Fransız kaldım : Oyuncakçı dede ile tanışın
Çocukken Pinokyo?nun hikayesini çok severdim. Hatırlarsınız? Tahtadan bir kukladan gerçek bir çocuğa dönüşen Pinokyo. Yaratıcısı Gepetto adlı, fakir bir marangozdu. Beyaz bıyıklı, sevgi dolu, yetenekli bir adamdı. Onu da çok severdim.
Geçen gün Mustafa Nacar ile tanıştığımda aklıma Pinokyo, daha doğrusu Gepetto geldi. Mustafa Nacar İstanbul?un son oyuncak tamircilerinden biri. ?Üç kişiyiz? diyor. Eminönü?nde küçük bir atöliyesi var. Hem oyuncak hastanesi, hem küçük ve büyük çocuklar için Ali Baba?nın mağarası gibi bir yer.
Mustafa Bey 61 yaşında ve oynamayı her zaman sevmiş. Ama asıl en sevdiği şey, tamir etmek. Konuşan oyuncak bebeklere seslerini geri veriyor. Çocuk odalarında yüzlerce kazaya maruz kalan arabaları yeniden canlandırıyor. Böyle işler kolay : bundan önce 45 sene oto teyp tamirciliğiyle uğraşmis.
Oynamayı her zaman sevdiğini söyledim. Ama kendisi çocukken o küçük atölyede tamir ettiği oyuncaklarıyla oynamazdı:
?Çocukken oyuncaklarımızı ekseriyetle kendimiz yapıyorduk. Çelik çomak vardı? Kaldırıyorsun? comağı vuruyorsun? karşıda yakalıyor. Silah da yapıyorduk. Boruların arkasına bir mermi çakıyorduk, onun barutunu kendimiz koyuyorduk öyle patlatıyorduk? diye gülüyor.
Mustafa Bey?in torunları uzaktan kumandalı arabalar, çocuk bilgisayarları gibi oyuncaklarla oynuyor. Türkiye?de sektör hızla büyüyor. Ama 10 oyuncaktan dokuzu Çin?den geliyor. Mustafa Nacar buna biraz içerliyor:
?Çok ucuz olsun diye küçük parçaları birleştirmişler, biz ?entegre? diyoruz. Böyle ufacık bir şey olunca, bozulduğunda komple değiştirmek gerekiyor!?
Çoğu Avrupa standartlarında değil tabii. ?Ama Çinliler kurnazlık yapiyor… Avrupa standardı CE ?Çin endüstri? diye kısaltmışlar. Bir de TM yazıyorlar, ?Trademark? gibi, ama ?Türk malı? diye burada satıyorlar.?
Onunla konuşurken bir oyuncak helikopteri uçurmaya çalışıyordu. Pek kolay görünmüyordu. Şaka gibi bir hikaye anlatıyor:
?Bir gün biri geldi, dedi ki ?Ben bunu yeğenime aldım ve uçuramadım?… ?Ben de uçuramıyorum? dedim. Sonra adam bana: ?Tamam da… ama ben uçak pilotuyum! Karizmam sıfıra indi? dedi!?
Aslında kumandalı helikopter çocuk oyuncağı değil. ?Çocuğun yaşına göre oyuncak almalısınız? diyor Mustafa Bey. ?Asıl çocuklar değil, anneler ve babalar çocukluklarında böyle oyuncaklar olmadığı için, kendi çocuklarına bu oyuncakları alıyor… ve genelde oyuncakları onlar bozuyor!? diyor.
Piyasaya her gün daha uzaktan gelen, daha renkli ve daha hareketli binlerce oyuncak giriyor. Mustafa Nacar buna karşı birşey yapamıyor. Ama üzülüyor:
?Oyuncak sayısı o kadar çoğaldı ki… Çocuk her zaman başka bir oyuncağın zevkini tatmak istiyor. Uzaktan kumandalı araba mı aldı? Helikopter istiyor. Helikopter alıyor, kumandalı uçak istiyor… Artık çocuklar oyuncaklardan daha hızlı sıkılıyor. Oyuncağın duygusal değeri azaldı…?
Eğer Mustafa Nacar 2011?de bir çocuk olsaydı, neyle oynardı? ?Kendime kalsa yine eski ahşap oyuncaklarımla oynardım. Kendimiz yaptığımız için onlardan bir zevk alıyorduk. Oyuncağımızın neresi bozuldu… Bir tamirciye götürmek falan yoktu. Gidiyorduk babamızın çivi kutusuna. Anadolu?da zaten herkes kendi işini kendisi yapar…?
Peki oyuncak tamirciliğinden nasıl bir zevk alıyor? ?Böyle doktor nasıl hastasını ameliyat ederse, hasta iyileşirse de bir zevk alıyorsa, benimkide de öyle. Bazen bir çocuk geliyor, oyuncağı tamir edilince ne kadar seviniyor, ne kadar mutlu oluyor… Böyle ufak bir çocuğun mutlu olduğunu görmek beni de o kadar mutlu ediyor.?
Mustafa Bey Tahtakale’deki Hasırcılar Caddesi’nde Toys e Toys mağazasının ikinci katında çalışıyor. Sorarsınız? Orada herkes onu ?Oyuncakçı dede? olarak tanıyor.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.