falsosu Ankara’nın hiddetli üslubu. Ne ki, bölgede ve dünyada iyice yalnızlaşmış Türkiye’nin adada ve ada dışında oluşan momentumu baltalama veya etkileme olasılığı sıfıra yakındır. Kıbrıs’ta kurulacak yeni devlet Ankara’ya rağmen, Türkiye’nin tecridini derinleştirecek şekilde kurulabilir.
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.