Bir süredir Milli Eğitim reformunun İstanbul Fatih’teki tezahürlerine ilişkin şeyler duyuyorum. Vefa civarındaki bir ilkokulu okul açılmadan hemen öncesi apar topar İmam hatip yapıyorlar, esnaf babalarla sabah okullarına gelen çocuklar dahil herkes ortada kalıyor; sağda solda okul bulmaya kalkışıyorlar; mağduriyetlerinden dolayı eylem yapıyorlar. Başka bir okulda öğretmenlik yapan bir başka arkadaşın okulu da aynı akıbete uğruyor ve kaç yıl okuttuğu ilkokul öğrencilerinin sürgün gibi 3er 5er civar okullara dağıtıldığını görüyor. (Bu arada bunları hep AKP seçmeni arkadaşların yakınmalarından öğreniyorum). Bizim nice edebiyatçımızın, Akif’in okuduğu, Fatih’in en itibarlı ilkokulu Taş Mektebi’ni de imam hatip yapıyorlar. Bu seçkin okulda güzel güzel okurken darmadağın olan çocuklar ve Taş Mektebi yok artık. Ömer Dinçer’in öğretmenlere hakaretlerini; “yemlenme” olaylarına girmiyorum bile. Hele 4+4+4 üzerine uzun vadeli eleştiriler, doğru dürüst stratejik planlaması yapılmadan yangından mal kaçırır gibi yeni bir sistem tatbiki gibi konulara sıra bile gelmiyor. Sanırım herhangi bir ülkede herhangi bir hükümet; veya Türkiye’nin geçmişindeki herhangi bir yönetim bu kadar mini mini çocuklara, öğretmenlerine bu kadar eziyet çektirse istifa etmese bile gensoruyu zor atlatırdı. 28 Şubatçı zorbalar bile o kadar dezenformasyon, medya üzerinden beyin yıkama operasyonlarına rağmen sanırım bu kadar imam-hatip husumeti ve “imam-hatip mağduru” yaratamazdı. “Bütün okullar imam-hatip olacak vari” ganimetçi söylemlere ram olalım diye bütün bu saçmalıkları yutalım mı isteniyor? Beceremediniz bir işi işte her şeyi de elinize yüzünüze bulaştırdınız kabul edin artık….
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.