Alaz Kuseyri (@AlazKuseyri) Soma ziyaretini yazdı….

Photo: Bugün Soma'daydık. Hayatını kaybeden madencilerin ailelerini ziyaret ettik. Başka bir madende çalışan işçi bize şunları söyledi: Eskiden kahvehaneye giderdim, artık gitmiyorum. Çünkü kahvehanede hiç arkadaşım kalmadı... </p>
<p>Yaşanan facianın büyüklüğünü bu sözlerden daha etkili bir şekilde anlatan hiçbir şey duymamıştım.
Bu hafta sonu Soma’daydık. Hayatını kaybeden madencilerin ailelerini ziyaret ettik. Başka bir madende çalışan işçi bize şunları söyledi: Eskiden kahvehaneye giderdim, artık gitmiyorum. Çünkü kahvehanede hiç arkadaşım kalmadı…Yaşanan facianın büyüklüğünü bu sözlerden daha etkili bir şekilde anlatan hiçbir şey duymamıştım.

 

 

Gezimizden fotoğraf paylaşıp ne kadar süper insanlarız, bakın neler yapıyoruz havası yaratmayacağım. Eğer Soma’yı merak eden varsa yazımı okuyabilir:

 

Soma için ne yapabilirsiniz? Çok şey yapabilirsin. Kesinlikle Soma’ya gidin. Yalnız ya da arkadaşlarınızla… Dışarıdan biri gelip çocuklara ufak bir oyuncak verdiğinde bile insanların yüzü gülüyor, çünkü yalnızlar ve yarın ne olacağını bilmiyorlar. Öyle dışarıdan göründüğü gibi değil, sanki Türkiye’nin tamamı oradaymış falan gibi düşünmeyin.

 

Biz her gittiğimiz yerde büyüklerin ellerini öptük, küçüklere oyuncak verdik, acılarına ortak olmaya çalıştık. Oyuncağı seçmemizin nedeni ise çocukların ciddi derecede psikolojik olarak zedelenmiş olmaları. Ufak bir gülümseme… Birkaç dakika mı sürüyor? Varsın sürsün. Şu an ilk etapta ne yapabileceğimiz önemli. Birkaç dakika yüzünün gülmesini sağlayamadığınız birinin hayatını değiştireceğinizi mi sanıyorsunuz? Zaten biz onların hayatını değiştirmiyoruz, onlar bizim hayatımızı değiştiriyor. Öyle çok büyük işler yapıyoruz havalarına girmeyelim. Kimsenin iğrenç siyasi tartışmalarıyla, hesapçılığıyla, ama öyle yaparsak şöyle olur, şöyle yaparsak böyle anlaşılır, hem şimdi zamanı mı gibi sorularıyla ilgilenmiyorum.

 

Ziyaret ettiğimiz yerlerdeki insanların bilgilerini toplamaya çalıştık. İlköğretimden tutun üniversite çağına kadar küçük burslar bile ayarlamak çok önemli. “Devlet Baba”dan ne zaman ne geleceğini bilmiyorum. Oradan gelecek merhem de ayrı bir tartışma konusu, çünkü bu yarayı onlar açtı.

 

Ne yapabilirsiniz? Mesela bir çocukla arkadaş olun ve her hafta onu arayın. Derdiyle dertlenin, sevinciyle siz de mutlu olun. Arada yaşadığınız şehire davet edip maça gitmek çok mu zor? Ya da sinemaya gitseniz? Tiyatro? Lunapark? Tekrar tekrar söylüyorum, gidip acılarına ortak olmak çok önemli. Her gittiğimiz yerde sempatiyle karşılandık. Öte yandan bunlar ilk etapta yapılabilecekler.

 

Türkiye’deki taşeron sistemini değiştirmek, asgari ücretlisinden tutun da iyi maaş alanlara kadar herkese insanı şartlar sağlamak konusunda üzerimize ne düşüyorsa yapmalıyız. Üzerimize de şu an dağlar düşüyor, bu nedenle dağlar kadar iş yapmalıyız. Kamuoyu oluşturmak bizim elimizde. İnanmayan varsa sussun ve kimsenin enerjisini soğuk devlet dairesi gibi emip almasın.

 

Bugün iyi maaş alıyorum, evim fena değil, bankada param var, yaz tatillerim güzel vs diye düşünmeyin. Çürümenin yukarıya tırmanması an meselesi. Henüz sosyal haklar konusunda emekleme aşamasındayız. “Yurt dışında yılda 100 bin dolar alan madenci nasıl yaşıyor, Türkiye’de yılda 10 bin küsür lira kazanan madenci nasıl yaşıyor ve neden böyle?” sorusunun cevabını gerekirse her dakika düşünelim. Cevaplar çok basit görünse de aslında ülkeyi çökertmek üzere olan bir yozlaşmadan söz ediyoruz. Bu çürümenin boyutu Soma faciası yaşandığında bilmem kimin konserinden gülücükler eşliğinde video paylaşmaktan tutun da bugünlerde katıldığınız festivallerde hop hop hoplamaktan görünebilir. Tamam eğlenelim, ben de eğleniyorum da, eğlenmekten öte insan gibi davranmak daha önemli. Başkalarının acısına biraz saygılı olmayı öğrenelim.

 

Cevaplar çok basit, ama çok da derin. Bu ülkede tarihin en büyük iş kazalarından, pardon iş cinayetlerinden birinin daha iki hafta önce yaşandığını, iki haftadır hasta olan ve henüz bugün kendisine gelip gündemi takip etmeye çalışan birine anlatamayız. İlk sözü şaka mı bu olur. Yaşadığımız yozlaşma bizi toplumsal çöküşün kıyısına götürüyor. İşimiz zor. Kaybedecek zamanımız yok. Bugün bir şeyleri değiştirmeye, çevremizi insan olmaya davet ederek başlayalım.


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.