Cengiz Aktar: Millîci matrix

Millîci matrix

Nazar-ı dikkatinizi celbetmiştir. Eski elitin yeni elitle buluşma noktası, ortak paydası milliyetçilik. Daha vahimi, eski elit halefini milliyetçilik üzerinden kuşatıyor ve zihnen ele geçiriyor. Diyeceksiniz ki halef-selef zaten bu yolun yolcusu; Başbakan 2014?deki başkanlık stratejisini milliyetçilik (ve inşaat) üzerine oturtuyor. Yalnız, AK Partinin çıraklık döneminde uyguladığı reformcu siyaset millî ezberleri bozucu dinamikler taşıyordu. Bu dinamikler doğal olarak milliyetçi hesapları da bozucu nitelikteler.

 

Bakalım resme. Bugünkü kuşatma (ve gönüllü kuşatılma) Türkiye?nin asırdır çözemediği sorunlar üzerinden yürüyor. Hâliyle. Harekâtın favori temaları, üzerlerinde ?millî inkâr mutabakatı? sağlanmış olan gayrimüslim, Kürt ve Alevî mağduriyetleri ile yeni dışpolitikada zaman zaman kullanılan savaşçı tehditkâr dil. Medyanın ezici çoğunluğu, yargı, sözümona kontrol altındaki askeriye ve hariciyenin bir kısmı kuşatmanın sancak kaleleri.

 

İşleyiş şeması iki türlü. İlkinde, hükümet ile bürokrasi ezkaza İttihatçı-Kemalist nöbetten uyanıp Türklük potasında eritilememiş unsurlara doğru bir hamle, bir açılım yapsa hamleyi sabote etmek için bildik millîci refleksler devreye giriveriyor. Hamle gayrimeşrulaşıyor. 2009?un tüm açılımları elbirliğiyle bu akıbete uğradı ve artık bu model bir ittifaka pek gerek kalmadı.

 

İkinci tür işleyişte hamleyi, kibri ve aşırı özgüvenine binaen hükümet yapıyor. Eski elit hemen yanında peydahlanıyor ve kraldan kralcı bir dille desteği veriyor. Dumanı üstünde örnek Suriye Kürt bölgesi meselesinde ?Kürdistan?ı unutun? yollu manşetler, ondan önce ?Donanma Akdeniz?e? yaygarası.

 

Her iki durumda da ittifak güçleniyor: Başbakan 2014?ü sağlama aldığını düşünüyor ama esas eski elit ikinci baharını yaşıyor.

 

Bir güzelleme: Başbakan?ın, Uludere katliamı konusunda sabuklayan İçişleri Bakanı?na sahip çıkmasını beğenen Mümtaz Soysal, şöyle diyor: ?Başbakan tam bir Atatürkçü gibi konuştu. Çünkü bizce Atatürk?ün en önemli inançlarından biri millet kavramına olan bağlılığıdır. Başbakan?ın da Kürt meselesinde söyledikleri millet kavramının güzelliğinde söylenmiş sözlerdir.? Bu çeşit bravolar eski anaakım medya manşetlerinin olmazsa olmazı, bir nevî ?üçüncü sayfa güzellemesi? halini almış durumda.

 

Bir güncel örnek daha: Diyanet İşleri Başkanı ezkaza Patrikhane?yi mi ziyaret etti? Daha ileri giderek İstanbul Heybeliada?daki Ortodoks Ruhban Okulu?nun açılmasını mı destekledi? Uçlarda Kuvayi Milliye Hareketi adını taşıyan grup, ziyareti ?Diyanet İşleri mi Hıyanet İşleri mi?? olarak niteler. Eski elite mensup kanaat sahibi akademisyen ise televizyonda Ruhban okulundan, İstanbul?a hayatı boyunca adım atmamış olan ilk Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios?un okulu yani ?hıyanet yuvası? imâsıyla bahseder. Ve hariciyede uydurulan ?menfî mütekabiliyet? ilkesi uyarınca okul Atina?ya cami yapılmadığı sürece (ne ilgisi varsa) kapalı kalmaya devam eder.

 

Bozulan ezbere rücu

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                              

Oysa AK Parti millîci matrixi dolaylı olarak örseledi. Sorunların en devasa olanı ile cebelleşerek iktidarı aldı. Bu toprakları modernleştirmek uğruna hallaç pamuğu gibi atmış, halkın tamamını gayrimeşrulaştırmış olan İttihatçı-Kemalist ideoloji ve bu ideolojinin cismanî vasıtası olan askeriyeye kafa tutmakla kalmadı. Bunların gayrimeşrulaştırdığı mütedeyyin kitleye iade-i itibarda bulundu ve böylece o ideolojinin temel varlık nedenlerinden en önemlisini yerinden oynattı. Oynatır oynatmaz aynı ideolojinin diğer kurbanlarının sözünü özgürleştirdi. Millî ezberleri ister istemez bozdu.

 

Ama partinin reformcu iştahı giderek kapandı, aksine konsolidasyon dönemine girdik çoktandır. Duran bisikletin düşmesi nasıl mukadderse reform yapmayan bir AK Parti?nin toplumun gerisine düşmesi de kaçınılmazdır. Zira Türkiye normal bir ülke değil. 150 yıldır biriktirdiği iç, dış sorunları ve çatışmaları çözmeden yaşamaya çabalamış bir ülke. Siyasî irade eğer temsil ettikleri dışında kalan mazlumlarla empati kuramaz, yüzleşmeyi toplumsallaştıramaz ve yeni bir birlikteliğin temelini atamazsa bu toprakların millîci matrixi yeniden başını doğrultacak ve partiyle birlikte Türkiye?yi de içine çekecektir.

 

Ne var ki restorasyon çok sancılı, sıkıntılı ve sert olacak. Çünki İttihatçı-Kemalist tasavvurun icadettiği homojen ulus çatırdadı. Yerine gelmesi gereken toplumsal birlikteliğin tarifi ve terkibi memleketin istikbalinin yönünü de tarif edecek. Ama çatırdayanı yapıştırmak, Millî Görüş tutkalıyla da olsa artık pek mümkün değil. Hortlayan eski elitin tuzağına atlamaya teşne AK Parti?nin nazar-ı dikkatine.


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.