Peki, o sandık demokratik mi?
Sandığa dört ay kaldı. İktidarın sandığın sonuçlarından ibaret demokrasi anlayışı mâlum. Bir kere kazandın mı bir sonraki seçime kadar sınırsız bir icraat hakkın doğuyor. Meşruiyetini de seni seçen çoğunluktan aldığından bir sonraki seçime kadar verilecek hesabın da yok. Bugün, varolan bütün denge ve denetleme sistemlerinin AKP iktidarı boyunca kadükleşmesinin nedeni bu ?hesabı sandıkta veririz? mantığıdır.
Şimdi, bu kavruk ve çağdışı demokrasi anlayışına temsiliyet babında bir kredi açalım. Farz edelim ki gelecek seçimlerde iktidara oy verecek olan kitlenin tercihi özgür iradesiyle tecelli ediyor. Ancak bu varsayımın doğru olabilmesi için asgarî koşulların yerine gelmesi gerekiyor. Dolayısıyla soru şu: sandığa giden yol ne kadar demokratik? Asgarî koşullar arasında en başta siyasî partilerin şeffaf işleyişi, seçim sistemi ve temsil adaleti var. Kamuoyunun tartıştığı, nisbeten iyi bilinen bu koşullar fevkalade sorunlu.
Mevcut partilerin gayridemokratik yapıları, aday belirleme süreçlerini parti patronlarının paşa keyfine terk etmiş durumda. Bunun sonucu olarak ister merkezî ister mahallî seçimler olsun, adayların temsiliyeti son derece yetersiz. Misalen önümüzdeki ilk seçimde sandık yerel seçim için bile değil?
Böylesine gayridemokratik bir aday belirleme sonucunda seçmenin önüne çıkan aday, liste usulü nisbî temsil seçim sistemi sayesinde seçmenin iradesinden azade. Demokrasi fukarası tabloyu temsil adaletsizliği tamamlıyor. Baraj üzerine söylenecek söz dahi kalmadı.
Sandığın kararını derinden etkileyen bu sorunlu seçim sistematiğine AKP iktidarı boyunca iki önemli husus daha eklemlendi. Tarafsız haber alma ve bilgilenme zaafı ile Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararları.
AKP iktidarından önce de haber ve bilgi akışında her zaman zafiyet mevcuttu ancak basının bağımlılığı artık had safhada. Böylesine sakat bir enformasyon ortamında özgür seçmen iradesinden bahsedilemez.
Kasım sonunda Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Stockholm?de şeffaflık ve basın özgürlüğüyle barış ve istikrar arasındaki ilişkiyi masaya yatırdı. AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatoviç ile Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EJF) eski Başkanı Arne König Türkiye?den bahsettiler. Mijatoviç hapisteki 64 gazetecinin durumunu hükümetle görüştüklerinde bir kez daha bu gazetecilerin terör suçu işledikleri cevabını aldıklarını hatırlatmış. Şu tesbiti değerli: ?Toplumda çoğunluk eğer ifade özgürlüğünü bilmiyorsa terörle mücadele kanunlarının gazetecilere karşı kullanılması normal olarak görülüyor. Gazetecileri terörist olarak damgalayanlar bizleri kandıramazlar.Medya seçimler ve demokrasi için de çok önemli işlevler görmektedir.?
New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi CPJ?nin 2013 raporu yayımlanmak üzere. Geçen yıl Türkiye 49 gazeteciyle listede İran?ın ardından ikinci gelmişti. CPJ Yönetim Kurulu Başkanı Sandra Mims Rowe bu yılda Türkiye?nin başa güreşeceğinden emin.
Ve YSK meselesi. Sabah?ın haberine göre YSK başkanı Sadi Güven ?Aday olacak bakanların durumunu da tartıştık. Oy birliğiyle bakanlıktan istifa etmelerine gerek olmadığı yönünde ilke kararına varıldı? demiş. Şimdi aday-bakanlarımızdan ellerindeki iktidarı ve imkânları seçimde kat?iyen kullanmayacaklarını bekleyeceğiz. Öyle mi?
Aynı YSK geçenlerde kendilerine Adalet Bakanlığı tarafından iletilen, seçmen sayısı ile ilgili bir CHP milletvekilinin soru önergesini geri çevirdi. Gerekçe şu: ?seçmen sayısı, seçimlerde basılan oy pusulası ile kullanılan oy pusulası sayısı? gibi bilgileri ?kurulun yargısal niteliği nedeniyle milletvekillerinin yazılı soru önergelerine yanıt verilemeyeceği?!
Sandığa giden yol ne kadar demokratik diye sormuştuk.
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor…
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.