Serhatcan Yurdam (@syurdam): Ne mutlu 23 Nisan’ı bayram zannedene

Ne mutlu 23 Nisan’ı bayram zannedene

Başbakan 2006’da yaptığı bir konuşmada,  “Güvenlik güçlerimiz çocuk da olsa, kadın da olsa, kim olursa olsun, eğer terörün maşası haline gelmişse gerekli müdahale ne ise bunu yapacak” demişti. Elbette ‘müdahale’nin sınırları, “müdahale” edecek kişi ve kurumların inisiyatifine bırakılmıştı.

Başbakan “gerekeni yap” deyince onun “polis kardeşi” de ne yapacağını iyi bilir, bildi.

2009 yılının 23 Nisan’ını hatırlayalım:

Polis, Hakkari‘deki bir eylemde “PKK lehine slogan attığı için” 14 yaşındaki Seyfi Turan’ı “yakaladı” ve silahıyla kafasına vura vura yaraladı.

Olayın üstünde üç ay geçtikten sonra yapılan haberlerden, Seyfi?nin konuşmakta güçlük çektiğini, konuşamadığını öğrendik.

 

      

 Polis Seyfi Turan?ı öldüresiye döverken? Kaynak: ntvmsnbc.com

 

E, ‘gereken’ bu ya, müdahale yapılmıştı…

Aynı gün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, meclis konuşmasında şöyle diyordu:

“23 Nisan Milli Egemenlik bayramı, aynı zamanda dünyada ilk ve tek Çocuk Bayramı olarak bütün insanlık için barış dolu aydınlık bir gelecek çağrısıdır. Bu çağrıda, bu bayramı çocuklara armağan eden Türkiye Büyük Millet Meclisimizin ilk Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk?ün güçlü sesi vardır. İnanıyorum ki, bütün çocuklarımız bu çağrıdaki ruh ve şuurla geleceğin müreffeh Türkiye?sini inşa edecek, barış içinde bir dünyanın kurulmasında önemli roller üstleneceklerdir.”

Başbakan’ın ?bütün çocukları? kimlerdi, bilemiyorum. ?Çocuk da olsa yapılacak gerekli müdahale?nin kurbanı olan Seyfi Turan var mıydı ?bütün çocuklar?ın içinde?

Ya da 12 yaşındayken “terörist olduğu gerekçesiyle” 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz?

Havan topuyla katledilen Ceylan Önkol? Ceylan… Hani savcılığın, soruşturmaya takipsizlik kararı verdiği bir çocuk ölümü…

Kürt çocukları ?güvenlik konsepti?nin kurbanları olabildiler ancak bu coğrafyada.

Haksızlık etmeyelim, bu anlayış Başbakan Erdoğan’la başlamadı. Cumhuriyet tarihi boyunca bu çocuklara ölme şansı verildi ancak. Fakat Başbakan, miras aldığı devlet geleneğini sürdürmekten de geri durmadı.

Ölüm coğrafyasının başkenti: Roboski

Mesela Roboski… Kaç çocuk öldürüldü Roboski’de. Devlet “kaçakçılık” yapmak zorunda bıraktığı kaç çocuğa yine “terörist” olduğu bahanesiyle bomba yağdırdı?

Ve nasıl da yağ gibi üste çıkıldı. Doğru düzgün bir özür bile dilenmedi ailelerden. Sorumlular yargılanmadı.

Öğrendik ki Roboski katliamında “kasıt yok”muş;

Meclis komisyonunun hazırladığı ve onaylanan  Roboski raporu öyle diyordu.

Kasıt yoktu ama…

Aslan (17), Bedran (13), Bilal(16), Celal (17), Erkan (14), Karker (16), Mahsun (17), Muhammed (13), Orhan(14), Salih (16), Savaş (14), Serhat (16), Şervan (17), Şivan(16), Vedat (17), Yüksel (16) öldürüldü.

Ölüm coğrafyasının başkenti oldu Roboski…

Şarkıda da dendiği gibi, bize yalan söylediler.

Müreffeh Türkiye?nin kurbanı: Ahmet Yıldız

?Bütün çocuklarımızın bu çağrıdaki ruh ve şuurla geleceğin müreffeh Türkiye?ni  inşa edeceğine” inanan Başbakan, 2009’daki bu inancı sürüyordur eminim.

Ahmet Yıldız da “müreffeh Türkiye” idealine inanıyor olacaktı ki, canla başla çalışıyordu; hafta da 100 lira kazanmak için…

2013?ün mart ayında, 13 yaşındaki Ahmet çalıştığı iş yerinde, iş cinayeti kurbanı oldu. Müreffeh Türkiye?nin inşası için.

Türkiye İstatistik Kurumu?nun (TÜİK) 2012 verilerine göre Türkiye’de 893 bin çocuk çalışıyor. Türkiye çocuk emeği üzerinde yükseliyor.

Müreffeh Türkiye ve ?ulusal egemenlik?, Ahmetlerin, Ceylanların, ölü bedenleri üzerine inşa edildi, ediliyor.

Bayramınız, artık neyse kutladığınız, kutlu olsun.

Ne mutlu 23 Nisan’ı bayram zannedene.

Enhanced by Zemanta

Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.