Referandum bahisleri
Çözüm tam yol ilerlemese de cenaze konuşulacağına ?çözüm? konuşulmasında büyük hayır var. Çatışma çözümünün ne anlama geldiğini neredeyse hiç bilmeyen bir memlekette yaşıyoruz ve bu işlerin ?hadi öpüşün barışın? diyerek olmayacağı açık. Tarafların belagatlerinde yüz seksen derecelik dönüşümler var ama yeni dilin uygulamaya dönüşmesi için gereken kurumlaşma daha ortada yok. Müzakerelerin tam teşekküllü hâle gelmesi zaman alacak. Bu işin siyasî ya da resmî tarafı. Verilen tepkilere bakınca göze çarpan iki husus var.
Birincisi, eğer istihbarat ve asayiş vazifelerini yapmazlarsa Karadeniz?deki ?Kürt avı? egzersizlerinden daha çok görürüz. Buram buram Ergenekon kokan bu kepazelik, arınma çalışmasının sonlanmadığını açıkça gösteriyor. Çözüm, ?gericilik? ile ?bölücülüğün? yani Ergenekon?un iki kadim hedefinin ortak marifetiyle gerçekleşeceği ölçüde mücadelesinin artık tek hedefi durumuna gelmedi mi?
İkincisi, çözüm-anayasa-başkanlık üzerinden at yarışı bahsi lezzetinde cereyan eden tuhaf tartışma. Önkabul şu: BDP?nin, TMK reformu, anadilde eğitim, gerçek bir ademimerkeziyet ve vatandaşlık tanımı konusunda yol alınacağını gördüğünde başkanlık sistemine ?evet? diyeceği. Oysa bunların hepsi ülkenin demokratikleşmesinin önünü açacak temel reformlar. Hükümet bu reformları içeren bir başkanlık sistemi düşünüyorsa zaten mesele yok. Ama partinin başkanlık sistemi sözcülerinden bu reformların yapılacağı konusunda hiçbir ciddî öneri hatta işaret dahi gelmedi. Yakın zamanın en cevval anayasa taraftarları bugün, kalıcı altyapısı olmayan bir ateşkes karşılığında anayasayı unutmaya da razılar, o ateşkesi eninde sonunda bozma potansiyeli taşıyan Türk tipi başkanlık sistemini onaylamaya da?
Anayasa?ya süre gerekiyor
Anayasa yazımı konusunda çok deneyimli olduğumuza dair bir rivayet var ya? Bu nedenle yazımın öyle yıllar alması anlamsızmış? Herkes bir son tarih koyma peşinde. Oysa Türkiye?nin zamana ihtiyacı var. Betondan inşa edilmiş homojen ve laik ulusun çatırdamasıyla ortaya yeniden çıkan farklılıklar bu topraklarda nasıl bir arada yaşayacak, 21. yüzyılda toplumsal kontrat neye benzeyecek? Bu temel sorunsala koşut olarak, yeni çözüm ile yeni anayasa arasındaki doğal etkileşime bir sontarih koymak da mümkün değil. Anayasanın içeriği çözümü, çözümün içeriği anayasayı etkileyecek. Ve ne çözüm ne anayasa kolay ortaya çıkmayacak. Buradan bakınca başkanlık histerisi sadece anayasayı değil çözümü de akamete uğratma potansiyeli taşıyor.
Yazım süresi ve deneyimlilik meselelerine bir de dış pencereden bakalım. Doğu Avrupa 1989?dan itibaren totaliter yönetimleri birer birer tasfiye ederken ortaya devasa bir kurumsal ve kuramsal karadelik çıkmıştı. AB üzerinden dünyaya açılmaya hazırlanan bu ülkeler hukuk altyapısı anlamında başka bir gezegenden gelmekteydiler. Avrupalı kurumlar, BM, NATO, OECD hepsi Doğu Avrupa?nın yeni hukukî temellerini atmasında destekçi oldu. AB?nin meşhur Kopenhag Kriterlerinin çıkış noktası budur. Avrupa Konseyi de desteğini esirgemedi. Her ülkede, artık kapanmış bulunan irtibat ve bilgi noktaları açtı. 1989 depreminin hemen akabinde 1990?da bağımsız hukuk uzmanlarından oluşan Venedik Komisyonu?nu kurdu. Komisyonun Doğu Avrupa?nın anayasa yazım süreçlerine katkısı büyüktür.
Türkiye Doğu Avrupa için başlayan bu hukuk seferberliğine uzak kaldı. Avrupa Konseyi?nin irtibat ve bilgi noktası açmasını Avrupa Konseyi?nin desteğine ihtiyacı olmadığı iddiasıyla reddetti. Venedik Komisyonu?nu yakın zaman kadar pek ciddiye almadı. Kopenhag Kriterlerine başında ?biz kıdemli adayız, zaten moderniz? diye epeyce mızmızlandı. AB uyumu çerçevesinde atılan adımlara rağmen sonuçta hukuk altyapısı babında bugün bulunduğu yer Doğu Avrupa ülkelerinin gerisindedir.
Venedik Komisyonu geçenlerde anayasa için teknik desteğini yineledi. Başkan Gianni Buquicchio buralardaydı, mülâkatlar verdi. AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu?nda yeni anayasa üzerine konuştu. Alaturka başkanlığın tehlikesine dikkat çekti. İddianın aksine Türkiye?nin dendiği kadar engin bir anayasa yazma uzmanlığı filan yok. Bir defa anayasasını ilk kez kendisi yazıyor; ?halkın ne istediğini bilenler heyeti? değil. Dolayısıyla uzmana, zamana ve aklıselime ihtiyacı var.
Türkiye gibi ağır sorunlarla cebelleşmiş iki ülke Güney Afrika ve Polonya?da anayasa yazım süreçleri ilkinde beş yıl, diğerinde sekiz yıl sürdü. Change.Org üzerinde başlamasını beklediğim yeni imza kampanyası ?Anayasaya Süre Tanı?!
Bu yazı ilk olarak Taraf’ta yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor…
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.