Cengiz Aktar: ?Dostunla barışacak halin yok ya?

Cengiz Aktar:  ?Dostunla barışacak halin yok ya?

Eğitim, futbol, siyaset, medya, sonbahar, bütün sezonlar başlıyor. Toplumun her kesiminde fırtına öncesi tuhaf, tarifsiz, rahatsız edici bir kadercilik… Diyarbakır, Ankara veya İstanbul, nerede olursa olsun ortalıkta derin bir tedirginlik var. Türkiye nefesini tutmuş Kürt çatışmasının nereye varacağını tahmin etmeye çalışıyor. İlk terör saldırıları sonrasında fışkıran intikam nidaları belki ilk kez bir çatışma yorgunluğuna dönüşmüş gibi.

200px-Shimon_Peres,_Yasser_Arafat_-_World_Economic_Forum_Annual_Meeting_Davos_2001.jpg (200×219)

1993 sonu. İsrail ile Filistin arasında Oslo barışı gerçekleşmiş ve benzersiz bir iyimserlik dünyaya hâkim. İsrail?in o zamanki Dışişleri Bakanı Şimon Peres BBC?de meşhur Hard Talk programında çetin hatta küstah sorularıyla maruf gazeteci Tim Sebastien?in konuğu. Gazeteci Peres?e Filistinlilerin topyekûn terörist olduğunu ve onlarla nasıl barış yapılabileceğini anlamadığını soruyor. Peres cevaben unutamadığım bir sükûnetle ?dostunuzla barış yapacak haliniz yok?? cümlesini yapıştırıveriyor. Keskin gazeteci nakavt. Barışın düşmanla yapılacağı yalın gerçeği o yılların bir diğer barış mimarı Nelson Mandela tarafından da dile getirilmişti: ?Eğer düşmanınla barışmak istiyorsan onunla birlikte çalışmalısın. Böylelikle o senin ortağın haline gelir?.

Bugün Türkiye bu eşikte duruyor. Ya müzakere edilecek ya ülke şiddet girdabına kapılacak. Çoğunluk AK Parti hükümetinin güçlü ve denenmiş pragmatizminin sert ve savaşkan dile, eyleme galip geleceğini umuyor, bekliyor. Aynı şekilde PKK?nin yaz boyu giriştiği şiddet ve terör eylemleri sonucunda ve iddia edilenin aksine eli güçlenmiş gibi duran BDP?nin siyasî vazgeçilmezliğini kanıtlaması bekleniyor, umuluyor. Bu umut ve beklentileri destekleyecek en önemli gelişme BDP?nin meclise gelme kararı almasıydı. Keza hükümet yetkililerinin müzakere kapısını kapatmadıkları satır aralarında okunuyor. Zira artık, MİT-PKK gizli görüşmelerinin ortaya çıkmasıyla ?teröristle müzakere olmaz? ezberinin bozulduğu, ?önce silah bıraksınlar? koşulunun bir anlamda kadük olduğu, arabuluculuk müessesesinin tabu olmaktan çıktığı,  müzakerelerin kamuoyu vicdanını rencide etmediği ve 12 Haziran seçimleri sonrasında oluşan iyimser havanın hâlâ kaybolmadığı, yeni anayasanın da yarın açılacak meclisin bir numaralı gündem maddesi olacağı bir Türkiye var.

Bulunduğumuz eşiğin aydınlık tarafı böyle, karanlık tarafı ise alabildiğine kör karanlık. Bir zamandır Sri Lanka modeli tartışılıyor. Son haftalardaki ?hakiki? terör saldırılarıyla tıpkı Sri Lanka?da olduğu gibi askerî zeminde sıkışan Tamil Kaplanları nam gerillanın taktiğini neredeyse tamamen kentlerde kör şiddete kaydırması gibi bir gidişat seziliyor. Bunun siyasî anlamda intihar olduğu açık. Ama diğer taraftan bedelinin herkese çok ağır olacağı da açık. Dolayısıyla eldeki veriler aklıselimi işaret ediyor. Burada hükümetin ve tabiatıyla BDP?nin atacakları adımlar hayati önemde. Hükümet bugüne kadar Kürt siyasetinin temsilcilerini ?düşman? olarak telakki ettiğini gösteren pekçok beyanda ve harekette bulundu. PKK ve HPG saldırı haberlerinde ?düşman? terimini ziyadesiyle kullanıyor. Tam da bu çerçeveden bakınca zaman artık ?düşmanlarla? barışma zamanıdır.

Ama bu iş yine de kolay olmayacak. Meselenin çok boyutluluğu ve çetrefilliği sabır, sebat, uzun vadeli siyaset planlama gerektiriyor. Bu anlamda KCK tutuklamaları kışkırtıcı olduğu kadar çelişkili bir siyaset. Zira düzovada siyaset hedefinin tam zıddı. ?KCK PKK?nin şehir örgütlenmesidir? derken uzun vadede istenilen tam da bu değil mi? KCK şiddete bulaşmadan siyaset yapıyorsa KCK?lıları tutuklamak normalleşme hedefine aykırı hareket etmek değil mi? Öbür türlü PKK?liler dağdan nasıl inecek? Dolayısıyla normalleşmenin yolu daha çok uzun. Hedef kalıcı bir çözümse eğer, Anayasal ve Yasal değişiklikler, Af ve Geri dönüş, Silah Bırakma, Dil ve Eğitim, Hakikat ve Uzlaşma, Adem-i merkeziyet ve Bölgeselleşme gibi altı temel başlıkta ele alınabilecek dünya kadar iş bizi bekliyor. Barışı kurmanın savaşmaktan çok daha zor olduğunu ve en kalıcı anlaşmaların tarafların masadan eşit derecede gayrimemnun ayrıldıkları anlaşmalar olduğunu de hiç akıldan çıkarmadan?

Bu yazı ilk olarak Vatan gazetesinde yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor…


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.