Esas hadise o fındık ağaçları
Mihri Belli, 2002 yılında Harman?da yayımlanan Serkan Seymen imzalı röportajının bir bölümünde, Diyarbakırlı bir ailenin köyünü terk etmek zorunda bırakılıp şehre gelmesini, aileden yaşlı bir adamın köyündeki kiraz ağaçlarının bakımını yapmak için arada bir ortadan kaybolmasını anlatır ve şöyle der: ?Esas hadise o kiraz ağaçları?
Köylerini terk etmek zorunda bırakılanların yanında doğduğu yerde doyamadığından büyük şehre çalışmaya gelenler doldurur kara trenleri. İzmir?in kızı deniz, denizi kız, sokakları hem kız hem deniz kokar. İzmirli bu lafı ağzını doldura doldura söylerken Kadifekale?yi düşünmez. Bu memleketin trenleri Kürt kokar oysa ki. Bazen günlerce süren tren yolculuklarında, köyden getirdiği azığını açıp trende yer öğününü. Nüfus kalabalıktır, her istasyonda durur da tren, karın doyurmak için çıkılan yolculukta elde avuçta kalan da yemeğe içmeye harcanamaz. Kompartımanda yemek yapılır gerekirse. Haşlanmış yumurta ve yeşil soğan kokusu, yazısı silinmiş kar beyazı Mintax kovasındaki cacığın kokusuna karışır.
Devlet, bir yerde biriken bir şeyi halka zorla yedirmesini iyi bilir. Toprak Mahsulleri Ofisinin silolarında biriken mercimekleri halka ?yedirme? çabaları çerçevesinde Mercimek Ayşe?nin yaptığı mercimekli yemek tarifleri vardı, bir baklavası eksik. 100 gr mercimek şu kadar ete bedeldi, halk ?et yiyemiyorum? diye boşuna üzülmesindi. Bir aralar da ?aganigi, saganigi? diye diye silolarda biriken fındıklar yedirildi bu kez de. Bir kısmı okul çağındaki çocuklara verildi de aflatoksinden zehirlendiler. Devletin rutubetli depoları, her zaman olduğu gibi çocuklara işkence etmeye devam ediyor.
Diyarbakır?dan Kocaeli?nin Kandıra ilçesine mevsimlik işçi olarak fındık toplamaya gelen bir aile, çocuklarını mutlu etmek için denize götürür. Suya giren çocuklar dalgalara kapılarak boğulur. Sahilde annelerin ağıtları çınlar. Dicle?nin Fırat?ın kenarında yakılan ağıtlar hırçın Karadeniz?in kıyısında yankılanır bu kez. Olsun İzmir?in sokakları hem deniz, hem kız kokar.
Rüyada fındık ağacı görmek, gözyaşı dökeceğiniz bir olaya delalettir rüya tabirleri kitaplarına göre. Şeyhmuz, Emin ve Nurullah daha önce görmüşler midir ki fındık ağacını, rüyalarında görsünler?
Fındık, kökleme denilen küçük fidanlar halinde, kırk elli santimetre derinlikte kazılmış toprağa, yerine göre dört ile altı metre aralıkla ocaklar halinde dikilir. Ocağın sık olması verimi azaltır. Fındık ağacı dört beş metre boyundadır, dalları narindir, Tanrı?nın nurunun ilk defa fındık ağacına indiği rivayet olunur. Araplar, elinde fındık dalı bulunan bir kimsenin, kendini bütün kötülüklerden koruyabileceğine inanır. Müslüman inanışına göre fındık bir cennet meyvesidir. Sarp kayalıklarda yetişen narin fındık ağaçlarının hasadı kırılgan çocuk elleriyle yapılır bu topraklarda.
Esas hadise o fındık ağaçları olur, köyde kalan kiraz ağaçları zorla unutturulur. Silolarda fındık biriktikçe aflatoksin bir halkın damarlarına sızdırılır. Zorla yedirilen mercimek gaz yapar da patlar mı bir gün?
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.