Strauss-Kahn ve başkanlık sisteminin zaafları
İMF Başkanı Strauss-Kahn?ın (DSK) başına gelenler Fransa siyasetini derinden etkiledi. Günlerdir Başkan?ın içine düştüğü nahoş durum nedeniyle Fransa siyasetinin içine düştüğü kriz üzerine yazılıp çiziliyor. Gerçekten de yakından bakınca koskoca Fransa?nın siyaseten nasıl biçare bir duruma düştüğünü, DSK?nın cumhurbaşkanı olma ihtimali ortadan kalktıktan sonra nasıl bir toplumsal depresyona girildiğini görmek mümkün. DSK sol aday olacak olmasına rağmen sağın hatırı sayılır bir bölümünün de oy atmaya hazır olduğu bir siyasetin temsilcisiydi. Bu anlamda Sarkozi?ye karşı gayet ciddî bir alternatif oluşturuyordu. Pekçok Fransız DSK formülü sayesinde, sosyalistlerin önseçimi gerçekleştikten sonra, cumhurbaşkanlığı seçimini neredeyse bitmiş sayıyordu.
Ortaya çıkan durum bu ve diğer bütün hesapları altüst etti, Fransızlar birdenbire kurtulduklarını sandıkları Sarkozi?nin bir kez daha seçilmesi olasılığıyla baş başa kaldılar. Ya da sosyalistlerin çıkaracağı, ağırlığı olmayan ve kerhen seçilmiş olacak bir ?hafif top? cumhurbaşkanı ile? Sarkozi?nin seçilmesi durumunda kendisinden ikrah etmiş bir halkın beş yıl daha sultasına boyun eğeceğini beklemek abes olur. İtiraz ve itaatsizlikte üstlerine bulunmaz olan Frenklerin, kendinden nefret ettiren politikalarını ısrarla uygulamaya devam edecek olan Sarkozi?ye (ve elbette kendilerine) ikinci beş yıllık dönemi zehir edeceklerinden şüphe yok. Her durumda siyasette bir tıkanma sözkonusu. Bu tıkanmanın ardında siyaseti aşırı kişileştiren ve o ölçüde sınırlayan, gemleyen aynı zamanda fren ve dengelerin yetersiz olduğu bir başkanlık sistemi var. Sarkozi bu sistemi sonuna kadar kullandı. Aynı zamanda dışişleri, içişleri, ekonomi ve bilumum bakanlar yerine konuşmakta ve inisiyatif almakta üstüne yoktu. O ölçüde de kendinden nefret ettirdi.
Ancak sistemin sakıncası kişileşen ya da tekadamlaşan siyasete yol ve alan açmasıyla sınırlı değil. DSK?nın düşüşünde görüldüğü gibi tekadam birdenbire yok olunca siyaset öksüzleşiyor. Bizdeki başkanlık sistemi hayalleri kuran ve Fransız sistemine meyilli siyasetçilerin haberi ola?
Kütahya?da siyanür
Bugün sendikalar ve sivil kuruluşlar Kütahya Gümüşköy?deki şirketin önünde bir toplantı düzenleyecek. Greenpeace Akdeniz?in topladığı numunelerin analizini TMMOB Çevre Mühendisleri Odası yapıyor. Tabipler Birliği yörede inceleme yapıyor. DİSK ise madende çalışan işçilerin siyanürle daha yakın temasta olduğuna dikkat çekiyor.
Resmî erkân daha önce de zehir sızdırdığı söylenen siyanür barajının çevre için hiçbir tehlike oluşturmadığını tekrarlayıp dursun Çevre Mühendisleri Odası siyanür sızıntısının yer altı sularına ve 4,5 kilometre ötedeki Köprüören köyü su kaynaklarına ulaştığını söylüyor. Gıda kodeksine göre çeşme sularının ve bölgedeki yer altı sularının içilemez durumda olduğunu, halkın muhtarlıklar aracılığı ile uyarıldığını dile getiriyor.
TMMOB, Gümüşköy kazasını geçen Ekim ayında Macaristan?da vuku bulan atık barajı felaketinden daha ciddî sonuçları olacağı uyarısında bulunuyor. Macaristan?da bir alüminyum fabrikasında, siyanür havuzunun çökmesi sonucu 1 milyon metreküp zehirli kızıl çamur çevreye yayılmıştı. Atıklar Tuna aracılığıyla Karadeniz?e kadar ulaşmıştı. Kazada dört kişi öldü, 120 kişi yaralandı, bölgedeki doğal hayat ve tarım bitti.
Bizde de bu çeşit kazalar oluyor. Uzmanların demesiyle madencilik, ağırlıklı olarak kimyasal kullanımıyla yapıldığı için bu kimyasallar kaza dahi olmasa uzun vadede insan, hayvan ve doğaya zarar veriyor. Ama ne kazalar ne canlılara zarar veren kimyasallar kat?iyen gündeme giremiyor. Ne de olsa kalkınıyoruz ve canlılara rağmen kalkınıyoruz. Öyle olunca başlar kuma gömülüyor ve bu tip kazaları kâh yüce Allahın takdiri kâh yüce kalkınmanın kaderi olarak sineye çekiyor ve unutuveriyoruz.
Discover more from Erkan's Field Diary
Subscribe to get the latest posts sent to your email.