Halil İbrahim İzgi: KIRIK VAZO – Bosna-Hersek, Hırvatistan, Karadağ ve Arnavutluk Gezisi Gözlemleri

KIRIK VAZO – Bosna-Hersek, Hırvatistan, Karadağ ve Arnavutluk Gezisi Gözlemleri

Haziran 2011?de Bosna-Hersek, Hırvatistan, Karadağ, Arnavutluk ve
Makedonya?yı kapsayan, yaklaşık on günlük bir geziye çıktık… Anne
baba ve biri 9 diğeri henüz 1 yaşında iki çocukla bizzat tanıdığımız
hiç kimsenin olmadığı bir yolculuğa yelken açtık. Saraybosna
Havalimanı?nda kiralanan bir araçla bizi nelerin beklediğini görmek
için sabırsızlanıyorduk. Notlarımı bir anlamıyla bölük pörçük bir
anlamıyla derli toplu aldım. Gezi değil gözlem yazısı olmasına gayret
ettim. Balkanlar?ın parçalanmasını bir vazonun parçalanmasına
benzetiyorum. İçindeki çiçeklerin yerlere dökülüp heba olduğu bir
vazonun parçalanmasına… Gördüğümü anlamak için birleştirdiğim
parçalar bütünü oluşturmasa da meraklısının vazonun parçalarını
görmesine katkı sağlayabilir.

ŞEHİR OKUMA KILAVUZU

Bir şehri okumanın birçok yolu vardır. Şehrin sakinleriyle
konuşursunuz. Sıkıntılarını anlarsınız. Ama bu konuştuğunuz kişilerle
sınırlıdır. Rehber kitaplara broşürlere bakarsınız, size sunulmak
istenen şehri algılamaya başlarsınız. Ya da şehri tabelalarla,
binalarla, kurumlarıyla incelemeye çalışırsınız. Öznel bir yol olsa da
keyiflidir. Haziran 2011 sonunda Balkan turumuzun ilk durağı olan
Saraybosna?ya ulaştık. Saraybosna?ya havalimanından kiraladığımız
araçla girdiğimizde kaybolmadan şehrin merkezine kadar rahatlıkla
gittik.

foto galeri:

Kırık Vazo

Sonradan edindiğim bir toplu ulaşım haritasındaki tramvay hatlarının
yaygınlığı ve sıklığı bana Almanya?daki benzer haritaları anımsattı.
Aslında Haziran, Saraybosna?nın tadını için erken bir ay. Temmuzda
Saraybosna Film Festivali ile birlikte şehir daha da hareketleniyor.
Ancak mükemmel zamanı arayanlar yola çıkmakta pek de başarılı
olamıyor. Hırvatistan?daki durağımız Dubrovnik ve Karadağ?ın Kotor ve
Budva?sı Venedik geçmişiyle kendini tanımlıyor. İstanbul?da Galata
(Venedik-Ceneviz) ile tarihi yarım adanın (Osmanlı) iç içe geçmiş hali
burada araya mesafeler konularak gerçekleşmiş. Birbirine iki-üç
saatlik mesafedeki yerlerde bambaşka kültürler, bambaşka tarihi
miraslar var.

BELKİ ŞEHRE BİR MC DONALDS GELİR

Kiralık bir araba ile ilk defa geldiğim Saraybosna sokaklarını
gezerken ilk gözüme çarpan McDonald?s ilanları oldu. Temmuz ayında
Titova caddesinde açılacak McDonald?s ilanları eski şehrin önemli bir
bölümünde vardı. Simgesel olarak McDonald?s varlığı büyüyen bir
ekonomiyi gösteriyor. Hemen yanında ise Avrupa?nın en eski tramvay
şebekesinin çoğu köhne vagonları ilerliyor. Vagonların ardındaki
binalarda ise Raiffaisen Bank, Sparkasse gibi Alman finans
kurumlarının yeni ve gösterişli binaları yer alıyor. Oldukça fazla
banka var Saraybosna?da ve hemen hepsi yabancı. Ziraat Bankası?nın da
şehirde birçok şubesi bulunuyor. Ancak görünüşe göre Alman sermayesi
kadar güçlü bir giriş yapmamış. Neo-Osmanlı paranoyası yaşayanların
Neo-Avusturya-Macaristan (Neo-Prusya da diyebiliriz) ajandasını tıkır
tıkır uyguladıklarını görmek enteresandı.

