Lüzumsuz projeler toplantısı
Hükümet, halk ve işbitirici taifesinin bayıldığı çılgın projelere dünyada ?lüzumsuz proje? deniyor. Kibrin tetiklediği zırvalar buraya da mahsus değil. Bu küresel gidişata küresel itiraz hızla çoğalıyor. Temmuzda, dayatılan lüzumsuz projelere karşı üçüncü küresel konferans gerçekleşti. Sonuçları şu bağlantıdan okunabilir: http://drittes-europäisches-
Yarın ve pazar günü Yeşil Düşünce Derneği Yunanistan?dan Yeşil Enstitü ile birlikte bu devasa sorunu masaya yatırıyor. Bulgaristan, İtalya, Romanya ve Yunanistan?dan lüzumsuz projelerle mücadele örnekleri ve bizim çılgın projelerimizin anası ?Kanal İstanbul? ile ilgili bir bilimsel sunum ve daha bir dolu yeni bilgi ve tartışma. İstanbul?da Taksim Hill otelinde? http://web.yesildusunce.org
Çoğunluk daima haklı mıdır?
Şöyle bir önkabul var: Çoğunluğun temsilcisi olan iktidar, politikalarını o çoğunluğun doğruları (ve kutsalları) üzerine bina eder. Ötekilere de yutkunmak, hayal dünyalarında yaşamak, (gelecek sandığa kadar) sabretmek, boyun eğmek ya da terk edip gitmek düşer. Çoğunluğun taleplerinin mi iktidarın politikalarını yoksa iktidarın mı bu talepleri belirlediği (yarattığı) tartışılır. Ama tartışmayı arzu ettiğim bu bile değil. Şu veya bu şekilde ortaya çıkan politikalar umumiyetle hatalı. Tepeden dayatmacı İttihatçı-Kemalist iktidarın politikaları ne kadar sorunlu idiyse haklılık karinesi çoğunluk olan bugünkü iktidarın politikaları da o kadar sorunlu. Tek fark sırtını çoğunluğa dayaması! Önemli, ama haklılık, doğruluk için kâfi değil. Zira bu aşamada işin içine küresel ölçek, kıyas ve bilgi giriyor.
Birkaç yıldır ve özellikle 2011 seçiminden sonra memleketin üzerine boca edilen fizikî ve şifahî zırvanın farkındasınız. Kriz yönetimi, barış inşası, dış ve iç politikada mezhepçilik, kent yönetimi, yol ağı, yapısal ekonomik reformlar, çalışma hayatı, şeffaflık, hesapverebilirlik, israf, tasarruf oranı, ademimerkeziyetçilik, tüketim toplumu, tarımın lağvedilmesi, doğa koruma, nükleer politika, bireysel özgürlükler, azınlık politikası, ahlakçılık, tüm bu konular vahim mühendislik hata ve noksanlarıyla malul. Çoğunluk olmak ve çoğunluğu temsil etmek doğruyu bulmak için yetmiyor!
İş cinayetleri
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (www.guvenlicalisma.org) 2011 ekim ayından bu yana her aybaşında iş cinayetleri raporunu açıklıyor. Yılın başından eylül sonuna dek 862 işçi iş kazasında öldü. İşe gidip gelirken trafik kazasında ölenler dâhil değil. Türkiye?nin iş ve çalışma hayatı sicili dünya standartlarının çok gerisinde ama Çin?e çok yakın. En son AB İlerleme Raporu?nun çektiği fotoğrafta sendika üyeliğinden ötürü işten atılmaya karşı güvencelerin kaldırılmış olması; toplu iş sözleşmesi yapılması için gereken yüksek ve kümeli barajlar; grev dâhil eylem yapma hakkındaki kısıtlamalar; kamu görevlileri için açık grev yasağı; 6-17 arasında olan çocukların hâlâ %5,9?unun çalışması gibi temel sorunlara dikkat çekiliyor.
Bütün bu sorunların ele alındığı Sosyal Politika faslının müzakereye açılmasının önündeki engeller sadece Türkiye kaynaklı. Rapordaki ilgili paragraf zaten şu tespitle başlıyor: ?kayıt dışılık ve mevzuatın yetersiz uygulanması nedeniyle, iş gücünün yaklaşık %40?ı iş hukukunun sağladığı korumalardan faydalanmamaktadır.? Kalkınırken hukuk da ne ola ki usta?
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada yayınlanıyor.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.