Haydi kızlar maça diyerek, Fenerbahçe’nin aldığı cezayı şenliğe dönüştürmek üzere yola çıktık. 4 genç kız, 1 anne bir de erkek kardeş olarak çıktığımız bu yolda amacımız Fenerbahçe -Manisaspor maçını güzel güzel izlemek, kadın taraftarlarında en az erkekler kadar hevesli ve çoşkulu olduğunu tüm dünyaya göstermekti. Kısacası daha gitmeden dolduruşa getirmiştik kendimizi. Şükrü Saraçoğlu Stadı’na geldiğimiz de görülmeye değer bir o kadar da trajik bir sırayla karşılaştık. Ucu bucağı yoktu, neyse öyle böyle biz de sırada yerimizi aldık. Tıklım tıklım sırada çok rahattık çünkü kimsenin bir birini fordlamadığı bir yerdeydik. Sağım solum önüm arkam kadın, çocuk! Üstelik 3 saatten fazla bekliyoruz fakat kimsenin yüzünde bir pişmanlık yok. Taa ki, biletlerin bittiği bilgisinin kuyrukta kulaktan kulağa dolaşana dek. Tabii 15 bin bilet basılınca talep olmayacağını düşünerek, biz geldik mi galeyana. Biletler nasıl biter, o zaman açın kapıyı girelim. İşte bu esnada kuyruktan yükselen sesler:
– Kapıyı açmayan cim bomlu olsun!
– Yönetim uyuma taraftara sahip çık!
-İçeri gireceğiz başka yolu yok!
İşin güzel yanı biz böyle bağırırken, yolun kenarında sıra olmuş erkeklerin kuyrukta bekleyen kadın ve çocuklara talimat vermeleri. Şöyle bağırın, böyle bağırın, kapıyı vurun, duvara vurun.
Neyse güvenlik görevlilerinden biri stadın içinden bizi yukarı, Maraton tribününün üst kapısına yönlendirdi.Üstelik kapılar açıldı diyerek. İşte izdiham o zaman başladı. Bir anda sıradaki her kadın, içindeki canavarı çıkardı ve üst kata doğru tıklım tıkış çıktık. Yaklaşık 2 saatte orada bekledik. Bekledikçe insanlar ağlamaya, fenalık geçirmeye başladılar. Hele bir mavi gözlü kız vardı, göz yaşları bir türlü durmadı. Onu sakinleştirmeye çalışırken, baktık ki havayı gerginlik kaplıyor. Başladım bağırmaya;
– Haydı dişi kanaryalar matinesi!
Ardından da şarkı, yavaş yavaş insanlarda eşlik etmeye başladı. Neticede eğlenmeye gelmiştik, kavga gürültü yakışmazdı bize! Yine bir Fenerbahçe marşları falan derken, maça bir saat kala artık stada giremeyeceğimizi düşünüp, en azından Cadde’ye gidip orada eğlenelim dedik, fakat aşağıya inmek imkansızdı. Bir adım ilerleyemiyorduk. Derken bir anda önümüzdeki insanlar beklediğimiz kapıdan içeri girmeye başladı, nasıl olduğunu anlayamadan, kapıda hafif hasar gördük. Meğer bizim dişi kanaryalar neymiş! “Bu stada gireceğiz başka yolu yok” dediler ve içeri girdiler. Netice de akın akın girmeye başladı bu azimli kadınlar.
Stad dopdolu! Bizi Maraton Trübünü’ne aldılar ancak, hiç yer yoktu! Tıklım tıklım süslü süslü, hoş kokulu kadınlar sarmış stadı.
Başladık mı bu sefer güvenlik görevlilerine derdimizi anlatmaya. Karşı tribüne geçmek istiyoruz, çünkü yer var! Adam diyor ki;
– Stada hep gelseniz böyle bir durumun olamayacağını bilirdiniz.
İyi de kardeşim sence normal bir durum mu, korkuluktan düşelim mi çoluk çocuk! Diyesimiz geliyor demiyoruz. Neticede iyi geçinmek lazım, kibar kadınlar olarak. Neyse bir tanesi geliyor, kapıyı açıyor da rahat ediyoruz.
Başlıyor maç! Tiz sesli bir İstiklal Marşı’ndan sonra, hakem düdüğü çalıyor!Top Fener’in ayağındayken -haydi sesleri geliyor! Manisa’dayken tiz ses daha da tiz çıkıyor.
Neyse maç gayet güzel geçiyor, o son gole değinmezsek.
Benim en çok güldüğüm şey ise, Stad’da bize “Sarı lacivert Şampiyon Fener” cümlesini söyletmeye çalışan adam! Haydi Maraton sarı deyip başlayın diyor ama Maraton’dakiler Maraton’da olduğunu bilmiyor!(:
Like this:
Like Loading...
Related
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.