* Son bir yıl içinde epey prim kaybeden siyasilerden biri de Abdullah Gül olsa gerek. Internet Kanunu ve HSYK düzenlemeleriyle safını ilan etmiş oldu. Tabi ki siyaset topyeküncü değil, tarzıyla belki Erdoğan?dan hep farklı bir konumlanma içinde olacak ama daha geniş bir açıdan bu iki yoldaş aynı siyasetin parçaları olmuş oldular. Hatta bazı bakımlardan Abdullah Gül daha büyük hayal kırıklığı yaratıyor olabilir. Kendisine ulaşma bakımdan daha yakın olduğum zamanlardan biliyorum ki Türkiye?deki internet engellemeleriyle ilgili nesnel açıklamalar yapıldğında o yine olayı Google?a vergi olayına dayandırmıştı. Gezi direnişi sırasında imzaladığı alkol düzenlenmesini de unutmayalım. Farkını göstermek için en azından veto hakkını kullanabilirdi ama o topyekün uyumu tercih etti. [Gezi sırasında] Cumhurbaşkanı konumundaki birinin azarlanmasına rağmen tavır almamasını nasıl karşılamak gerekir bilemiyorum ama başka da yorum yapmayacağım bu konuda. Belki bazı arkadaşlar ona hiç güvenmediler, ben de yine de biraz pay bırakmıştım, son yasamalarla yanıldığımı kabul ediyorum.
* AKP?ye herşeye rağmen desteğin başka bir neden Kürt Barış süreci olarak gösteriliyor. Kategorik olarak birkaç istisna dışında Türkiye islamcılığının Kürt sorununa yönelik yapıcı bir söylem geliştirmediğini söyleyebiliriz. Bu süreç zoraki olarak gelişmiştir. RTE daha 2 sene öncesine kadar Kürt hareketine kadar gayet saldırgan bir tutum takınmış, ama askeri başarısızlıkların da etkisiyle yeni bir stratejiye geçmiştir. Bazı AKP?li arkadaşların barış süreci sekteye uğrayacak şeklindeki kaygılarını ilginç buluyorum. 2 yıl öncesine kadar böyle bir kaygı yokken. Ne yazık ki tamamen pratik politikalarıyla şekillenen bir anlayış. Tabi ki istisnai durumları kaybediyorum. YİNE DE nedeni nolursa olsun son zamanlarda Türkiye?de meydana gelen en olumlu süreçlerden biri olan bu sürecin devam etmesini- AKP?siz de olsa dilerim- Umarım savaş dönemi nihai olarak biter. Ama nesnel olarak fikrim RTE?nin batı illerinde gücünü konsolide ettikten, önündeki en büyük rakibi olan Cemaat?i tasfiye ettikten sonra bölgeye karşı yeni bir sefer başlayacağı yönündedir?
* Kürt sorunundan başlamışken Cemaat?in 2 büyük günahı gibi gözüken duruma dikkat çekmek isterim. Bunlardan birincisi Cemaat liderliğinin epey anti-Kürt gözükmesidir. Öteden beri Cemaat bünyesinde gördüğüm yüksek milliyetçilik tonu beni rahatsız eder. Gelinen şu noktada klasik Türk milliyetçiliği Kürt illerinde işlemeyecektir. Belki de durum böyle değildir ama AKP?nin artık nadiren başarılı olduğu algı yönetimi çabalarından biri buradadır. 2. büyük günah ise İran konusundadır. Burada hem jeo-politik hem de mezhepçi kaygılar öne çıkıyor gibi geliyor. Cemaat yanlısı bazı Twitter hesaplarındaki küçümseyici üslup- Persler, acemler vb- ve de mute nikahı gibi en klişe sünnici iddialar üzerinden AKP?ye saldırmak kendi konumlarını zayıflatmaktadır. Ayrıca sünnicilikte AKP?lilerin Cemaatle yarışabileceğini de eminim. Bazı İranlılarla olan ilişkilerinin tamamen pragmatik olduğuna şüphem yok. İran yerine başka bir ülke olsaydı aynı ilişkiler ortaya çıkacaktı. Para-sevici bir yapılanmanın mezhep kaygısı olduğunu da sanmıyorum.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.