Ayşe Özer: FIŞKİYEYİ BİZ KIRDIK

esme nine 2

FIŞKİYEYİ BİZ KIRDIK

Yeni yıla dakikalar kala başkent Ankara, Avrupa’nın en büyük fıskiyesi ile tanıştı. Anka-Park’a kurulan fıskiyenin 120 metreye su fışkırtabildiği açıklandı. Ankara’nın geriye kalan en son yeşil alanı, eski Türkiye’nin Atatürk Orman Çiftliği, yeni Türkiye’nin Beştepe’sinde semaya su fışkırtarak hangi subliminal mesaj verilmeye çalışılıyordu acaba? Fışkiye meraklısı belediye başkanı konuşmasında şöyle diyordu: Size dünyanın en büyük fışkiyesini yaptık! Ege Mahallesi otobüs kuyruğu bir kat daha uzayacaktı, verilen mesaj buydu.

Ankara’nın hemen hemen her kavşağında ve yanından yöresinden kırpıla kırpıla küçücük kalan meydanlarında birer fıskiye bulunmakta, -ha bu arada biz Angaralılar fıskiye değil, fışkiye diyoruz bu göğe su fışkırtan nesnelere, başkanımızın talimatı bu yönde- belediyenin önündeki fışkiye de en değerlisidir bu fışkiyelerin. Öylesine değerlidir ki, bir gün devletin ideolojik aygıtı “çektim sıktım üç tane” der, vurur Ethem’i, akşamında yapılan açıklama şudur: “Belediyenin önündeki fışkiyeyi kim kırdı”? Eski Türkiye’nin simgelerinden Güvenpark’ı polis otobüsleriyle dolduran, parkın içinden geçişi kısıtlayan, o koca heykelin önüne ucube süs havuzları yapan zihniyet ertesi gün de çekip sıkan polisle gurur duyduğunu belirtir bir pankart asacaktır hemen fışkiyenin önüne. Fışkiye bir puttur, her öğün tapılası. Ebabil ne güzel kuştur, yollarına bakılası.

Ankara, Anadolu’nun tam ortası, her bahtı karanın görmek istediği yer, her yolun çıktığı Kızılay Meydanı bundan 20 sene kadar önce Güvenpark’ıyla, ağaçlarıyla, kuşlarıyla, balıklarıyla ne güzeldi oysa ki. Özgürlüğümüzün başkentinde süs havuzlarına emekçiler atılıyor meşhur ayazında. Tekel işçilerinin gölgesinden korktuklarını yıllar sonra öğreniyoruz tapelerden. İnsanın içini titreten soğukta gördüğümüz o büyük rüya ısıtıyor bizi.

Bilenler bilir, bir Esme Nine vardır Güvenpark’ta. Kuşyemi satarak geçimini sağlamaya çalışır. Güvercinleri sever Ankara halkı, Hrant’ı sevdiği gibi. Esme Ninenin kazandığı paraları süs havuzuna atan zabıta bihaberdir güvercinlerden. “Sıcacık bir kuş gibi gelip konmamıştır ki avuçlarının içine, umuttan korkmaktadır”. Pencere önüne konulan ekmek kırıntılarını görünce, tek başına yemeyip gidip arkadaşlarına haber veren güvercinler var bu coğrafyada iyi ki. O süs havuzlarının içindeki buz gibi suya atılan bozuklukları toplayan güvercinleri var Ankara’nın. Biz bu gri şehri bırakıp gidemiyorsak, yeni Samsun’umuz oluyorsa her sabah yeniden, hep o güvercinler yüzünden.

Fışkiye bir putsa, onu yıkmak İbrahimi bir harekettir. Boşuna aramayın, belediyenin önündeki fışkiyeyi biz kırdık. Bu daha başlangıç, bir gün Güvenpark’tan polis otobüslerinizi de kaldıracağız, estetikten yoksun Misket maketlerinizi de yıkacağız ve bir gün gelecek Meclis kavşağına bir küfür gibi diktiğiniz o yolsuzluk nesnesi kol saati anıtını da yıkıp, yerine kardeşimiz Ethem’in heykelini dikeceğiz. Ne varsa size dair hepsi silinip gidecek hafızamızdan. Ağaçlarla, balıklarla, kuşlarla ben amenna.


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.