Fransız kaldım: Hav hav korkusu (Anne Andlauer)

Fransız sokaklarında milyonlarca tasmalı köpek dolaşıyor. Abartmıyorum. Yaya kaldırımlarını temizleyen belediye görevlilerine sorun? 2008?de yapılan bir ankete göre, Fransız evlerinde 7.8 milyon köpek var. Ama Fransızca?da ?Köpek, insanın en iyi dostudur? diye bir söz olmasına rağmen, her sene on binlerce kişi ?en iyi dostlarını? yolun kenarında bırakıyor. Sokağa terk edilen köpekler ise SPA (Hayvanları Koruma Derneği) tarafından toplanıyor. Dolayısıyla Fransa?da sokak köpekleri hemen hemen yok.

Türkiye?de tam tersine milyonlarca köpek dolaşıyor sokaklarda. Belki biraz abartıyorum, saymadım. Buğday, kum rengi, siyah olan, bankların üstünde, güneşin altında, yolun ortasında uyuyan, kulakları küpeli köpekler. Çoğu mutsuz görünmüyor. İnsanlara alışık ama bağımsız hayvanlar.

Aksine insanlar, onlara bir türlü alışamadı gibi geliyor. Bazen kıyamıyorum, okşuyorum, elimi yalamalarına izin veriyorum. Ne zaman bunu yaparsam, etraftakiler uzaydan düştüm gibi bakıyor. Onların gözleri ?deli, bilinçsiz? diye söylüyor. Benim gözlerim ?korkacak bir şey yok, sevdiriyor, saldırmıyor? diye cevaplıyor.

Örneğin?

Beşiktaş, Barbaros Bulvarın?da, Yıldız Parkı?na yakın tarafta yürüyorum. Koşarak, kuyruğunu sallayarak, sarı kıvırcık tüylü bir köpek yanıma geliyor. Belli ki hayvan iyi niyetli. Önümden arkamdan, solumdan sağımdan geçiyor. İleri giderse, durup dönüp bana bakıyor. Benimle oynuyor, oynamak istiyor. Merak ediyorum : Onunla hiç ilgilenmezsem, beni nereye kadar takip edecek ?

Bu sefer sokakta kimse bana ?deli? diye bakmıyor (köpekle ilgilenmediğim için). Daha çok ?yazık sana kızım, yerinde olmak istemezdim? diye bakışlar atılıyor? Ama hepsi öyle değil. Bir adam yanımdan geçiyor. Bana bakıyor, sonra köpeğe, sonra tekrar bana. Ve ona hiçbir şey söylemediğim halde, köpeğe bağırmaya başlıyor. Elinde bir sopa olsaydı kesin hayvanın üzerine savururdu. O sırada sarı tüylü yol arkadaşım adama havlamaya başlıyor. Adam korkuyor, geri çekiliyor, hem köpeği hem beni rahat bırakıyor.

Yani?

Yani o gün, ?Endişelenmeyin, Bayan, sizi o vahşi hayvandan kurtaracağım? gibi davranan adamdan beni bu köpek kurtardı? Ben de teşekkür etmek için ilgisiz davranmayı bıraktım ve onu biraz sevdim.

Bu arada?

Uzun zamandır Türkiye?de yaşayan bir Fransız akademisyen İstanbul?un köpekleri adlı bir kitap yazdı. Kitabı okumadım ama Sabah gazetesinde yayınlanan bir röportaja göre, ?1910 öncesi İstanbulluların kendi mahallelerindeki köpeklerle nasıl mutlu mesut bir hayat sürdüklerini, köpeklerin mahallenin güvenliğinden, hatta ?çöp toplayıcılığından? sorumlu olduklarını görmüş.?

Haber, şu enteresan cümle ile devam ediyor : « Ancak Batılılaşma hareketiyle birlikte başta Fransa olmak üzere Avrupa toplumlarına özenildiğini ve hijyen endişesiyle sokakta köpek barındırmama fikrinin ortaya çıktığını söylüyor. (?) Böylelikle 80.000 hayvanın götürüp Hayırsızada?ya bırakılması kararlaştırılıverdi. »

« Batılılaşma hareketiyle birlikte başta Fransa olmak üzere » mi ? Ay! Eğer böyleyse, İstanbul?un köpeklerini sevmem için iyi bir neden daha buldum!

Not:  Fotoğraftaki köpek sokak köpeği değil ama o da çok şirin görünüyor, değil mi? (Ankara?da çekildi)


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.