Cengiz Aktar: Burada kimsenin ilgisini çekemeyen 1535 Somali vatandaşı mülteci var
Cuma günkü Somali yazısında insanî politikanın bütüncül olması gerektiğini yazıyorduk. Mültecilerin, göçmenlerin ve savaş durumunda sivillerin korunması, insanî yardım, uluslararası insanî hukuka saygı, uluslararası insanî örgütlerle çoktaraflı eşgüdüm ve işbirliği gibi politikanın farklı boyutları arasında bir tutarlılık olması gerekiyor.
Mogadişu?yu ziyaret eden resmî heyet etrafında oluşan merhamet ve paylaşım duygularını ve alınan insanî kararları izlerken insan ister istemez yıllardır Türkiye?ye sığınan Afrikalıların, Asyalıların içler acısı halini düşünüyor. Karakoldan sağ çıkamayan Nijeryalı Festus Okey?i, Dicle?de sınırdışı edilirken suya atlamak zorunda bırakılıp boğulan İranlı mültecileri, Kırklareli Yabancı Kabul ve Barındırma Merkezi?nde can veren Adam Terry?yi hatırlıyor.
Bu hiçbirşeysiz insanlar burada sıkışıp kalmış durumdaydılar. Zira Türkiye 1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesi?ne coğrafi sınırlama getiren ender ülkelerden biridir ve sadece Avrupa?dan mülteci kabul eder! Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) verilerine ve bilgilerine göre Türkiye?de bulunan statüsüz toplam 19.261 mültecinin 1.535’i de Somali vatandaşı. Canlarını kurtarmak için kaçmış bu insanlar, coğrafi sınırlama nedeniyle BMMYK tarafından üçüncü bir ülke bulununcaya kadar Türkiye?de kalıyorlar. Ancak Somalililer için yerleştirme ülkesi bulmak nisbeten daha zor. Dolayısıyla, uydu kentler denilen mecburî ikamet yerlerinde, uzun süreler beklemek zorundalar. Bu esnada yasalar uyarınca çok sınırlı sosyal destek alabiliyorlar. Ve bir bakıma aynı Somali?deki kamplarda olduğu gibi ancak hayatta kalabiliyorlar. Kayıtlıların bir bölümü, hiç kaydı olmayan gruplarla beraber, kaçakçıların aracılığı ile Avrupa’ya gitmek üzere hayatlarını riske atıyor. Genç Somalililer arasında eğitimini yarım bırakanlar çok. Aralarında çok yeteneklileri var. Kaçak olarak çalışıyorlar. Kısa ve uzun süreli her türlü eğitime ihtiyaçları var. Deri renkleri nedeniyle bazen gittikleri kentlerde yadırganıyorlar; bazı kentlerde ise Müslüman oldukları için imtiyazlı muamele görebiliyorlar.
Toplumun ve hükümetin Somali hassasiyetinin bu Somali vatandaşları ve diğer kimliksiz Afrikalı ve Asyalıları da kucaklamasını temenni edelim.
Tek başına Türkiye
Başbakan dönüşte kendisine verilen bilgiler dâhilinde uluslararası camianın Somali?ye duyarsız olduğunu söyledi. Allahtan böyle bir şey yok zira Türkiye Somali?yi keşfedene kadar Somali filan kalmazdı. Uluslararası camia onyıllardır Somali ile ilgileniyor. Belki sefaretler güvenlik nedeniyle artık kapalı ama BM?nin tüm kuruluşları orada canları pahasına çalışıyor. İnsanî politikamızın diğer zaafı tam da bu uluslararası eşgüdüm ve işbirliği eksikliği. Örneğin BM?nin İnsanî İşler Koordinatörü Ofisi OCHA?nın verilerine göre 2011?de Somali için yapılan uluslararası malî kaynak çağrısı ile 751 milyon dolar toplanırken Türkiye nedense iki kargo uçağına tekabül eden 80 ton ilaç ve yiyecek yardımı dışında bir şey vermemiş. http://fts.unocha.org/reports/
Yine OCHA?nın verilerine göre buralı stklar diğerleriyle işbirliği halinde değil. Eşgüdüm eskiliğinin temel sakıncası zaten kısıtlı olan olanakların etkin bir şekilde kullanılmama riskidir. Tekerleği hergün yeniden keşfetmek de cabası.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.