Federal Kıbrıs ve düşmanları
Geçen hafta KKTC meclisinde bütçe görüşmelerinde Zorlu Töre âdeti üzere hamasî bir konuşma patlatır. Akabinde söz alan Doğuş Derya şöyle der: “Sürekli bir mağdur edebiyatıyla aslında savaşlarda sanki kazanan taraflar varmış gibi, bu ülkede bizden başka da insanların da acı çektiği bize unutturulmaya çalışıldı. (…) Kaybeden sadece biz olmadık. Bu ülkede bizden başka yaşayan insanlar da var; en az bizim kadar kayıp yaşadılar. Evlerinden kovuldular, mülklerinden oldular, tecavüze uğradılar. Kilise ilk defa 74 yılında kürtajı serbest bıraktı, o kadar çok Kıbrıslı Rum kadın vardı ki tecavüze uğrayan. O yüzden böyle kendi hakikatlerimizi haykırırken, bir başkasının da acı çektiğini, o düşman edebiyatı içinde nesneleştirdiğimiz, görmezden geldiğimiz kişilerin de insan olduğunu; barışı da, savaşı da insanların yaptığını unutmadan konuşmamız lâzım. (…) Federal tezden bakmak, aslında karşıdakinin hakikatiyle, acısıyla yüzleşebilmek demektir. Belki utanmayı hatırlamak demektir. Vicdanımız olduğunu da hatırlamak demektir (…) sadece geçmişe bakarak değil, aynı zamanda geleceği de kurma iradesini göstermek sorumluluğumuz olduğunu da görmek demektir.” Bu ifadeler üzerine kıyamet kopar ve bilumum müstemleke müessesesi kavruk zihinlerinin dar kelime haznesinden bildik ezberleri kusar, linçi başlatırlar. Hataylılar Kültür Derneği, Karadenizliler Kültür ve Dayanışma Derneği, kuzey Kıbrıs ODTÜ Atatürkçü Düşünceciler, KKTC Ülkü Ocakları, vs…
Ada’da Derya’nın sözünü ettiği federal tez etrafında kayda değer gelişmeler var. İlk kez bu çapta bir siyaset ortaya çıktı. Kıbrıslı Rum, Kıbrıslı Türk, Ermeni ve Marunî’ler tarafından 14 Aralık’ta kurulan Federal Kıbrıs İnisiyatifi şöyle diyor: “Federal Birleşik Kıbrıs’ın kurulması için bugüne dek resmi söylemlerce daim kılınan ezberleri bozmak ve kendi hakikati içine hapsolmuş bir gerçeklik algısından çıkıp “düşman” olarak konumlandırdıklarımızın hakikatleri ile yüzleşmek gerekir.”
www.yeniduzen.com/haberler/haberler/agios-sozomenos-arpalik-tan-baris-umudu-filizlendi/45341
Bu, bir iç dinamik olduğu ölçüde, AB, ABD, BM, Britanya, İsrail, Türkiye, Yunanistan endeksli olmayan bir ivme olduğu ölçüde çok değerli. Hesabı olmayan, milliyetçi ezber ve huzurları bozan, o yüzden tepki çekecek bir inisiyatif.
Nitekim vekilin konuşmasının başka bir yerinde hatırlattıklarına bakalım: “Bugün RIK Televizyonunda ki devlet televizyonudur, 63-74 arası Kıbrıslı Türklerin yaşadığı acılar konuşuluyor. Kıbrıslı Rumlar bir şeylerle hesaplaşmaya başladı. (…) bu hareketlenmenin olduğunu görenler her iki tarafta da bundan rahatsız oluyorlar. (…) Çünkü federal bir Kıbrıs uluslararası düzen içerisinde yerini aldığında, bugün bu hukuk dışı yaşadığımız düzendeki bir sürü taş yerinden oynayacak.” Derya’nın konusmasi: www.youtube.com/watch?v=lr-Q-tzg_3s
Aynı minvalde önceki cumhurbaşkanı Hristofiyas: “Kıbrısrum toplumunda, Doğuş Derya’nın cesur tutumunu olumlu bir hareket olarak görüp selamlayanların, benzer cesareti de göstermeleri gerekir. (…) 1974’te kadınlara tecavüz edip, çocukları öldürüp, silahsız esirleri infaz ederek, Muratağa/Maratha’yı, Atlılar/Aloi’yi, Sandallar/Sandalaris’i ve Taşkent/Tohni’yi kana bulayanlar bazı Kıbrıslırumlar değil miydi? (…) Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin güveni ve yeniden yakınlaşması tek başına Kıbrıs sorununun çözümünü getirmeyebilir, ama federal çözüme ulaşabilmemiz ve çözümün pratikte işleyebilmesi için gerekli olan bir koşuldur.” Doğuş Derya linçi tesadüf değil!
Not: Niyazi Kızılyürek Yeni Düzen’de Ada’daki tecavüzler konusunda tüyler ürpertici tanıklıkları yazmaya başladı. Mesele Amerikan, Rum, Sırp, Türk ordusu değil, insan denilen mahlûkun eli silahlı erkek cinsinin savaş denilen total kaos ortamındaki fıtratı.
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.