Cengiz Aktar: Basın ve ifade özgürlüğünden düşünce suçuna

Several thousand demonstrators protest against the detention of 10 people, including eight journalists, in what authorities allege is a conspiracy to topple the Islamic-rooted government, in Istanbul, Turkey, on Friday. Photo: AP.
Several thousand demonstrators protest against the detention of 10 people, including eight journalists, in what authorities allege is a conspiracy to topple the Islamic-rooted government, in Istanbul, Turkey, on Friday. Photo: AP. photo via

Basın ve ifade özgürlüğünden düşünce suçuna

 

Gelişmeler yenilir yutulur olmadığı gibi demokrasinin istikbali açısından son derece kaygı verici. Gazetecilerin şeffaf olmayan bir biçimde ve demokratik teamüle aykırı olarak derdest edilip tutuklanmaları konusunda söylenecek ziyadesiyle söylendi. İlâve edeceğim şu: AB epeyidir basın-ifade özgürlüğünün önündeki engelleri, 2002-2004 döneminde müzakerelere başlama yolunda yapılan reformlardan geri dönüş olarak değerlendiriyor. Seçim sonrasında 24 Haziran AB zirvesi esnasında bugüne kadar hiç duyulmamış olan ?müzakereleri askıya alma? önerisi gündeme gelebilir. Önerinin kabul edilme şansı olmasa bile bunun ağza dahi alınması karizmayı fena çizer. Başbakan faturadan söz ediyordu. Bu işin faturası bütün memlekete çıktı bile!

Haricî faaliyetler

Civarımızdaki hareketlilik ?bölge liderliği? iddiasındaki hükümetin dikkatini iyice oralara celbediyor. Dışişleri Bakanı Bingazi?de nabız yoklatıyor, Libya?ya uluslararası müdahale konusunda karşı görüş belirtiyor. Cumhurbaşkanı Mısır?a o düzeyde bir yabancı siyasetçinin ilk ziyaretini gerçekleştiriyor, bütün siyasî aktörlerle görüşüp nasihatte bulunuyor.

Bunlar mühim ama enerjiyi biraz da kendi işimize hasretsek. Ortada tamamen şizofrenik bir durum var: Dışarıda ?model Türkiye? çatışma çözümü, özgürlük gibi kavramlara dayalı hummalı bir faaliyet sürdürürken kendi sorunlarına el kol bağlı bakıyor. Davutoğlu bir yanda ?Mısır halkı daha çok özgürlük ve daha çok demokrasi istiyor? derken içeride basın özgürlüğüne vurulan darbe konusunda ?yargı bağımsızlığı? kalesine sığınıveriyor. Seçim dolayısıyla hükümetin reform yapamayacağı konusunda tuhaf bir ?ortak akıl? oluşmuş durumda. Nitekim Ermenistan ile normalleşme çoktan rafa kalktı. Kıbrıs?ta kronikleşen ama görmezden gelinilen bir kriz hali var. Yunanistan ile normalleşmede ne olduğu belli değil. Kürt meselesi, eylemsizlik kararı kalkınca tekrar akıllara düştü. Anayasa tartışması kamuya malolmuş değil.

Vize kördüğümü

 

?İşadamlarımızın pasaportları kitap gibi oldu?! Başbakan Almanya?da Şansölye Merkel?in bulunduğu salonda böyle isyan ediyordu. Vize hukuk konusu olduğu kadar siyasî bir konu.

 

AB ülkeleri Türkiye vatandaşlarına vizeyi 12 Eylül darbesi sonrasında oluşan iltica baskısı sonucunda uygulamaya başladılar. Yunanistan ise Rum asıllı vatandaşlarımızın 1964?te İstanbul?dan kovulmasından sonra vize uygulamasına geçti. İşinsanlarımız Ocak 1996?dan bu yana gümrük birliğinde olduğumuz AB pazarında bu yüzden haksız rekabete uğruyor. Öğrenciler, araştırmacılar ve AB?de yaşayan 5 milyon Türkiyelinin onları özleyen akrabalarının vize kuyruklarında çektikleri eziyet hepimizin mâlumu.

 

AB, üyelik müzakeresi eden, Türkiye hariç tüm ülkelere vizeyi üyelikten önce kaldırdı. Üyelik sürecine dahi uzak Balkan ülkeleri ile Rusya ve Ukrayna?ya uyguladığı vizeyi ya tamamen kaldırdı ya da ciddî kolaylıklar getirdi. Bugün Türkiye?den bu muameleyi esirgiyor. Hem de son dönemde vize kolaylığı için AB tarafından şart koşulan teknik ve hukukî adımlar atılmış olmasına rağmen. 24 Şubat?ta Brüksel?de toplanan AB İçişleri ve Adalet Konseyi?nde Alman, Avusturyalı, Bulgar, Fransız, Danimarkalı, Hollandalı ve Romanyalı bakanlar Avrupa Komisyonu?na Türkiye ile vize kolaylığı müzakere yetkisini vermekten kaçınmış. Bu tavrın hukukî bir gerekçesi yok.Avrupalı, Türkiye?de cisimleşen ?öteki?ye vize engelini çıkartarak ?yanıma çok yaklaşma? diyor.

 

Öteki, başka gezegende oturan yabancı değil bilâkis çok yakınına gelerek Avrupalının kimliğini tehdideden Türk veya Pakistanlı, Mağripli. Ötekinin verdiği korku, vize eziyetinde somutlaşan varoluşsal bir sıkıntı, marazî bir durumdur.

 

Victor Ananias

?Toprak adam? Victor toprağa döndü. Kısa ömrüne dünyaları sığdırdıydı. Tanışır tanışmaz bir dolu iş yapmış ve daha yapacaktık birlikte. Artık olmadığına kani olmak çok zor. Türkiye?de ve başka yerlerde, doğa ile ahenkli bir hayat için uğraş verenler yeri doldurulmaz bir bilge insanı kaybetti.

 

Bu yazı ilk olarak Vatan Gazetesi’nde 6 Mart 2011’de yayınlandı. Yazarın izniyle burada da yayınlanıyor. E.S.


Discover more from Erkan's Field Diary

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.