Ayşe Özer: Şifre kapağın altında!

Şifre kapağın altında!

Biz çocukken gazoz kapaklarını toplardık. Bunların ince plastikten yapılma iç kısımlarını kaldırınca altlarından ikramiye çıkardı. Bize de çıkabilirdi. Sonraları camdan yapılma, depozitolu, kocaman meşrubat şişeleri girdi hayatımıza. Bunları köye götürdüğümüzde soğusunlar diye ya gürül gürül akan çayın içine ya da köy çeşmesinin önüne koyardık. Şimdilerde su şişelerinin mavi küçük kapakları toplanıyor, engelli çocuklara tekerlekli sandalye alınsın diye. Herkes seferberlik halinde mavi kapak topluyor. Eve damacana ile su getiren adam mavi kapağı atacak olduğunda şahin gibi atlanıyor üzerine. Dışarıda bir yerde yemek yenildiğinde su şişelerinin ağzı açılır açılmaz, hemen cebe atılıyor mavi kapaklar. Biz öğrenciyken yurttaki kızlardan özel öğretmenlik bölümünde okuyan birisi tuvalet kağıdı rulosu toplardı aynı amaçla. Yani yeni değil bu mesele. Ötekileştirdiklerimize çöplerimizi, sadece atacak olduklarımızı layık görmemiz yeni değil. Kendisinin de ihtiyacı olduğu halde dostuyla, komşusuyla paylaşmayı öğütleyen terbiye, Hayat Bilgisi kitaplarında bile yok artık.

Yeni dünya, kavramları naifleştiriyor, gözümüze batmasınlar diye. Yersiz yurtsuzlaştırmaya kentsel dönüşüm diyor mesela. Şehrine yakışmayanları, şehrin dışındaki yeni gettolara yolluyor. İstanbul?a vize konulmasından dem vuruyor. ?Başka İstanbul yok, gelmeyin kardeşim buralara? diyor. ?Gelirseniz de Taşoluk?ta yaşarsınız? diyor. Çünkü eskiden çöplük olan Halkalı?da bile artık rezidanslar yükseldi. Bir de imkanlar sunuyor size yeni dünya, rezidans mantığıyla, tüketiminizin diyetini ödeyip rahatlayabiliyorsunuz böylece. Alles exclusive! Çöpleri ayrıştırıp doğaya ve insanlığa katkıda bulunuyorsunuz. Daha nesi?

Uganda?da çocuk istismarı yaparak çocuklardan oluşan bir ordu kuran adamın videolarının yayınlanması sonucunda bir emperyalist müdahale meşrulaştırılıyor olabilir. Olsun 10 dolar bağışlayarak sosyal aktivist olma imkanı sunuyor bize. Vicdanımızla cüzdanımız arasında da kalmıyoruz. Mendil satan çocuktan mendil alıyoruz, anlık bir rahatlama sağlıyor. Facebook hasta çocukların fotoğraflarının her bir paylaşımı için bilmem kaç kuruş ödüyor ailesine. Biz de paylaşıyoruz hemen. Tıp diliyle söylersek, belirtileri ortadan kaldırmaya yönelik, semptomatik bir tedavi, palyatif bir çözümle yok ediveriyoruz büyük suçumuzu. Gözü yaşlı küçük burjuva duyarlılığımız nelere kadir.

?Faili meçhuller, çöple beslenenler, insan insanım diyorsa bir şey yapmalı? demiş Cahit Berkay. Sartre da ?İnsan, sorumluluktur? demiş azizim. Biz de bu şiarla, 10 dolar bağışlayarak sosyal aktivist olduk diye geziyoruz ortalıkta, mavi kapakları toplayıp ötekilere yolluyoruz, sadece çöplerimizi. Sabaha kadar deliksiz uyuyoruz böylece. Bizim tüketimimizden başkaları da faydalanıyor. Depozitosunu almak için bakkala geri götürüyoruz şişeleri. Mavi kapakların altındaki piyangoya da talibiz, burada huzur içinde uyumak ve öte dünyadaki dünyalığımızı yapmak için. Kıyamet değilse bile bir şey kopmalı.

Ayşe ÖZER


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.