Çeşitli hükümranlık dönemlerine ayıracak olurrsak şehre Osmanlı,
Avusturya-Macaristan ve Yugoslav imzaları atılmış. Sırpların saldırısı
esnasında bu imzaların silinmesi için yoğun çaba gösterilmiş.
Binaların dış cephelerindeki kurşun delikleri yaraların kolayca
kapanmayacağını işaret ediyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Günü?nün
afişleri kentin ana caddelerini süslüyordu. I?m 1 who cares ibaresi
katliamı yaşamış, üstelik Birleşmiş Milletler gözetiminde yaşamış bir
milletle dalga geçmek gibi geldi…

Yeni inşa edilen ve genç nüfus için çekim merkezi olmayı amaçlayan
alışveriş merkezlerinde sıkça Türk markalarına rastlamak
mümkün…İrili ufaklı Türk girişimciler açtıkları dükkanlarda
Bosna-Hersek pazarındaki şanslarını deniyorlar. Perakende sektöründe
de Alman etkisini görmek mümkün… Almanya?dan aşina olduğum
markaların Saraybosna?da gözüme çarpması bankalardan sonra pek
şaşırtmıyor.

MEZAR TAŞLARINDAKİ GELENEK

Osmanlı?da mezar taşlarının sarıklı, fesli, kavuklu biçimlerde olması
mezarda yatan kişinin toplumdaki yerini, statüsünü değilse de işlevini
gösterir. Bosna devlet adamlarından Hakkı Turayliç?in Ali Paşa
Camisi?ndeki mezar taşında tıpkı bir Osmanlı devlet adamı gibi bir
sarık bulunuyordu. Şaşırtıcı ama kültürel sürekliliği göstermesi
açısından ilginç bir gözlem oldu. Öte yanda Aliya İzzetbegoviç başta
olmak üzere devlet adamlarının mütevazi mezarları ve şehirn içine
yayılmış mezarlıklar bizim yeni türeyen izole mezarlık anlayışımızın
dışında kalıyor. Mezarlık vakitsiz kaybettikleri yakınlarıyla bir
parça daha yakın olma özlemi bunda rol oynuyor olabilir.

SARAYBOSNA ve OHRİD: BALKANLAR?IN KUDÜSÜ

Balkanlar?a giderken bavulunuza koyacağınız son şey ön yargılarınız
olmalı… İşte ispatı: Saraybosna üç semavi dinin bir arada yüzyıllar
boyunca yaşadığı bir merkez olmuş. Gezimizin diğer durakları
arasındaki Ohrid de benzer ünvana sahip: Balkanlar?ın Kudüsü…
Eşkenazi Sinagogu bakımdaydı. Ancak Saraybosna?nın katedralleri ve
camilerini görme imkanımız oldu. Camiler sayıca fazla olmasına karşın
büyüklük açısından katedrallerin gerisinde… Şirin ve büyük bir şehre
oranla küçük camiler var. Başçarşı?daki Gazi Hüsrev Bey Camisi
gördüklerimiz içinde en büyüğü idi. Osmanlı?nın Balkanlar?da
gösterişli camiler yerine mütevazi büyüklüğe sahip birçok cami
yaptırdığını ve kiliselerin de rahat bir şekilde örgütlenebildiklerini
gözlemlemiş oldum.

Mostar?da dağın başına dikilen devasa haç ve Üsküp?te yine benzer
şekilde dağ başına dikilen ve gece ışıklandırılarak şehrin her
yanından görülmesi sağlanan haç yeni gelişen duyarlılıkların
ipuçlarını veriyor. Üsküp?te merkezi konumda inşa edilen devasa
katedraller de şehrin görünümünü kökünden değiştirmenin işaretleri…

BAŞÇARŞI vs. ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ

Saraybosna?nın kalbi olan Başçarşı?nın tarihi dokusunun korunmuş
olması sevindirici bir durum. Yaya trafiği ile canlı bir havaya sahip
Başçarşı… Cevapi adındaki köfte menüsü Başçarşı?nın yemek kültürüne
damgasını vuruyor. Cevapiyi Galatasaray?ın eski oyuncusu Tarık
Hodzic?in dükkanında yiyoruz. Duvarda Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah
Gül başta olmak üzere birçok tanıdık simanın bu eski oyuncuyla
çekilmiş fotoğrafları var. Yeni yapılan alışveriş merkezlerine
gençlerin ilgisi var. Ancak yoğunluk haritasında Başçarşı açık ara
önde…

