Cengiz Aktar: “Eski AKP ve yeni dinamikler

 Eski AKP ve yeni dinamikler

 

 

Justice and Development Party Logo
Justice and Development Party Logo (Photo credit: Wikipedia)

 

Bir yıl önce AKP?nin geriye gidişine istinaden şunları yazmışım: ?Oysa AK Parti millîci matrixi dolaylı olarak örseledi. Sorunların en devasa olanı ile cebelleşerek iktidarı aldı. Bu toprakları modernleştirmek uğruna hallaç pamuğu gibi atmış, halkın tamamını gayrimeşrulaştırmış olan İttihatçı-Kemalist ideoloji ve bu ideolojinin cismanî vasıtası olan askeriyeye kafa tutmakla kalmadı. Bunların gayrimeşrulaştırdığı mütedeyyin kitleye iade-i itibarda bulundu ve böylece o ideolojinin temel varlık nedenlerinden en önemlisini yerinden oynattı. Oynatır oynatmaz aynı ideolojinin diğer kurbanlarının sözünü özgürleştirdi. Millî ezberleri ister istemez bozdu.

 

 

 

Ama partinin reformcu iştahı giderek kapandı, aksine konsolidasyon dönemine girdik çoktandır. Duran bisikletin düşmesi nasıl mukadderse reform yapmayan bir AK Parti?nin toplumun gerisine düşmesi de kaçınılmazdır. Siyasî irade eğer temsil ettiği dışında kalan mazlumlarla empati kuramaz, yüzleşmeyi toplumsallaştıramaz ve yeni bir birlikteliğin temelini atamazsa bu toprakların millîci matrixi yeniden başını doğrultacak ve partiyle birlikte Türkiye?yi de içine çekecektir.

 

 

 

Ne var ki restorasyon çok sancılı, sıkıntılı ve sert olacak. Çünki İttihatçı-Kemalist tasavvurun icadettiği homojen ulus çatırdadı. Yerine gelmesi gereken toplumsal birlikteliğin tarifi ve terkibi memleketin istikbalinin yönünü de tarif edecek. Ama çatırdayanı yapıştırmak, Millî Görüş tutkalıyla da olsa artık pek mümkün değil.?

 

 

 

Bugün yazılsa Millî Görüş?e belki ?devletleşmiş? ve ?tüketim toplumuyla kudretlenmiş? sıfatlarını eklemek gerekir. Sancı, sıkıntı ve sertliğe gelince,bugün terazinin bir kefesinde devletleşmiş ve parayla tanışmış Millî Görüş diğerinde ise üç dinamik var: 28 Mayıs Gezi Krizi?nden doğan dinamik, Kürtlerin tek başlarına götürdükleri barış süreci dinamiği ve küresel izleme.

 

 

 

28 Mayıs bütün itibarsızlaştırma çabalarına rağmen geri dönüşsüz bir dinamik olarak toplumsal hayatta yerini aldı. Farklı biçimlerde ve farklı konularda işlemeye devam edecektir. Hele iktidarın rant ve inşaat iştahı sürdükçe Gezi Parkı ve ?Taksim İnsansızlaştırma? projelerine karşı oluşan itirazın benzerleri görünür, duyulur olacaktır. Nitekim Gezi Ruhu şimdiden, İstanbul Yedikule Surları ve Kuzey Ormanlarının imhasına yol açacak projelere karşı gelişen itirazları gündeme taşıyor. İktidarın, danışsız, denetsiz ve düzensiz iş yapmanın önünü açan mevzuat değişiklikleri itirazları hukukî düzleme taşıyor. Tekrarda her vakit fayda var: çevresel itiraz marjinal bir siyaset değil, siyasetin merkezi. Sadece, temel sorunlarını çözüp toplumsal birlikteliğini tanımlayamamış Türkiye?de marjinal sanılıyor. İktidarın bu dinamiğe verebildiği karşılık yok. ?Milyarlarca ağaç diktik?, ?en çevreci biziz? zırvaları ile polis şiddetinin dışında?

 

 

 

Gelelim temel sorunların ağababasına. Kürt çatışmasında Kürt siyaseti çatışmayı bıraktı, ama hükümetin çatışmayı bırakıp bırakmadığı açık değil. Lâf çok ama icraat şimdilik pekzayıf. Oysa Kürt siyaseti dönüşüyor, memleketi siyasete davet ediyorTürkiyelileşiyor, anayasada en cesur ve demokratik teklifleri masaya getiriyor, memleketin bütün sorunlarıyla ilgili soru önergeleri veriyor. Lice?de olduğu gibi vahim kazalar olduğunda eskisi gibi misilleme yapmıyor, alttan alıp siyasete çağrıyı sürdürüyor. Ancak nereye kadar ve ne kadar zaman?

 

 

 

Üçüncü dinamik, küreselleşmenin getirdiği izleme ve hesap verme mekanizmaları. Kuzey Kore değilsen küresel göz üzerinde! Başbakan ve yakın çevresi gibi ?takmam? demek mümkün değil zira bedeli var. Hele Türkiye gibi iktisaden araftaysan. Döviz getiren doğal kaynağın yoksa, tasarruf nedir bilmiyorsan, buna mukabil israfta üstüne yoksa, katma değerde yetersizsen, eğitimli ve vasıflı genç yetiştirmede en gerilerdeysen, siyasî riski artırmada üstüne yoksa?

 

 

 

Küresel izlemenin başat kurumları Avrupa?da. Temel hak ve özgürlüklerdeki ihlaller, Avrupa kurumlarıyla olan ilişkilere zarar veriyor, AB üyelik sürecini olumsuz etkilemeye devam ediyor ve iktidarın bölgesel iddialarını çürütüyor. Hükümetin dış dinamiğe verebildiği cevap ?düşünce hürriyetinden dolayı cezaevinde olan yoktur? cümlesinden öteye geçemiyor.

 

 

 

Devlet partisi olmuş ve lidere her durumda biat eden bir AKP?nin iç ve dış dinamiklerle sinerji yaratması çok zor görünüyor.

 

Bu yazı ilk olarak Taraf’ya yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor…

Enhanced by Zemanta

Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.