Başçarşı?nın içinde kafeye dönüştürülmüş hanlar bulunuyor. Bunlardan
en güzeli Moriça Han… Süleymaniye etrafındaki çay bahçelerinin
atmosferini yansıtan bu mekanda güzel Boşnak kahvesi içmek mümkün.
Cezvede gelen kahveyi kendiniz fincana dolduruyorsunuz ve yanında
gelen lokumla ağzınızı tatlandırıyorsunuz. Kahve içmeyi seviyorsanız,
Saraybosna?da kendinizi evinizde hissediyorsunuz.

DİL ve KİMLİK

Makedonya?da Kiril alfabesi ve Latin alfabesi olan tabelalarda Latin
alfabesinin üzerinde spreyli karartmalar gördük. Bosna?nın Hırvatistan
yakınlarındaki yerlerde ise Kiril alfabesi yazılı kısımlar spreylerle
kapatılıyordu. Dilin daha doğrusu alfabenin kimliğin inşasında önemli
rol oynadığını pratikte de görmüş olduk. Karadağ?ın Arnavutluk
sınırındaki yerleşimlerinde tabelalar Arnavutça ve Karadağca (Latin
alfabesi) idi. Karadağ?dan Arnavutluk?a geçiş yapamadan önce
girdiğimiz bir benzincide Kenan İmirzalıoğlu?nun sesini duymak
ilginçti. Televizyonda altyazılı olarak Ezel dizisi oynuyordu. Benzer
bir durumu Mostar?da yaşadık. Gece alışveriş için girdiğimiz dükkanda
Nurgül Yeşilçay?ın sesini duyduk. İzlenen dizi Aşk ve Ceza idi. Bir
bölümünü bile izlemediğimiz dizilerin popülerliği sınırlarımızı
aşmıştı. Makedonya?da yaşadığımız ise tüm bunları geride bırakacak
cinstendi. Dağlık bir bölgede karşılaştığımız ve ayak üstü İngilizce
sohbet ettiğimiz bir Makedon polisin telefonu çaldı. Kiminle
konuştuğunu ne konuştuğunu bilmiyorum ama telefonunun melodisi Kurtlar
Vadisi?nin melodisiydi. Polat Alemdar number one dedi polis. Ali Rıza
Bey, Ferhunde filan diye birkaç isim saydı… Yaprak Dökümü?nden.. Ama
Polat Alemdar bir numaraymış…

PARALAR PARALAR BOZULMASIN ARALAR

5 ülkeden geçince ister istemez para birimleri ekonomi ve hayat
şartları hakkında fikirleriniz oluşuyor. Bosna?da Bosna markı
kullanılıyor. Almanya?nın kullanmadığı mark, euro?ya oranla aynı
değerde Bosna?nın para birimi olarak kullanılıyor. Bu aslında
Balkanlar üzerindeki alman nüfuzunun olduğu kadar bölgede gelişmelerin
ne denli yavaş oluştuğunun da bir göstergesi. Euro bölgede halen
muteber bir para birimi olsa da Hırvatistan?da kuno, Arnavutluk?ta ve
Makedonya?da kendi dinarları kullanılıyor. Karadağ ise kısa zaman
sonra AB?ye girmek hayaliyle olsa gerek Euro?yu resmi para birimi
olarak kullanıyor. Türkiye?deki kadar yaygın olmasa da tüm ülkelerde
kredi kartı kullanılıyor. Makedonya?ya doğru ilerlerken Arnavutluk
dağlarında dondurma keyfi yapmak istediğimizde Ülker Golf markasını
görmek şaşırtıcıydı. Diğer bir yerde dondurma aldığımızda Algida?nın
Max?ını tercih etmiştik. Dondurma çubuğunun üzerinde Türkçe olarak
BEDAVA yazıyordu. Türkiye?de kullanmak üzere sakladık ve ilginç
anılara bir yenisini eklemiş olduk. Hayat şartlarını tam olarak
yazabilmek için turistik bir gezi sağlam bir kaynak olmayabilir. Ancak
yine de Hırvatistan, Karadağ, Bosna-Hersek, Makedonya ve Arnavutluk?u
pahalıdan ucuza doğru ülkeler sıralaması olarak kaydedebiliriz..


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.